Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ

Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ

KURBAN VE KURBAN BAYRAMI

KURBAN VE KURBAN BAYRAMI

Sözlükte yaklaşmak anlamına gelen kurban, dini terminolojide belirli bir zamanda, yine belirlenmiş bir hayvanı ibâdet maksadıyla usûlüne uygun olarak kesmektir. Kurban, ibadet olarak Allah'a yaklaşmayı, teslimiyeti ve O’na şükür ile malların O’nun yolunda feda edilebileceğini ortaya koymaktadır. Kurban, Kitap ve Sünnet ile zengin olan kimselere emredilmiş bir ibadettir. Kurban ile ilgili olarak Allah, "Rabbin için namaz kıl ve kurban kes" (Kevser, 2) ayeti ile kurbana vurgu yapmış, Hz. Peygamber (s.a.s) de, "İmkânı olup da kurban kesmeyen bizim namazgâhımıza yaklaşmasın" hadisi ile önemini vurgulamıştır. Kurban ibadeti, hicretin ikinci yılında başlamış, Hz.Peygamber (s.a.s.) de, bu tarihten itibaren her yıl kurban kesmiştir. İslâm'da kurban geleneği Hz. İbrahim'e kadar geri gitmektedir. Hz. İbrahim'in, Hz. İsmail’i kurban hatırasının, Allah’a bağlılık ve ihlasın bir göstergesi, Allah'ın, Hz. İsmail’in kurtuluş fidyesi olarak gönderdiği koç kurbanının zihinlerde canlı tutulmasını sağlayan bir ibadet olarak İslam'da da devam etmektedir. Hz. Peygamber’in (sas), kurban bayram namazını kıldıktan sonra hazırladığı iki boynuzlu koçun birisini kendisi ve ailesi için, diğerini de ümmeti için kurban ettiği, sonra da: “Allah'ım! Bu sendendir ve sanadır” diyerek duada bulunduğu bildirilmektedir.

Yüce Allah'ı hoşnut kılabilmek için girişilen her ibadetin, samimiyet ve içtenlikle yapılması, gösteriş ve riyaya bulaştırılmaması büyük önem arz etmektedir. Kur’an bu hususu kurbanla ilgili olarak; “Onların (kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır” (Hac: 37) ayet-i ile ortaya koymaktadır. Maide 27. ayette de Hz. Adem’in oğulları Habil ile Kabil anlatılırken, Habil’in ihlas ve samimiyetle ürünlerinin en kıymetlilerinden sunduğu kurbanın kabul edildiği, Kabil’inkinin ise kabul edilmediği vurgulanmaktadır. Köklü bir tarihi geçmişe sahip olan kurban ibadetini ifa eden Müslümanların, bu ibadeti yerine getirirken belirtilen ilkelere uymaları, akıtılan kan ile birlikte nefislerindeki ihtirasları kurban ettiklerine dair yüksek bir bilince sahip olmaları gerekmektedir.

Kurban, insanın Allah’a yakınlaşmasına vesile olan, aynı zamanda hem ferdi, hem de toplumsal faydaları içinde barındıran mali bir ibadettir. Kişi kurban kesmekle Allah’ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde göstermiş olur. Kesilen kurbanın dağıtımı, toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar. Sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Özellikle et satın alma imkânı bulunmayan veya çok sınırlı olan yoksulların bulunduğu ortamlarda, kurbanın bu rolünü daha belirgin biçimde görmek mümkündür. Kurban zengin kimseye, malını, Allah’ın rızası için başkalarıyla paylaşma ve O’nun yolunda harcama alışkanlığını verir. Kişiyi cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır. Fakir kimselerin de kendilerine verilen rızık sebebiyle Allah’a şükretmelerine vesile olur.

Kurban Bayramı, kurban ibadetinin icra edildiği önemli mutluluk günlerinin adıdır. Bu günlerde Müslümanlar, Arife gününden başlayan Bayramın 4. günü ikindi namazında sona eren teşrik tekbirlerini getirerek, kurban keserek, yoksullara iyilik yaparak, anne-baba, akraba, eş-dost ve kabir ziyaretlerinde bulunarak varoluşumuzun yegane sebebi Yüce Mevlâ’ya yakınlığın ve şükrün yollarını aramalıdır.

Gittikçe bireyselleşerek insanların birbirlerine yabancılaşma bunalımları yaşayan çağımızda bayramların birlik ve beraberlikleri pekiştiren bir fonksiyon icra ettiği de inkar edilemez. Birlik beraberlik, toplumları sağlıklı bir şekilde ayakta tutan en önemli faktördür. Bayram münasebetiyle insanlar birbirleri ile tebrikleşerek, gergin ve soğuk ilişkileri yumuşatmalı, kırgın, dargın ve küskünlerin barışması sağlanmalıdır. İnsanlarla iyi geçinmek, çeşitli nedenlerle meydana gelmiş olan dargınlık ve kırgınlığı kaldırmaya çalışmak dini ve milli bir görev sayılmalıdır. İnsani olarak bir arada yaşayan aile ve toplum bireyleri arasında anlaşmazlıklar ve tartışmaların olması kadar doğal bir şey olamaz. Ancak, bunlar dargınlık noktasına taşıyarak ilişkiler kesilmemelidir. Bizler huzurlu bir ortamda iken, huzuru olmayan insanlar da hatırlanmalı, onların huzur bulması için dualarda bulunmalıyız. Başta Arakan Müslümanları olmak üzere, Doğu Türkistan, Filistin, Suriye, Irak ve diğer kan ağlayan İslam bölgelerlinde zulüm altında olan Müslümanlar da hatırdan çıkarılmamalı, dualarımızla ve yapabilecek olduğumuz avtivitelerle desteklenmelidir.

Bu duygularla Kurban Bayramının aziz milletimize, Türk-İslam Alemine ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini temenni ederim.

Bu yazı toplam 2097 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ Arşivi
SON YAZILAR