AİLE YAPIMIZI TEHDİT EDEN UNSURLAR

MUSTAFA TOPAL

Teknolojinin ve haberleşme vasıtalarının akıl almaz boyutta geliştiği günümüzde, iletişimin hızla ilerlediği de bir gerçektir. Böylece kültürler birbirleri ile çabucak buluşmakta, karşılıklı olarak etkilenmeler ve değişimler görülmektedir.

Toplumların inanç, gelenek ve anlayışları kendi sınırlarını aşmakta, diğer bir ifade ile başka kültürlerin öğelerinden karışımlarla yüz yüze gelmektedir. Bununla birlikte milletlerin özünü oluşturan milli ve manevi değerler bir takım tehditlerle karşı karşıya kalmaktadır. Bunların başında hiç şüphesiz aile yapısı gelmektedir.

Çağımızın harikaları internet, televizyon ve sinema gibi iletişim vasıtaları insanlığın erdemlerinin buluşması ve kaynaşması için bir fırsat olduğu kadar, büyük tehditler de ihtiva etmektedir. Günümüzde kontrolü zor bir hal alan bu teknoloji unsurları zararlı ve yıkıcı birçok yönüyle problem olarak önümüzde durmaktadır. Toplumların huzur ve refahını, ailelerin mutluluğunu etkileyen olumsuzlukları ciddi boyutlar kazanmıştır. Gençlerin ve çocukların hatta erişkinlerin zihnen etkilendikleri, ahlaki bozulmaların baş gösterdiği, ailelerin dağılmasının hızlandığı, toplumu ayakta tutan unsurların hızla zayıfladığı, insanlık erdemlerinin hiçe sayıldığı bir iletişim sağanağı altında olduğumuz inkâr edilemeyecek kadar büyük bir problem halini almıştır.

Bu ortamda aile yapımız ağır depresyon geçirmektedir. Toplumumuzda aileler; ebeveyn çocuk, eşler arası iletişim, aile toplum ilişkilerinde ciddi problemler yaşamaktadır. Aile yapımızı ayakta tutan inanç değerleri hızla zayıflamakta, eşler arası saygı, bağlılık, vefa; ebeveyn çocuk arası sevgi, şefkat, merhamet gibi vazgeçilmez ve hayat kaynağı olan unsurlar gittikçe unutulmaya başlamıştır. Ebeveynin çocuklarına ayırdığı vakit süresi azalmış, çocukların ebeveyni dizi dibinde oturma mefhumu hemen hemen kalmamış, onların sıcaklığında olgunlaşma fırsatı elden kaçma durumuna gelmiştir. Buna bağlı olarak ailede kazanılan insani erdemler artık verilemez ya da çok az verilir duruma gelmiştir. Bu durum toplumda sevgisizlik, bencillik, ferdiyetçilik, hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük, kin, bozgunculuk ve daha sayabileceğimiz ve toplumumuzu derinden yaralayan birçok gayr-i ahlaki problemlerle karşı karşıya getirmektedir. Neticede boşanmalar artmakta, yalnızlıklar baş göstermekte, dağılan ailelerin çocukları toplumumuz için başlı başına bir dert olmaktadır. Nihayet bu gün yaşadığımız “Sokak Çocukları Izdırabı” ve bağlı vakıaların ailelerde yok olan sevgiyi alamayan çocuklarımızdan kaynaklandığı şüphe götürmez bir gerçektir.

Bu gün boşanma sebeplerinin başına aile içi iletişimsizlik oturmuştur. Çalışan eşlerin ailelerine yeterli zaman ayıramaması, aile içi anlaşmazlıklara sebep olmaktadır. Çocukların anne baba ilgisinden mahrum kalması ahlaki eğitimin ocağı olan ailede kazanılan erdemlerden uzak yetişmelerine sebep olmaktadır. Boşanmaların büyük bir kısmı sudan bahanelere dayanmaktadır. Evliliğin inanç boyutu göz ardı edilmekte, dinimizce mukaddes sayılan aile mahremiyetleri hiçe sayılmaktadır. Bizzat Allah’ın emri olan nikâh hafife alınmakta, özgür yaşama adı altında, dini temalar göz ardı edilerek aileler yıkılmaktadır. Nikâhsız birliktelikler gittikçe revaç bulmakta, toplumumuzun en sağlam temeli olan aile mefhumu zayıflamaktadır.

Bu yaşananlarla paralel olarak ülkemizde en ücra yerleşim birimlerinde bile birçok dert baş göstermektedir. Gün geçtikçe ailelerde ahlaki çözülmeler yoğunlaşmakta, boşanmaların sayısı artmakta, şahsî ve ailevî bunalımlar her yıl büyük nispette artış göstermektedir. Çocuk kaybolmaları ve evi terk eden çocuk sayısında artış gözlenmektedir. Evlilik dışı ilişkilerde bir artış sezilmektedir. Yalnızlaşmalar ve yalnız yaşayanların sayısı gittikçe artmaktadır. Aile rızası dışı evlenmeler çoğalmakta, bununla paralel olarak boşanmalarda artış olmaktadır. Bu durum karşısında başta üzerine görev tevdi edilen kurumlar olmak üzere herkes elinden geleni yapmak zarureti ile karşı karşıyadır.

Dikkat edilirse sayılan bütün bu olumsuz gelişmeler millet ve toplum olarak varlık sebeplerimiz olan unsurlar etrafında cereyan etmektedir. Onların yıpranması istikbal problemlerimizin artması demektir. Bunlara göz yumamayız. Elimizden geleni yapmadığımız zaman karşılaşacağımız sosyal felaketlerin, bu gün bu ızdırapları yaşayan ülkelerde ne büyük neticelere mal olduğu görülmektedir. Yıpranan hiçbir millî ve manevî değer yerine gelmez. Mümkün olsa bile millet hayatından yıllar, hatta asırlar ister. Bir de düzelme iradesini bulmak, dejenere olmuş bir toplumda yetişen fertlerle ne kadar mümkün olur. Çocuklarımız üzerine sağanak halinde, artan şiddet ve yoğunlukta dalga dalga gelen ve doğrudan onları hedef alan her türlü tehlikeyi şimdiden görüp fert, millet ve devlet olarak tedbirlerimizi almalıyız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.