ARS SURESİ

NECATİ TAYYAR TAŞ

Kur’anın yüz üçüncü sûresi olan, Mekke’de indirilen ve üç âyetten ibaret bulunan Asr sûresi, sanki Kur’anın fihristi, özeti ve manifestosu gibi... Zamana yemin ederek başladığı için kendisine “Asr Suresi” denilmiştir. İmam Şafiî onun hakkında der ki: “Kur’anda başka hiç bir sûre indirilmeseydi, şu pek kısa bir sûre bile insanların dünya ve âhiret saadetini temine yeterdi.” İşte sûrenin meâli: “Asra yemin olsun ki, muhakkak insan ziyandadır. Ancak îman edenlerle güzel amellerde bulunanlar, bir de birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.” Evet, Kur’anın özeti olan bu sûrede, en büyük nimet olan zamana yemin edilerek, insanoğlunun her an hüsranla iç-içe yaşamaya mahkûm oluşuna dikkat çekilerek, yine Kur’anın ifadesiyle, “Tek olan, hiç bir kimseye muhtaç olmayan ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu, doğurmamış ve doğurulmamış olan, hiç bir şey kendisinin dengi olmayan” Allah’a îman etmenin hemen arkasından îmanın tabîi semeresi olan “güzel amellerde bulunmak, hakta ve sabırda sebat ederek hakkı ve sabrı tavsiye etmek” emredilmiştir. Allah’ın yanında bir işin makbul olmasının temel şartı îmandır. Îman olmadan yapılan bütün fiilî ve fikrî güzel hareketler ve faaliyetler bir erdemdir ve fakat ibadet değildir. Çünkü Kur’an der ki: “Rablerini inkâr edenlerin durumu: Onların amelleri fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler. İyiden iyiye sapıtma işte budur.” 14/18

Üçüncü sırada ferman edilen hak; Yaratıcının bütün emirlerine acabasız inanmak ve inanılan şeyleri yaşamak ve yaşatmaktır. Bu ilk üç hususun yerine getirilmesinde önümüze çıkacak ve çıkarılacak engellere ve özellikle hayatımızı ihâta eden ve edecek olan kaza ve kadere katlanmak ve tahammül etmek sabırdır ama asıl sabır; zelile tezellül etmemek, haklı iken boyun eğmemek, îmanın bahşettiği, tarihin emanet ettiği duruşu pahalı da olsa sergilemek, izzetli, vakarlı ve onurlu olarak yaşamak için çalışmakta, gayrette, terlemekte, göğüs germekte direnç göstererek ısrarcı olmak demektir. Hayâtımıza ve memâtımıza yetecek bu düsturları içeren Asr sûresi, altı bin iki yüz küsur âyetiyle, genel konusu ve perspektifi aynı olan yegâne hayat kitabı Kur’anımızın gerçekten atomu mesâbesindedir... Çekirdekte gizlenen ağacın bütün özellikleri, zerrelerde saklanan kürrelerin bilumum hususiyetleri, habbedeki kubbenin resmedilmiş fotoğrafı gibi...

Asr; yüz seneye verilen isim, sürekli zaman, Hz. Muhammed’in doğumu veya onun yaşadığı asr-ı saadet veya yüksek faziletinden dolayı ikindi vakti. “Bütün namazları ve orta namazı muhafaza edin” âyetindeki orta namazı, Peygamberimiz ikindi diye tespit etmiştir. Çünkü akşam ve yatsı namazları gece namazları gurubunda, sabah ve öğle namazları gündüz namazları gurubunda olunca, ikindi namazı orta namazı konumunda olmaktadır. Arapça’da çoğulun en azı üçtür. Namazlar (salâvat) kelimesinden namazın en az üç, bir de orta namaz eklenince, namazın dört olduğu ortaya çıkar. Dördün ortası olmayacağına göre, namazlar kelimesiyle belirtilen ve en az dört olan namazın, orta namazı olan ikindi namazıyla en az beş olması gerekmektedir ki, bu da beş vakit namazın farz olduğunun delilidir.

Diğer taraftan, bir gün boyu bir ömre benzetilecek olursa, güneşin doğuşu doğumu, kuşluk vakti gençliği, öğle vakti olgunluğu, ikindi vakti ihtiyarlığı, güneşin batışı ise ölümü temsil etmektedir. Dolayısıyla, ömrünün sonlarına yaklaştığı halde âhireti için hiç bir şey yapmayan insanın hazin durumu ile güneşin batışına ramak kalmış, kazancın en son zamanı ikindi vaktine kadar evine götürecek bir ekmek parası kazanamayan bîçarenin acıklı hâlinde dönüm noktası olan ikindi vaktinin yemin edilmeğe değer bulunması çok anlamlıdır

Hülâsâ, Peygamberimizin ashâbından iki zat birbirine kavuşunca, biri diğerine Asr sûresini okumadan, sonra da selam vermeden ayrılmazlarmış. Bu gün çok muhtaç olduğumuz bu güzel hasletin Âkif’in kalemindeki terennümü bir başka güzeldir: Hâlikın nâmütenâhî adı var, en başı “Hak” / Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak! / Hani ashab-ı kiram ayrılalım derlerken / Mutlaka sûre-i “Vel asrı” okurmuş, bu neden? / Çünkü meknûn o büyük sûrede asâr-ı felah / Başta îmân-ı hakîki geliyor, sonra salâh / Sonra hak, sonra sebat: İşte kuzum insanlık / Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.