MUSTAFA KINIKOĞLU

MUSTAFA KINIKOĞLU

VEFATININ 216. YILINDA ŞEYH GALİB DEDE HAZRETLERİ

VEFATININ 216. YILINDA ŞEYH GALİB DEDE HAZRETLERİ

“Ey dil, ey dil, niye bu rütbede pür-gamsın sen,

Gerçi vîrâne isen, genc-i mutalsamsın sen,

Secde-fermâ-yi melek zât-ı mükerremsin sen,

Bildiğin gibi değil cümleden akvemsin sen,

Rûhsun nefha-i Cibrîl ile tev'emsin sen,

Sırr-ı Haksın, mesel-i Îsî-i Meryemsin sen,

Hoşça bak zâtına kim, zübde-i âlemsin sen,

Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”

Bu satırlar malûmuâliniz, Şeyh Galib hazretlerine ait… 21 Ocak Çarşamba hicrî takvime göre Rebiülevvel ayının son günü... Efendimiz’in dünyayı ve ahireti şereflendirdikleri günleri içinde barındıran Rebiülevvel ayının bu son gününde, O’nun aşıklarından olan ve bundan 216 sene önce, 4 Ocak 1799’da, bir Miraç kandilinde ebediyete irtihal etmiş Şeyh Galib Dede hazretlerinden bahsetmek istiyorum.

Şeyh Galib hazretleri, doğumunda verilen ad ile Mehmet Esad Efendi, 1757 yılında İstanbul’da Yenikapı Mevlevihanesi’ne yakın bir evde dünyaya gelmişler. İsminde Yenikapı geçtiği için Mevlevîhane’nin Yenikapı tarafında olduğu düşünülebilir, Mevlevîhane Merkez Efendi Camii’nin arkatarafında, Zeytinburnu’ndadır.

Hazret’in hem pederleri, hem dedesi Mevlevî… Haliyle, Hz. Mevlâna’nın feyizlerinin olduğu bir ortamda büyümüş… Çok genç yaşta şiir yazmaya başlamış, üstelik hemen dikkatleri üzerine çekecek kadar üstün bir şair... 

Dikkat buyurun, divan şiirinin son büyük temsilcisi olarak kabul edilen; Bakî, Fuzulî, Nef’i ve Nedîm ile birlikte divan edebiyatının en büyük beş şairi arasında gösterilen Şeyh Galib hazretleri Divan’ını 24 yaşında kaleme almış... Fakir şiirden anlamam ama anlayanların söylemesi ile bir şaheser olan “Hüsn ü Aşk”ı yazdığında ise yaşı 26... Altı ayda tamamlamış bu şaheseri… 24 yaşında divan, 26 yaşında “Hüsn ü Aşk” yazan biri… Üstelik tüm bunları 42 yıllık ömrüne sığdırmış… Günümüzde hafsalamızın almasının pek de mümkün olmadığı bir durum, değil mi? 

Şiirlerinde önceleri Esad mahlasını kullansa da daha sonra bu mahlasın birçok şair tarafından kullanılmasından dolayı Galib mahlasını kullanan Şeyh Galib Hazretleri, Hüsn ü Aşk’ı kaleme almasından bir sene sonra Konya Mevlevihanesi’nde çileye girmiş... Çile, malûmunuz Farça kırk kelimesinden gelir. Hz. Musa’nın Tûr dağında kırk gün ibadet ve taat ile meşgul olmasından hareketle dervişlerin bir hücrede kırk gün geçirmelerine çile denir. Mevlevîlerde ise çile daha farklıdır, çileden çıkmadan ardarda 25 çile yapılır, Mevlevî çilesi 1001 gündür.

Şeyh Galib hazretleri çilesine Konya’da başlamış, daha sonra İstanbul’da devam etmiş ve çilesini tamamlayarak “Dede” olmuştur. Mevlevîlerde binbir günlük çileyi tamamlayanlara “Dede” ünvanı verilir.

Galata Mevlevihanesi şeyhi Halil Numan Dede’nin bir vesile ile azledilmesi ve ardından yerine tayin edilen Abdullah Dede’nin Konya’dan İstanbul’a gelirken yolda vefat etmesi üzerine Şeyh Galib hazretleri Galata Mevlevihanesi’ne postnişin olarak atanmıştır.

Şeyh Galib hazretlerinin şiirdeki üstünlüğü, sanata çok büyük yakınlık duyan padişah III. Selim ile yakın olmalarını sağlamış, bu yakınlık sayesinde III. Selim Mevlevihane’nin birçok işini görmüştür.

Şeyh Galib hazretleri 42 yaşında iken emanetini teslim etmiştir. Oğluna çok düşkün olan pederleri, oğlunun vefatı üzerine "Ah oğlum, bu kara sakal bu teneşire yakışmıyor" demiştir. Kabr-i Şerifleri postlarında bulunduğu Galata Mevlevlhanesi'nin girişinde sol tarafta bulunan İsmail Ankaravî hazretlerinin türbesindedir.

Büyükler derler ki, yazdığı “Sultan-u Rusûl” naatı Şeyh Galib Dede’ye, Efendimiz’in şefaatine erişmesi için yeter... Bereket olsun, yazımızı bu naattan bir bölüm ile bitirelim:

“Sultân-ı Rusûl, Şâh-ı Mümeccedsin efendim,

Bî-çârelere devlet-i sermedsin efendim,

Dîvân-ı ilâhîde ser-âmedsin efendim,

Menşûr-ı "le amrükle" müeyyedsin efendim,

Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammedsin efendim,

Hakdan bize Sultân-ı Müeyyedsin efendim.”

twitter.com/mkinikoglu

[email protected]

Bu yazı toplam 1281 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
MUSTAFA KINIKOĞLU Arşivi
SON YAZILAR