Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ

Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ

BİLGİ VE TANIMAK

BİLGİ VE TANIMAK

Bilgi, eşyayı tanıma sanatı. İnsanın varlığı tanıma ve anlama isteğiyle ortaya çıkan, bilen ve bilinen arasındaki ilişkidir bilgi. Bilgide bilgiye yönelen, bilen insan iken, bilgiye konu olan ise bilinebilecek her şeydir. Bilenle, bilinen arasında kurulan bağın sonucunda ortaya çıkan sonuç ise bilgiyi oluşturmaktadır. Bilginin oluşma sürecinde bilenle ve bilinen arasındaki bağ ve kurulan ilişki, elde edilecek olan bilgiyi önemli olarak etkilemektedir. Bilginin kaynağında oluşan bu ilişki, aynı zamanda bilginin niceliğini, niteliğini ve doğruluk değerini de etkilemektedir. Çünkü insan, bilgiye ulaşırken, akıl, duygu, sezgi, işitme, tecrübe gibi farklı bilgi yollarını kullanır. Bu yolların her biri bilginin oluşmasındaki farklılıkları sağlar. Bilgi her zaman önemli bir güçtür. İlk insan Hz. Adem'in yaratılışına karşı çıkan melekleri ona secde ettiren en önemli özelliktir. Allah’ı, çevreyi, eşyayı, dünyayı, evreni her şeyi elde ettiğimiz bilgi ile tanır, onunla biliriz. Tanımak ancak bilgi ile gerçekleşir. Bu sebeplerle bilge denildiğinde, eşyayı derinliğine bilen, sırlarına ulaşan kimse anlaşılır.

Bilgi, bize Allah’ı tanıtan, onun sonsuz varlığından haberdar eden ahiret ışığıdır. Yaratılışın sırrı olarak da Allah’ın bilinmeyi dilediği, bu sebeple kendisini bilecek varlıkları yarattığı, onlara bilgiye ulaşmanın sırlarını verdiği alimlerce belirtilmektedir. Bütün bilgilerin kaynağı Allah’tır. O, insan bilmediklerini öğretmiş, onu bilgi ile diğer varlıklardan üstün kılmıştır. Hz. Peygambere (sas) ilk vahyedilen ayetlerde de, bilginin temeli olan okumaya vurgu yaparak, insana kalemle yazmayı ve bilmediklerini öğreten Allah’ın adı ile okumayı emretmiştir. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 9) ilahi emri ile bilgi sahibi olanların bilgisizlere ayrıcalığını ve üstünlüğünü zikretmiştir. Bir çok ayette bilginin inancı da zaruri olarak ortaya çıkardığını vurgulamıştır. Fizik alanında dünyada çığır açan Einstein, her zerrenin O’nun varlığına delil olduğunu, yüceliğine işaret ettiğini görerek; “Allah’ı inkar etmek ispat etmekten daha zordur.” diyerek bilgi-inanc arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir. Cuma Suresinde, bilgili oldukları halde inanmayan, bilgilerinin kendilerine gerçeği göstermediği kimseleri sırtında kitap taşıyan, fakat taşıdığı kitaptan istifade etmesi mümkün olmayan merkeplere benzetmiştir. “Allah, içinizden iman eden ve ilim verilenleri yükseltir. Onlara dereceler verir.”( Mücâdele, 11) ayeti ile de iman ve bilgi birlikteliğini taşıyanlar müjdelemiştir.

Bilgi ve tanıma aynı zamanda sevginin de kaynağıdır. Sevgi de oluşan seviye, bilme ve tanıma ölçüsünde farklılaşır. Çok iyi bildiğimiz, tanıdığımız kimse ve varlıklara karşı olan sevgimiz ile bilmediğimiz ve tanımadığımız kimse varlıklara karşı sevgimiz farklıdır. Çok bilen ve iyi tanıyan çok sever. Az bilen ve tanıyan az sever. Hiç bilmeyen ise bilgisizliği sebebiyle sevgiden mahrum olur. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ayetinin sırrı da burada ortaya çıkar. Bilen, ilim sahibi olan ile cahil bilgisiz olanın sevgide eşit olması da düşünülemez. Sağır olan nasıl tanıyamadığı güzel bir sese ve müziğe karşı bir şeyler hissetmezse, kör olan birisi de, güzel bir manzaraya, bir sanat eserine, bir güle, o gülün renk tonlarına ve ondaki görülmeğe değer güzelliklere karşı bir şeyler hissetmez. Birisi gözünün gördüğü, diğeri işittiği güzelliklere karşı sevgi ve ilgi gösterir. Bu sebeple sevmek ve sevilmek için bilgi şarttır. Bilinmeyenin sevilmesi de mümkün değildir.

Bilgimizle çevremizi tanımaya, tanıyarak sevgimizi çoğaltmaya, hoşgörü ile insanlara davranmaya, gerçek sevgiyi herkese aşılamaya gayret edelim. Beynimizdeki oluşturduğumuz karanlıkları yıkarak sevgiyi engelleyen duygularımıza set çekelim. Kuran’ın bize çizdiği sevgi seli ile davranışlarımızı güzelleştirelim, herkese sevgiyle yaklaşalım, uzlaştırıcı, gerilimi azaltıcı, kucaklayıcı özelliklerimizi öne çıkaralım, insanlara güvenilen, saygı duyulan, örnek alınan ideal davranışlar sergilyelim. "(Resûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir." (A'raf Suresi, 199) Sağlık ve esenlikler dileğiyle.

 

Bu yazı toplam 5941 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ Arşivi
SON YAZILAR