Doç. Dr. TANER BİLGİN

Doç. Dr. TANER BİLGİN

Bilecik gömüleri nerede?

Bilecik gömüleri nerede?

Türk toplumunda son derece bilinen ve ilgi duyulan bir iştir, Gömücülük veya diğer adıyla Definecilik.

Halk arasında gerçekle ilgisi olmayan mübalağalı rivayetler, efsaneler, inançlar ve bu gibi definelerin elde edilmesi için girişilen uygulamalar pek yaygındır.

Aslında hangi Anadolu kasabasına giderseniz gidin, bununla ilgili bir dedikodu mutlaka duyar, işitirsiniz.

Hatta kasabanın zenginleri için bile bu mal varlığının sebebini, fi tarihinde bulmuş oldukları bir defineye bağlayıp bunu ballandıra ballandıra anlatanları görebilirsiniz.

Hele bir de kasabanın tarihi bir geçmişi varsa anlatılan definecilik hikayelerinin hattı hesabı yoktur.

Define, gizli hazine, gömü, dediniz mi insanoğlu dayanamaz böyle şeylere.

Bir de kısa yoldan zengin olma hayali girince işin içine, gözlerde altın işareti parlar bir anda.

Jandarmadan 'gömü var' mesajlarına karşı uyarı

Bu haftaki köşe yazımda Bilecik’te Definelerin veya Gömülerin nerede olduğunu paylaşacağım.

Elbetteki tamamen latife yapıyorum. 

 

2008 yılından beri Bilecik’te, Üniversite de görev yapmaktayım.

Bilecik’te bir elin parmaklarını geçmeyen yerel gazete bulunmakta.

Bilmiyorum sadece benim mi dikkatimi çekti ama her 15 günde bir veya ayda bir Bilecik’te Jandarma veya emniyet güçleri tarafından yapılan bir operasyonla tarihi eser kaçakçılarına bir operasyon yapılır ve tarihi mirasımızın yurt dışına kaçırılmasını engelleyen haberlere yer verilir.

Tarihçi olmam hasebiyle belki de sadece benim dikkatimi çekmiştir.

Peki, neden Bilecik’te definecilik veya tarihi eser kaçakçılığı bu kadar fazla?

Elbetteki sorunun cevabı son derece basit.

Tarihi bir şehir Bilecik,

Hatta Medeniyetler şehri.

Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Makedonya, Bitinya Krallığı, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Selçuklu ve Osmanlı Devleti.

Son Posta Gazetesi 21 Ocak 1933, s.4

 

Gördüğünüz gibi bölgenin tarihi Milattan önce 3000’lere kadar gidiyor.

Aslında geçtiğimiz yıl yeni bir gelişme yaşandı. Belki haberiniz vardır, ama ben yine de ifade edeyim;

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. M. Erkan Fidan’ın öncülüğünde Bilecik Bahçelievler de bir kazı çalışması yapıldı.

Erkan Hoca, 2021 yazında kazı çalışmalarını bitirdi ve tarihe geçecek olan büyük bir buluşa imza attı. Açıkçası bilinen tarihi değiştirdi. (Bu arada kendisini bir kez daha tebrik ediyorum. Zira yapmış olduğu bu buluş sadece Bilecik için değil bütün dünya tarihi açısından son derece önemliydi.)

Nitekim Batı Anadolu’daki en eski yerleşim yerini keşfetti. Milattan önce 7000 yılına ait olduğu tespit edilen bu yerleşim kalıntısında ayrıca Batı Anadolu’daki ilk müzik aleti bulundu. Eminim ki Bilecik’teki bu çalışma bundan sonra bölgede yapılacak olan birçok arkeolojik çalışmaya da öncülük edecektir.

 

Bilecik'te 8 bin 500 yıllık 11 insan iskeleti bulundu - Kültür-Sanat haberleri – Sözcü

Bilecik'te 8.500 Yıllık Bir Müzik Aleti Bulundu - Arkeofili

8500 yıllık olduğu tespit edilen ve Bilecik’te bulunan müzik aleti

 

Evet, böylesine tarihi bir kültür mirasına sahip Bilecik’imizde ne yazık ki kaçak kazı veya definecilik oldukça fazla.

Yaklaşık 250’ye yakın köyü olan Bilecik’te definecilerin yapmış olduğu kazı çukurlarına rastlamamak neredeyse imkansız.

Köprü ayaklarında ve cami duvarlarında, bu eserlerin mimarları tarafından ileride tamir işlerinde kullanılmak üzere büyük paraların gömülmüş olduğu, definecileri çok tahrik eden ve hatta onları bu gibi eserleri tahribe kadar götüren çok yaygın bir inanç. Bilecik’te de birçok köprü ayağında, eski cami, han ve hamam duvarlarında bulunan oyuklar ve çukurlar bu inançla hareket eden definecilerin faaliyetlerine tanıklık etmekte. (BU BİLGİ TAM BİR ASPARAGASTIR. BOŞ YERE TARİHİ DOKUYA ZARAR VERMEYİN. ZİRA VAKIF KÜLTÜRÜ OLDUĞU İÇİN BU YAPILARIN BÜTÜN TAMİRATI VAKIF BÜTÇESİYLE YAPILMAKTADIR. DOLAYISIYLA AYAĞINDA, BACAĞINDA, YANINDA, SOLUNDA, GÖMÜLÜ BİR ŞEY YOKTUR… )

Yine eski yıkılmış virane bir ev, düz geniş bir alandaki belirgin bir kaya veya etraftan farklı gözüken ufak tepeler, kayalardaki şekil benzetmeleri hemencecik akla gömü olma ihtimalini getiriyor.

Bu nedenle de her yerde köstebek çukuru gibi çukurlara rastlamak mümkün.

Bazıları için ise definecilik hastalık derecesinde. Anlatırken bile yaşıyor adamlar. Doğru mudur? Değil midir? Hiç önemi yok. Abartıp yalan bile söyleseler bir zaman sonra kendileri tarafından bile inanılır hale geliyor.

Gömü veya define haritası olduğunu ifade edip bu haritaları dünyanın parasına insanlara satan ve mağdur eden bir de sahtekârlar var tabi. (21. Yüzyılda bunlara inanan insanların olması gerçekten çok acı.)

Burada bir ayrımı da yapmak gerekiyor. Günümüzde insanların asıl aradığı Tarihi Eserden ziyade altın, yani define.

Define ne demek?

Bir bakıma Osmanlı dönemine ait eserler. Akçe, hamidiye, Reşat gibi altın paralar çıkarsa buna define deniyor. Ülkemizde devlet izni ile de bu işi yapanlar var. Eğer kişi legal olarak kazı yapıp define bulursa, yüzde 50’si devlete, yüzde 40’da kazıyı yapana kalıyor. Yüzde 10’u ise arazi sahibine ödeniyor. (Bence macera veya adrenalin arayanlar için son derece makul bir teklif. Böylece hem başınız ağrımaz, hem milli servet ülkede kalır, hem tarihi eserlerimiz zarar görmez hem de şayet biraz şanslıysanız maddi bir kazanç elde edersiniz.)

Ama buna rağmen insanlara ruhsatsız kazı yapmak nedense daha cazip geliyor.

Bilecik’te de Osmanlı’nın son dönemlerinde Milli Mücadele esnasında bölgede yaşayan Yahudi, Rum ve Ermeni azınlıkların kaçarken sağa sola gömdükleri paralar bolca var gibi düşünülüyor.

Bu nedenle de definecilik hat safhada.

Şimdi gelelim merak ettiğiniz soruya!!!

Bilecik’te gerçekten gömü ya da define fazla mı? Veya fazlaysa Nerelerde?

Şimdi Osmanlı Devletinde madeni paraların sadece parasal işlevleri yerine getirmesi istenmiş, eşya ve iddihar (yastık-altı nakdi tasarruf) olarak kullanılması arzu edilmemiştir. Ayrıca ülkeye değerli madenlerin girişi teşvik edilirken, çıkışı istenmemiş; böylece, para arzının yeterli seviyede tutulması amaçlanmıştır.

Anadolu insanı son derece tutumludur. Küçük de olsa bir birikim yapmak ister. Zira bu birikimi de kefen parası olarak veya kötü günde kullanmak amacıyla saklar.

Özellikle Anadolu topraklarının İtilaf Devletleri tarafından işgal edildiği 1919-1922 yılları arasında ülkede asayiş son derece kötüydü. Hapishanede bulunan bütün mahkûmlar serbest bırakılmış, asayişi sağlamakla görevli asker sayısı ise son derece yetersizdi. Dolayısıyla ülkenin her tarafında eşkıyalar yağmaya başlamıştı.

Bilecik’te Milli Mücadele yıllarında en fazla tahribata uğrayan ve işgal altında kalan şehirlerin başında gelmekteydi.

Yunan Ordusu ile birlikte hareket eden Rum ve Ermeni eşkıyalar da Bilecik’teki Müslümanlara ait evlere giriyor ve az önce ifade ettiğimiz gibi Bilecik halkının kötü gün dostu veya kefen parası olarak sakladığı son altın liraları zorla alıyordu.

Bu altın paralar genelde bugün Reşad veya Hamid olarak nitelendirilen madeni paralardı. Bu yolla eşkıyalar açıkçası zengin olmuş ve birçok cana kıymıştı.

Bu nedenle her şeyden önemlisi bu paralarda bütün Müslüman halkın kanının bulunduğunu unutmamak gerek.

Rum ve Ermeni eşkıyalar zorla aldıkları bu altınları kimi zaman üzerinde taşıyor kimi zamanda daha sonradan gelip almak amacıyla bir yerlere gömüyordu. Zira Türk Kuvvetlerinin önüne katıp kovalamaya başladığı Eylül 1922 yılında yakalanan veya öldürülen Yunan askeri ile Rum ve Ermeni eşkıyalarının üzerinde birçok altın para bulunmuştu.

Hatıralarda geçen bir bilgiyi aktararak sizleri bilgilendireyim;

Bilecik’te esir alınan 2 Yunan askerinin üzeri aranmış ve birinin cebinden 156 tane Reşad ve Hamid altını çıkarken diğerinin cebinden de 137 adet Reşad ve Hamid altını çıkmıştı.

Yine ölü olarak yakalanan Rum ve Ermeni çetelerin ceplerinden de buna benzer birçok Reşad ve Hamid altını bulunduğuna dair hatıralar mevcut.

Bununla birlikte Yunan askerleri veya eşkıyalar kaçarken üzerinde bulunması durumunda bu altınların alınacağını bildiği için sağa sola gömerek canını kurtarma yoluna gitmiştir. Şayet canını kurtarmışsa da daha sonradan ülkeye gelerek gömdükleri yerden bu altınları çıkarmıştır.  

Elbetteki bugün gömü veya define olarak adlandırılan bu değerli eşyaların bulunması sadece bununla sınırlı değildir.

Yine mübadele esnasında veya Ermeni Tehciri sırasında da Anadolu’da yaşayan Hıristiyan azınlıklar servetlerini üzerlerinde götüremedikleri için sağa sola gömmüşler ve daha sonra gelip almayı düşünmüşlerdir.

Mesela Anadolu’da yaşayan Hristiyan azınlıkların veya Yunanistan’da yaşayan Müslümanların mübadele esnasında ülke dışına altın çıkartmaları yasaklanmıştır. Bu nedenle hem Yunanistan’dan Anadolu’ya gelen Müslüman halk, hem de Anadolu’dan Yunanistan’a giden Hristiyan halk birikimlerini götürememiştir. Dolayısıyla bu birikimler de sağa sola gömülmüştür. Elbetteki Bilecik ve çevresinde de Hristiyan halk mübadeleye tabi tutulmuş ve götüremediği değerli eşyalarını sağa sola gömmüş olabilir.

Evet, bugün hasbelkader bulunan veya kaçak yollarla yapılan kazılar sonucunda bulunan bu gömüler veya defineler bundan ibarettir.

Son Posta 16 Mart 1940 s.10.

Nitekim 1940 yılında dönemin gazetelerine de bununla ilgili bir haber yansımıştır. Haberde; Bilecik’ten Cemalettin isminde bir gencin Yunanistan’a gittiği ve burada dost olduğu bir Yunanlının kendisine Bilecik İstasyonunun 100 ila 200 metre kadar sağında bir arsadaki Selvi ağacının dibinde 8 kilo kadar altın ve bir miktarda mücevher gömülü olduğunu babasından duyduğunu söylemiştir.

Cemalettin Bilecik’e gelmiş ve hükümetten izin alarak burada kazı çalışması yapmıştır.

Şimdi merak ediyorsunuz eeee? Ne olmuş? Bir şey bulunmuş mu?

Elbetteki hayır…

Filan yerde Ermenilerden kalma arsanın zemininde define var…

Filan binanın filan kısmında bir küp içinde şu kadar altın varmış…

Ben filan yerde oturan bir Ermeni tanırım. Müthiş zengindi, zannıma göre servetini toprağa gömmüş.

Şeklindeki dedikodular sürekli yapılsa da sonuç hep hayal, hep masal…

Hülasa;

Her şey kanun, nizam, hukuk çerçevesinde işlemeli. Bilinçsiz bir şekilde yapılan bu yasak kazılar hem tarihimize hem tarihi mirasımıza büyük zararlar verebilmekte. Siz sizin olun böyle bir hataya düşmeyin…

Haftaya görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın.

 

Bu yazı toplam 9825 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Doç. Dr. TANER BİLGİN Arşivi
SON YAZILAR