ATALARIMIZIN HAYAT TARZI ATA TOPRAĞINDA KONUŞULDU

Üniversitemiz Coğrafya Bölümü tarafından Yayla Kültürü ve Yaylacılık sempozyumu düzenlendi.

Ahmet MEŞE

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü tarafından Yayla Kültürü ve Yaylacılık konulu sempozyum düzenlendi. Atalarımızın hayat tarzı Ata toprağında masaya yatırıldı. 

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Kütüphane Konferans Salonu'nda açılışı gerçekleştirilen sempozyuma alanında uzman birbirinden önemli bilim adamları katıldı. 6 Kasım Perşembe günü başlayan sempozyumun açılış konuşmasını yapan Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Harun Tunçel tüm katılımcılara 'Hoş geldiniz' dedi. Sempozyumun hayırlı olması temennilerinde bulunan Tunçel, sempozyumun sonunda yeni ufukların açılacağını söyledi. 

'BURADAN YENİ BİLGİLERLE AYRILACAĞIZ'

Üniversitemiz Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü'nün beşinci yaşını doldurduğunu anımsatan Tunçel, yeni bir bölüm olmalarına rağmen birçok üniversiteye göre daha fazla sempozyum ve çalıştay düzenlediklerini dile getirdi. Tunçel, bu süreçte en büyük pay sahibinin üniversitemiz rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan olduğuna vurgu yaptı. Tuncel," Yaylacılık ve Yayla Kültürü hakkında yeni bilgilerle donanmış olarak buradan ayrılmış olacağız. Hepinizi katılımız için, bilgilerinizi bizimle paylaşma özverisini gösterdiğiniz için teşekkür ediyorum" ifadesini kullandı. 

REKTÖR ÖZCAN'DAN GENÇ AKADEMİSYENLERE MESAJ

Tunçel'in ardından kürsüye gelen Rektör Özcan, duygu ve düşüncelerini dile getirdi. Sempozyum ve çalıştayların önemine dikkat çeken Özcan, genç akademisyenlere mesajlar verdi. Özcan," Bu binalar bu yatırımlar tek başına bir şey ifade etmiyor, buraların şenlenmesi ancak bu tür programlarla olur. Özellikle genç akademisyenlere eğitim öğretim faaliyetlerinin yanı sır a bu tür araştırma, bilgi paylaşımı programlarına ağırlık vermelerini vurgulamak istiyorum" şeklinde konuştu.

'ÜNİVERSİTEMİZ BEBEKLİK ÇAĞINI ATLATTI'

Rektör Azmi Özcan, üniversitemizdeki sempozyumların ve bilgi paylaşım programlarının yoğun bir şekilde devam ettiğinin altını çizdi. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi'nin bebeklik çağını geride bıraktığını ifade eden Özcan şöyle devam etti:

" Bulunduğumuz bölge ve bizim tarihi yolculuğumuzun başlıca unsurlarından birisi olan Yayla Kültürü'nü arkadaşlarımız gündeme getirdi. Bu bir hayat tarzı. Bu tarz, tarihe yayılan uzun zaman dilimi içerisinde konar göçer diye ifade edilen bizim Atalarımızın hayat tarzı. Bölgelere birkaç aydan altı yedi aya kadar süren bir hayat tarzı. Hayatın tüm unsurlarını içine alan bir tecrübe. Başta türkülerimiz, manilerimiz olmak üzere kavgalarımız, çatışmalarımız, sevdalarımız hep bunun içinde yoğrulmuş. 

Günümüze bir başka unsurda ortaya çıkıyor ki bu sempozyumda çok şeyden bahsedilecektir. Türkiye'nin bu olağanüstü zenginliklerinin, konumunun üstünde turizm faaliyetlerimizin neredeyse tamamının deniz ve kuma ayrılmış olması bir tarih ve coğrafya zengini ülkemizin bu açıdan değerlendirilememesine yol açıyor. Halbuki; tanıttığımız zaman biliyoruz ki bu alanda da çok büyük yelpazemiz var. Bu tür faaliyetler inşallah bunların gündeme getirilmesine katkıda bulunacak."

ÖMER FARUK HARMAN'DAN SELAM GETİRDİ

Birinci oturumun başkanlığını yönetmek üzere yerini alan Prof. Dr. Metin Tuncel ise oturumu açmadan önce sempozyum öncesi değerlendirmelerde bulundu. Açılış konuşmalarında değil oturumu açmadan önce konuşmak istediğini anlatan Tuncel, sözlerine başlamadan önce Bilecik'e selam getirdiğini belirtti. Tuncel,"İki gün evvel İstanbul'da bir yemekte beraber olduğum bu yörenin çocuğu Prof. Ömer Faruk Harman ile konuşurken senin memlekete gidiyorum dedim, selamlarını gönderdi. Kendisi Söğütlüdür ve Harmankaya Köyü'ndendir" dedi.

ÜNİVERSİTEMİZE TEŞEKKÜR

Prof. Dr. Metin Tuncel, sempozyumdan duyduğu memnuniyeti dile getirerek konuşmasını şöyle sürdürdü:

" Bu toplantıyı coğrafya bölümü tertip ediyor. Yani Yaylacılık ve Yayla Kültürü coğrafyanın önemli konularından biridir ama bu konu sadece coğrafyacıların tekelinde değil. Tarihçi de ilgilenir, sosyolog, folklörcü de ilgilenir. Birçok dalları ilgilendiren bir konu. Zaten programın listesine baktığım zamanda coğrafyacıların yanında tarihçi de sosyologda görüyorum. Çok bilim dalının alanına giren bir konu seçilmiş böyle bir konu düşünüldüğü için tertip heyetine ve Şeyh Edebali Üniversitesi'nin Coğrafya bölümüne teşekkür etmek istiyorum. 

'KÖPRÜ OLAN TEK İLİM DALI COĞRAFYADIR'

Coğrafyacının ilgilendiği konularla başka bilim dalları da ilgilenir. Coğrafyacılığın kaderidir bu. Veyahut başka bilim dallarının ilgilendiği konularla coğrafyacı da ilgilenir denir. Aslında öyle değil. Coğrafyanın hiçbir ilimde olmayan bir özelliği var. Dünyadaki ilimleri ikiye ayırırsak ya tabii ilimler ya beşeri ilimler diyeceğiz, hepsi birisine girer. Ama buna uymayan bir tek ilim var, ikisi arasında köprü olan tek ilim dalı da coğrafyadır. Hem beşeri hem fiziki ilimlerle ilgilidir. Bu coğrafyanın hem şansıdır hemde şanssızlığıdır. Bazen coğrafyacı oturuyor jeoloji yapıyor, tarih yapıyor ama biz coğrafyacılar komşu ilimlerden faydalanırken bu dozu kaçırmazsak, coğrafyanın kendine özgü yönetimini kullanırsak tarihle muhattap olmayız. 

Yayla tabiri, coğrafyanın iki dalında da kullanılan bir terimdir. Fiziki coğrafyada platonun karşılığı yayla kullanılıyor ama ben kullanmıyorum. Kullanmayın diyemem Türk Dil Kurumu kabul etmiş. Ama ben gençlere hitap ediyorum yaylayı kullanıp platoyu kullanmazsanız isabetli bir tercih yaparsınız. Yaylacılığın kültürümüzde önemli bir yeri var. Özellikle Ortadoğu coğrafyasında. Kültürümüzde önemli bir yeri olduğu için tarihçilerinde çok ilgi alanına girer. Sosyologlarında ilgi alanına girer. "

Prof. Dr. Metin Tuncel'in konuşmasının ardından sempozyumun oturumlarına geçildi. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Sakarya Gazetesi Haberleri