ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA (3) - Sadettin BAYRAM/Köşe Yazısı

ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA (3) - Sadettin BAYRAM/Köşe Yazısı

( TARİHİ SİNOP CEZAEVİ )

Sevgili okurlarımız Tarihi Sinop Cezaevi ve Sabahattin Ali’nin bu cezaevinde yazdığı şiirlerini serpiştirdiğimiz yazı dizimizin üçüncü bölümünde sizlerle yeniden buluştuk. Bu sayımızda da gördüklerimizi ve düşündüklerimizi sizlerle paylaşma gayretinde olacağız inşallah.

Cezaevinin deniz tarafındaki duvarda fotoğrafını gördüğünüz kitabenin okunuşu Latin harfleriyle şöyledir: “Allah’ın yardımıyla galip Sultan İzzeddünya veddin (din ve dünyanın izzeti) Keyhüsrevoğlu Keykavus’un saltanat günlerinde; Yüce Allah’ın rahmetine muhtaç olan zayıf kul Aksaray şehrinin sahibi Zahireddin Seyfettin İldeniz bu sur bedenini H.612 Rebiülahir ( M. 1215 senesi Ağustos) ayında imar ettirdi.”

*

DAĞLAR

Başım dağ saçlarım kardır,

Deli rüzgârlarım vardır,

Ovalar bana çok dardır,

Benim meskenim dağlardır.

Şehirler bana bir tuzak,

İnsan sohbetleri yasak,

Uzak olun benden, uzak,

Benim meskenim dağlardır.

Kalbime benzer taşları,

Heybetli öter kuşları,

Göğe yakındır başları;

Benim meskenim dağlardır.

Yârimi elleri verin;

Sevdamı yellere verin;

Elleri bana gönderin:

Benim meskenim dağlardır.

Bir gün kadrim bilinirse,

İsmim ağza alınırsa,

Yerim soran bulunursa,

Benim meskenim dağlardır.

Bugün müze olarak kullanılan Sinop Tarihi Cezaevi’nin duvarlarında gelen ziyaretçileri bilgilendiren birçok tabela yazıları var. İşte onlardan birisi daha:

ZİNDAN

Sinop’un 1214 yılında Selçuklular tarafından alınışından sonra Sultan İzzettin Keykavus, Sinop Kalesine güney-kuzey yönünde paralel bir sur ekleterek bir iç kale meydana getirmiştir. Bu iç kalede savaşa katılan komutanların adını verdiği 5 adet burç yaptırılmıştır. Burçların yüksekliği 22 metredir. Burçlar 1568 yılından beri zindan olarak kullanılmıştır. Bu dönemdeki çok sayıda ayaklanmanın birinde yakalanan İbrahim ve Mehmet adlı iki yağmacının Sinop’ta zindana hapsedildiği bilinmektedir. Evliya Çelebi 1640 yılında Sinop’tan bahsederken renkli ama abartılı üslubu ile Sinop Zindanını şöyle tanımlar. “… dev gardiyanlar, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adan asılır nice azılı mahkûmları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar.” Evliya Çelebi’nin anlattıklarındaki gerçeklik payını görmek için 20. yüzyıl başlarında Sinop Zindanında yatan azılı katillerin birkaçını hatırlatmak yeterlidir: Arnavut Halil Bey 15 sene mahkûmiyetle gelmiş, içerde 8 kişiyi öldürerek 115 seneye mahkûm olmuştur. İzmirli Nazif; 130 seneye mahkûmdur. Elbistanlı Ramazan; 200 seneden fazla mahkûmiyeti vardır. Kurt Haydar; 150 seneden fazla mahkûmiyeti vardır. Bunların yanı sıra sadece bıçağını denemek için adam öldüren nice kanlı katiller vardır…

KARA YAZI

Geçmedi yâre sözümüz

Yollarda kaldı gözümüz

Yere sürüldü yüzümüz

Böyleymiş kara yazımız.

Çiçekler açılmaz oldu

Pınarlar içilmez oldu

Yar bize gülmez oldu

Böyleymiş kara yazımız.

Yalnız ona yar demiştik

Onda bir şey var demiştik

O bizi anlar demiştik

Böyleymiş kara yazı yazımız.

Hey gönül gene bu gece

Kaderim geceden yüce

Gel susalım beraberce

Böyleymiş kara yazımız.

TARİHİ SİNOP CEZAEVİNDE ÇEVRİLEN DİZİ VE FİLMLER

*“Eşkıya Dünyaya Hükümran olmaz.” Yönetmen Onur Tan, senaryo Raci Şaşmaz – Bahadır Özdener.

* “Pardon” Yönetmen Mert Baykal, senaryo Ferhan Şensoy.

* “Bizim Hikâye” Yönetmen Yasin Uslu, senaryo Seda Altaylı Turgutlu. Bu film de Cansel Elçin, Sera Tokdemir ve Haluk Piyes başrolleri oynamışlardır.

* “Köpek”, “Esir Şehrin Gözyaşları” ve “Tatar Ramazan” Özellikle Kadir İnanır’ın Başrolü oynadığı Tatar Ramazan ilgiyle izlenmiştir.

Zaten bu ceza evinde yatan herkesin hayatı kanaatimce bir filme konu olacak boyuttadır.

Tarihi Sinop Cezaevini büyük bir ilgiyle gezdik. Önce girişte görevlilerden bazı malumatlar aldık. Zaten oklarla ziyaretçileri rahat gezsinler diye yönlendirmişler.

Hemen sağ tarafta ana caddeye yakın bölümde çocuk ıslah evi mevcut. Burada görüşme odalarına bakınca büyüklerin yattığı yer ile pek farkı olmadığı gözlemleniyor. Bu bölümde burası tersane iken yapılan takalardan bir örnek sergileniyor. Eski devirlerde henüz top icat edilmediği zamanlar mancınık ile atılan güllelerden bir yığın gülleyi görüyorsunuz.

Esas cezaevine girmeden idari bölümden geçmeniz gerekiyor. Burada bürolar ve cezaevi müdürünün makamı olduğu gibi muhafaza edilmiş. Mahkûm koğuşlarının bulunduğu ana bölümlere bir merdivenden inerken burası biraz yüksek olduğu için tüm cezaevi karşınızda ürpertici bir şekilde duruyor. Aslında burası cezaevi olarak kullanılmamış olsa belki bu ürpertiyi benliğinizde hissetmeyeceksiniz. Evet, bu ürperti ziyaretimizi tamamlayıncaya kadar üzerimizden gitmiyor.

Özel tasarlanmış, dört büyük bölümden oluşan Tarihi Sinop Cezaevinin bütün koğuşlarını, zindanlarını, hücrelerini, gezerken hep aklınıza kader mahkûmları geliyor. Bir ara demir parmaklıklar arkasından bağırmak geldi içimden. “Gardiyaaaaaaannn, çıkar beni buradan, gardiyan” diye sesimin yettiği kadar bağırıyorum ve Ahmet Saraç da bunu kayda alıyor. Bu kaydı sonra sosyal medya hesabımdan paylaştım ve büyük ilgi topladı.

Yaşlı bir ağacın dibinde düşünceli bir şekilde oturuşumu Kara Ahmet Paşa resmediyor, sanatsal bir fotoğraf çıkıyor ortaya. Mahkûmların maltada hizaya dizildikleri yerde sanki gardiyanlar sayım yapıyormuş zannına kapılıyorsunuz.

Avluda yalnız başıma volta atarken kendimi sahiden mahkûm gibi hissediyorum. Volta esnasında yüksek duvarlar üzerinde nöbetçi kulübeleri üstüme yürüyecekmiş gibi oluyor. Kısacası cezaevinin atmosferi insanı derinden etkiliyor.

Duvarda asılı prangaların demir olarak gücüne bakınca, Evliya Çelebinin tarifini abartılı bulmuyorum. Dönüp dolaşıp Sabahattin Ali Koğuşuna geliyoruz. Burası bana biraz farklı geliyor. Duvarlarda fotoğraflar ve Sebahattin Ali’nin yazdığı şiirlerle doldurulmuş.

Gezinin son bulduğu kısımlar kapısından dış avluya çıkıyorsunuz. Hikâyesini yazdığımız dut ağacı burada hala ayakta duruyor. Ahmet’e bir cezaevi hatırası fotoğrafı çektiriyorum. En zaruri ihtiyaç olan temizlik için dış avlunun deniz tarafında hamam dikkatimizi çekiyor. Duvarlar nemden simsiyah olmuş. Hamamda göbek taşı yok. Beş adet kurna var fakat kırık dökük. Velhasıl hamam kullanılması mümkün olmayan bir durumdadır. Tarihi cezaevinin genelinde olduğu gibi oldukça ve hoyratça ihmal edilmiş.

Burayı gezip görmek insanın merak ve ilgisin celp etmesine rağmen 3 saattir gezmekte olduğumuz mekândan adeta kaçmak geliyor içimden. Aldırma gönül aldırma türküsünü mırıldanarak kendimizi dışarıya atıyoruz. Zaten Ahmet telefonundan hep bu türküyü dinledi ve dinletti.

*

GÜNÜMÜZ CEZAEVLERİNDEN KISA ÖZET

Adalet Bakanlığının açıklamalarına göre şu an ülkemizde 290 kapalı, 60 müstakil açık, 2 çocuk, 5 kadın kapalı, 1 kadın açık, 3 kapalı çocuk olmak üzere 361 cezaevi bulunmaktadır.

Bu cezaevlerinin toplam kapasitesi 180 bindir. Mahkûmların %86’sı hükümlü durumundadır.

2000 yılında 50 bin hükümlü ve tutuklu mevcut iken, 2016 yılı Ağustos ayında bu sayı 215 bindir.

*

SİNOP

Bana göre biraz kasvetli olan yazımızı Sinop’un cazibeli güzelliklerinden bahsedip yazı dizimizi noktalayalım. Sinop’un merkez nüfusu 40 binin biraz üzerinde ve trafik lambası olmayan, insanların birbirine saygılı olduğu güzel bir şehrimiz. Tarihi bakımdan oldukça zengin bir ilimizdir. “Kuzeyin Hırçın Güzeli Sinope” diyerek Sinop kitabını yazan Arkeolog Fuat Dereli, Sinop’u Roma Döneminden almış günümüze kadar bir güzel anlatmış. Bir kitaba sığmayan Sinop’u burada size anlatmamamız elbette mümkün değildir. Dağları, bayırları, yarımadası, taze balık yenebilen balıkçı lokantalar, sahil boyla, şehre kimliğini veren kale bedenleri, türbeleri, Pervane Medresesi, yemyeşil ilçeleri ve insanı büyüleyen şelaleleri, başta Alâeddin Camii olmak üzere tarihi camileri ve masmavi koyları, hırçın Karadenizi ile yıldızlaşmış bakir bir şehrimizdir Sinop. Sinop âşık olunacak bir şehir. Her ilçesinin kendine has meşhurları, Ayancık mağaraları, Akgöl’ü, Boyabat Kalesi, Kaya mezarları, kalker taşları, Gerze konakları, yöresel el sanatları, kuyu kebabı, maket korta ve yelkenli imalatları saymakla bitmeyecek Sinop güzellikleri ve özellikleri ile Sinop bambaşka bir şehir Sinop’umuz. Hele ülkemizin en kuzey noktasında bulunmak ayrı bir haz veriyor insana…

Tarihi cezaevinden bahsedip de onu bağrında asırlardır taşıyan şehirden bahsetmemek olmazdı. Fakat bu kadar yeter. Çok merak ediyorsanız işte Sinop orada, gidin ve görün, asla pişman olmayacaksınız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Bilecik Haber Haberleri