TEKELİOĞLU ULU HAKAN'I UNUTMADI!

TEKELİOĞLU ULU HAKAN'I UNUTMADI!

Eğitimci-Yazar Muzaffer Tekelioğlu, 10 Şubat 1918 senesinde vefat eden 2. Abdulhamid Han’ın vefatının 99. Yıldönümü dolayısıyla gazetemize açıklamalarda bulundu. Ulu Hakan’ı ölüm yıldönümünde unutmayan Tekelioğlu, 2. Abdulhamid Han’a ilişkin bilgiler aktardı. Ulu Hakan 2.Abdülhamid Han’ın Yahudiler’in teklifine yaptığı sert çıkışıyla bilgiler vermeye başlayan Tekelioğlu, Abdulhamid Han’ın abdestsiz hiçbir devlet evrakına imza atmadığından söz etti.

Muzaffer Tekelioğlu, 2.Abdulhamid Han’ın 99. vefat yıldönümü münasebetiyle yaptığı açıklamasında şunları kaydetti:“Filistin’den toprak almalarına izin verdiği takdirde Osmanlı devletinin bütün dış borçlarını kapatmayı, hatta beraberinde yüklü bir miktar da para yardımında bulunmayı teklif eden Yahudilere 2. Abdülhamid Han’ın “Ben onlara bir karış dahi toprak vermem! Zira bu vatan bana değil, Türk Milletine aittir. Benim milletim bu vatanı kanlarını dökerek kazanmıştır. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan, tekrar kanlarımızla örteriz. Bu ülke ancak bizim cesetlerimiz parçalanarak taksim edilebilir. Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına asla müsaade etmem”diyerek vatan sevgisini ortaya koymuştur.

HİÇBİR DEVLET EVRAKINI ABDESTSİZ İMZALAMADI

Bu yüzden padişah, acil bir iş zuhur ettiğinde, gecenin hangi vakti olursa olsun uyandırılmasını ister, o işin ertesi güne bırakılmasına kesinlikle rıza göstermezmiş. Mâbeyn Başkâtibi Esad Bey, bu hususta şu fevkalade etkileyici hatıratını nakletmektedir: “Bir gece yarısı, çok mühim bir haberin imzası için Sultan’ın kapısını çaldım. Fakat açılmadı. Bir müddet bekledikten sonra tekrar çaldım, yine açılmadı. ‘Acaba Sultan’a emr-i Hak (ölüm) mı vâkî (gerçekleşti) oldu?’ diye endişelendim. Biraz sonra tekrar çaldım; bu sefer kapı açıldı ve Sultan elinde bir havlu ile kapıda göründü. Yüzünü kuruluyordu. Tebessüm etti: “Evladım, bu vakitte çok mühim bir iş için geldiğinizi anladım. Kapıyı daha ilk vuruşunuzda uyandım, ancak abdest aldığım için geciktim kusura bakma. Ben bu kadar zamandır milletimin hiçbir evrakına abdestsiz imza atmadım. Getir imzalayayım.” Besmele çekerek evrakı imzaladı.

'ÜMMET-İ MUHAMMED BUNDAN ZARAR GÖRÜR

Ulu Hakan 2. Abdülhamid Han’a Kızıl Sultan diyecek kadar alçalan sözüm ona tarihçilerin kulakları çınlasın. Devletin hiçbir evrakını abdestsiz imzalamayan 2. Abdülhamid Han, rivayete göre, yatağının başında daima temiz bir tuğla bulundururmuş. Bu tuğlayı, yataktan kalktığında çeşmeye kadar abdestsiz yere basmadan, teyemmüm almak için kullanırmış. Bir gün hanımının, niçin böyle çok titiz hareket ettiğini sorması üzerine şu düşündürücü cevabı vermiş: “Bunca Müslümanların Halifesi olarak, biz sünnet ölçülerine dikkat etmezsek, Ümmet-i Muhammed bundan zarar görür.” 

İSTANBUL'DAN MEDİNE'YE DEMİR YOLU HATTI

2.Abdülhamid Han’ın Peygamber sevgi ile yanıp tutuştuğunu belirten Tekelioğlu” Osmanlı’nın en çalkantılı dönemlerinden biri de İkinci Abdulhamid Han dönemidir. Lâkin bu dönemde önemli icraatlara imza atan cennet mekân Sultan Abdulhamid Han, ülkenin dört bir yanını demir yolu ile donatır. Bu yolların en önemlisi Hicaz demiryoludur. O mukaddes beldeleri korumak ve hacıların emniyetli bir yolculuk yapabilmesini sağlamak için, İstanbul'dan Medine'ye kadar demiryolu hattı döşetir. Harem hudutlarına yaklaşılınca da, rayların döşenmesinde sadece Müslüman işçilerin çalışmasına müsaade edilir. 31 Ağustos 1908 tarihinde Medine'ye ulaşan hattın son 30 km’lik kısmına bizzat padişahın emriyle keçe döşenir. Lokomotif şehre yaklaştığında hızını keser, yavaşça perona yanaşır. Yolcular parmak uçlarında inerler trenden, edeple, hürmetle… Keçe döşenen raylar, o kutlu beldeye duyulan hürmetten günün belli saatlerinde gülsuyu ile yıkanır.

BİR KARIŞ TOPRAK VERMEM

Vatan toprağının bir karışının dahi kıymetli olduğunu ifade eden Sultan II. Abdülhamid Han döneminde, Osmanlı devletinin Ermeni fesadı ile uğraşmasını ve gerek mali, gerekse siyasi bakımdan sıkıntılı ve buhranlı bir dönem yaşamasını fırsat bilen Siyonist lider Theodor Hertzi, padişahın huzuruna beş kez elçi göndererek Yahudilerin Filistin’den toprak almalarına izin verdiği takdirde Osmanlı devletinin bütün dış borçlarını kapatmayı, hatta beraberinde yüklü bir miktar da para yardımında bulunmayı teklif etmişti. Buna karşı Abdülhamid Han: “Ben onlara bir karış dahi toprak vermem! Zira bu vatan bana değil, Türk Milletine aittir. Benim milletim bu vatanı kanlarını dökerek kazanmıştır. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan, tekrar kanlarımızla örteriz. Bu ülke ancak bizim cesetlerimiz parçalanarak taksim edilebilir. Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına asla müsaade etmem” diyerek gönderdiği elçi heyetini geri çevirmiştir.

2.Abdülhamid Han’ın diplomaside büyük deha sahibi olduğunu Modern Almanya’nın kurucusu Bismark “Dehanın yüzde doksanı Abdülhamid Han’da, yüzde beşi bende, yüzde beşi de diğer hükümdarlardadır” sözlerinden anlıyoruz” dedi.

Tekelioğlu “Çocuklarımızın ve gençlerimizin tarihimizi ve ecdadımızı tanımalarını sağlamak en önemli görevimiz olmalıdır. Şeyh Edebalı’nın Osman Gazi’ye nasihatlerinin birinde “Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman, Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki nereye gideceğini unutmayasın.” Diyor.

 

 

Kaynak:Nilüfer ERDAL

Bu haber toplam 2436 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum