’’AYVA LOKUMU, TÜRKİYE’DE TEK PATENTİ OLAN LOKUMDUR’’

MUTFAKTA KADIN başlığı altında son röportajımızı da gerçekleştirdik. Mutfakta Kadın konusuna biraz açıklık getirmek isterim. Malumunuz her kadın mutfakta! Fakat önemli olan evin mutfağının dışına çıkıp kendine kariyer yapmış "mutfaktakiler"  benim için önemliydi ve bu alanda isim yapmış birini Osmaneli'nde buldum.

-Mutfak alanına akademik bir giriş yaparak mutfak sektörünü seçen, o bir GIDA MÜHENDİSİ.

- Osmaneli'nin markalaşmasında katkı sağlayan, ürününün yenilikleri  peşinde koşan, o bir İMALATÇI.

-İmalathanesinin yanında 86 personelden sorumlu, üretim şefi göreviyle farklı bir firmada   çalışan, o bir LİDER YÖNETİCİ.

 Fark ettiyseniz Nazlı İpek'i tanıtırken bir çok alanda ismi geçti. Nazlı hanımı tanıyınca ilin kazancını gördüm. Çünkü, kendisi bir çok alanda  ve "o yolda nasıl daha iyi olunabilirim"in peşinde koşuyor.  Türkiye'ye has, tadımız olan, Türkler tarafından yapılan lokum, sadece patent alınmadığı için lokumumuzu yurtdışında sahiplenemiyoruz. Türkiye olarak üretmişiz, geliştirmişiz son aşama olan tescil konusunu ihmal ettiğimiz için sahiplenemiyoruz. Bizim geliştirdiğimiz lokumu bir ülke geliyor patentini aldığı için "bunu ben ürettim, bu ülkenindir" diyor. NE ACI! Bu noktada çok somut bir adım atan Osmaneli Belediye Başkanı rahmetli Selahattin Çetintaş önderliğinde LEFKE AŞ. İle mutabakat sağlayarak  "Osmaneli Ayva Lokumu" Türkiye de bir ilki başardı. Osmanelinde üretimi gerçekleşen "Osmaneli Ayva Lokumu" patent alarak Dünyaya sesini duyurdu.  Bu yönüyle takdire şayan kaldı. Türkiyenin böyle üretimcilere ihtiyacı var, bu yoldaki herkese başarılar dilerim.

Kendisiyle keyifli, bol kahkahalı sohbet gerçekleştirdik. Nazlı İpek ile Mutfakta Kadın başlığıyla gerçekleştirdiğimiz röportajların en sonuncusuydu.

Umuyorum ki yayınlarımız süresince  siz değerli okuyucularımıza güzel mesajlar verebilmişizdir. Sözü, 1986 doğumlu genç gıda mühendisine bırakalım...

-Nazlı İpek'i tanıyabilir miyiz?

1986 yılında, Adapazarı doğumluyum. Babam Gölpazarlı, Annem Osmanelinden. Burda büyüdük ilkokuldan, liseye kadar Osmaneli'nde eğitim aldım. Daha sonra Selçuk Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümünü kazandım.

-Neden Gıda Mühendisliği? Mutfağı çok mu seviyorsunuz?

Evet seviyorum tabi. Tercihlerimde sadece mühendislik yazdım. Bayanlara hep öğretmenlik öngörülür, öğretmen olsun tatili çok,bayana en uygun meslek gibi şeylerle karşılaştım ama bir tane tercihlerimin arasına yazmadım. Lisansımı 2008'de Konya'da bitirdim. Daha sonra iş hayatına atıldık.

Akademisyenlik de istiyordum aslında, bunun için öğretim elemanı yetiştirme kadrolarına başvurular yaptım. O zaman yüksek lisans mezunu istiyorlardı o anda olmadı. Ama ben bu sebeple yüksek lisansa da başladım. Şuan Sakarya Üniversitesi Gıda mühendisliği yüksek lisansta okuyorum.

Üniversite hayatımda 3. sınıfta özel sektörde iki sene geçirdikten sonra akademisyenliği istiyordum. Çünkü ben akademisyenlerin öğrencilere bakış açısının çok bilimsel kaldığını düşünüyorum. Yani özel sektöre öğrenci yetiştiriyorlar, devlet sektörü de hakeza öyle fakat belirli çerçeveden bakıyorlar. Özel sektörü bilmiyorlar, ne istiyor, ne istemiyor bu yüzden pratik zeka kazanamıyor öğrenci. Ben bu şekilde bir öğretim görevlisi olmak istemedim. O şekilde akademisyenlikten geri döndük. Bu esnada birkaç özel firmada çalıştım. Böylece işletme kurma fikri doğdu. Gıda Mühendisi dersiniz ama ben onun çok dışına çıktım. Pazarlama eğitimleri aldım, koçluk eğitimleri aldım.

-Siz zekanızı şansa dönüştürebilen bir insansınız. Kendi işinizi kurma fikri nereden geldi?

Teşekkür ederim Kıymet Hanım...Türkiye'nin önde gelen firmalarının CEOlarından yönetim dersleri aldım. CEO olmuş bayanları tanıdım doğrusu onlar beni tetikledi . Örneğin Güney Doğuya yatırım yapan bir bayan vardı batıda doğmuş olmasına rağmen bölgesel düşünmeyip ülkesinin her köşesine hizmet götürmesi etkiledi beni. Kendisi işinde çok bilgiliydi hatta şu konuşması çok dikkatimi çekti sizinle de paylaşmak isterim. Şöyle diyordu "kadın kadındır şuan bir torunum var, hiçbir şeye değişmem, yatırım falan umrumda olmaz, torunumu sevmeye giderim" İş hayatına girse de "kadının gözünde ailenin yeri ayrı" dedi. "şuan bir telefon gelsin, torunum ağlasın , telefonu kapatıp torunuma bakarım" dedi. (gülüyoruz) o şekilde söylemesi beni heveslendirdi.

Yurtdışında çıkma şansım oldu. Yurtdışında şöyle bir nokta var ! Belirli bir konuda uzmanlaşıyorlar. Mesela A'yı bilir B için bir şey yapmaz. "Ben A'nın uzmanıyım" der ve geçer. Türk insanı, işverenler bizde şöyle; "ya bu eleman maliyet hesabını da yapsın, kaliteye de baksın, ikide ürün geliştirsin arada olsa da aşağıdaki personele de baksın" bu tarz anlayışlar çok var. Ben de böyle ilerledim. Kültürden gelen bir şey, tasvip ediyor muyum? Etmiyorum çok fazla. İnsanlar kendilerini beslesinler çok yönlülük her zaman iyidir ama şu noktayı da düşünerek hareket etmek lazım. Bu sistem ile beyaz yaka dediğimiz çalışanlara uzamanlık şansı tanınmıyor, sağlıklı, başarılı bir ilerleme, gelişim sağlanamıyor, yük ağır gelmekte bunu da bilmeliyiz.

- LEFKE Gıda'dan bahsedelim biraz? Ne zaman ve hangi amaçla kuruldu?

Eylül 2009 da şirketimizi kurduk. Lefke Gıda Ltd. Şti. Çok araştırdım daha sonra hangi sektörlere gidebiliriz diye.

Biz bu imalathaneyi neden kurduk? Osmaneli zaten tarihi eserleriyle dolu bir yerleşim yeri. Ama kendini geliştirememiş. Bilecik ise Osmanlı Devletinin kurulduğu yer. Ben her zaman buna üzülmüşümdür Bilecik neden böyle kaldı. Başka illere yakınlığıyla biliniyor sadece. Böyle tanıtılması üzüyor beni açıkçası. Bilecik herhangi bir şehre yakınlığı ile önemli olmamıştır, Bilecik Osmanlı Devleti'nin kuruluş mekanıdır, pek çok medeniyetten, kültürden izler taşımaktadır, tarıma, hayvancılığa ilaveten sanayiine de gayet müsait, Sakarya Nehri'nin içinden geçtiği, suyu bol, toprağı bol, ormanı bol, şuç seviyesi düşük, güvenli, temiz bir diyardır.

Ayva Lokumu patent alma projesi TÜBİTAK desteği ile gerçekleştirilmiştir.Rahmetli Belediye Başkanımız Selahattin Çetintaş'ın başlattığı bu patent alma çalışmaları sürerken biz de imalathaneyi kurmak için fizibilite çalışmalarına Başka neler üretebiliriz gibi fikir yürütme çalışmalarımıza başladık.Düşünün Türk lokumunun, Türkiye de patenti yok. Yurtdışında bu bağlamda da tek lokum adının geçtiği lokum, Osmaneli Ayva lokumu'dur. Rahmetli başkanımızın desteği ile aşama kaydettik onu saygıyla anıyoruz. Türkiye lokumun patentini almadığı için Meyveli lokum İsrail de yanlış hatırlamıyorsam, Baklava Yunanistana gitti. Bizim Ayva Lokumunun patentini alışımız Türkiye de de bir ilk aynı zamanda. Patenti alır almazda uluslar arası fuara EMİT'e dahil olduk.

-Fuarda talep oldu mu, ilgi çekti mi lokum?

Türk Lokumu, patenti bizde dediğimizde insanların hoşuna gitti. Merak ettiler bu yönde güzel tepkilerle karşılaştık.

Toplum olarak Ayva, severek yediğimiz bir meyva. Lokum da rahatül hülküm (boğaz rahatlatan) şeklinde geçer, bilinir. Bu şekilde bir çevresi, talebi var bunu lokuma döktüğünüzde "ne güzel bir birleşim olmuş" şeklinde rağbet görüyor. Ekstradan bizim genç olmamız da daha ilginç şeylerle karşılaşmamıza vesile oluyor. Mesela inanamıyorlar baban filan bu lokumu yaptı sen de fabrikatörün kızısın" gibi muameleyle karşılaşıyorsunuz. Bu benim için önemli değil. Yeter ki tanınsın!. O insanları da empati kurup anlamak lazım. Çünkü algı şu yönde ilerlemiş bu zamana kadar. 40 yaşından sonra Türkiye de bir iş kurulur, gerisi tabiri caizse "sürünmek" durumundadır. Mühendis olursun iş bulamazsın, öğretmen olursun atanamazsın , özel sektör de seni işe başlatırlar 1000 TL alırsın ama asgari ücretle senin sigortanı yaparlar mühendis olarak sesini çıkaramazsın. Bu tarz anlayış vakıf olduğu için bu şaşkınlıklara anlayışla bakıyoruz.

-LEFKE'de çalışan sayınızı öğrenebilir miyim? Ne şekilde mülakatlardan geçirdiniz çalışanlarınızı?

Yöresel kalkınmaya öncelik verdik. Çiftçilerimizin ürettiği ürünü emek ve zaman harcanan ürünlerini değerlendirmeyi seçtik. İstihdam konusu da önemli bir iş yeri açtığınızda, bu yörede yaşayan kişilerin ekmek kapısı olup fayda sağlanacaktı. Yöre halkından çalıştırıyoruz. 10 kişi mevcut, bir tek ustalarımız burada olmadığı için Pamukova'dan.

6 erkek, 4 bayan çalışanımız var. Personel seçiminde bayanlarımızın ev hanımı olup talihsizlik başına gelenler tercihimizdi. Çünkü çocuklarına bu kadınlar bakıyor bizim burda onlara iş vermemiz kendi hayatlarını idame ettirme ayrıca özgüven kazanmalarında katkı sağlıyor. Çocuklarını da bu bağlamda yetiştiriyor, siz kadına özgüven vermezseniz çocuğu da özgüvenli yetiştiremez. Bizde o bağlamda personelimizi buradan temin ettik. Niye daha fazla bayan yok konusunda ise, ağır kas gücü gerektiren işler de var. O yüzden erkek. Bayanın çuvalı kaldırması mümkün değil çünkü anatomik yapımız belli. Bizde şunu yapıyoruz bayanların eli pratiktir paketlemede değerlendireceğiz. İşler büyüdükçe personelimizde de mutlaka artış olacaktır. Şuan çok yeniyiz! Ruhumuz amatör, maddiyat konusunda, ticaret konusunda da profesyonel düşünüyoruz.

-Gıda sektöründeki yükler nelerdir? Üzerinizdeki yüklerden kurtulmak için azalmasını istediğiniz beklentileriniz var mı?

Türkiye"nin derdi bürokrasi. Gıda da mevzuatın özellikle oturmaması, köklü ve ileriyi görerek değişiklikler yapılamaması her zaman sorun oluşturuyor... Öyle değişiklikler oluyor ki KOBİleri batıracak duruma, büyük işletmeleri ciddi manada zarara sokacak şekilde. "O etiket öyle değil artık şunu yazacaksınız" gibi yeni olmayan ama uygulama ve denetimine yeni yeni dikkat edilmeye başlanılmış şeyler de var. Belirsizlikler, yetki alanları, sınırları, yaptırımların farklılıkları... Üreticiler stoklu çalışır, mallarının paketlerini almıştırlar yeni gelen bir ibare, düzenleme o stoğu kullanılamaz hale getiriyor. Firma bir seferde 5000 gibi rakamlarda baskıdan geçmek zorunda. Az ürün için paket bastırma talebinde bulunsak kimse size paket baskısı yapmaz. Çünkü çalıştığın firma o adetten az yapmıyor "5000 tane basarım sen 1000 tane al , 4000'ini atarım" şeklinde söylemle karşılaşınca stok yapılıyor mecburen. Onlar da haklı makinenin ayarı 5000 bin den az basmıyor. Bu şekilde mevzuatlarda sıkıntı oldu. Mevzuatların, STK'lardan, üreticilerden, esnaf sanatkarlar odasından gibi toplu halde fikirleri alınıp düzenlenmesi lazım. Tek elden, tek fikirle verilen kararlarda, üretici ayak uyduramayacaksa mevzuat yanlış işler düşüncesindeyim. Üreticiye dayatırsan o da maliyetlerine yansıtır, bu şekilde tüketiciye yansır her seferinde. Her odadan bir temsilciyle yapılan mevzuatların, ortak düşüncesiyle sağlıklı bir sonuç elde edilmiş olur ve bu şekildeki sıkıntılar aşılabilir diye düşünüyorum. Bu gibi benzer bürokratik engeller aşılırsa daha fazla kişinin de yatırım yapacağına eminim ben.

-Ayva Lokumu yapmaya başlamadan önceki aşaması, bir de başladıktan sonraki süreçlerini paylaşırmı sınız bizimle? Yani hazırlıkları nasıl yapılır? Lokumdaki lezzete giden yolu sizden dinleyelim...

Biz işi biraz kendimiz öğrenmiş olduk. Haşa usta filan değilim, yaştan da kurtaramıyoruz.(gülüyoruz) "Lokum Nasıl Yapılır'ı öğrendikten sonra kendimize göre de yöntemler geliştirdik. Ayva lokumu ilk tencerede yapıldı. Osmaneli'nden bir ustamızla birlikte hanımı da var. "evde, alüminyum tencerede (en iyi ısıyı iletendir) sen ayvaları doğra hanım" şeklinde oluştu. Ustaya bilimsel dille sorunca mesela % kaç atıldı şeklinde, usta da bana "göz kararı, 1 havuç daha at" yemek tarifi yapar gibi başlandı. (gülüyoruz). Amatör ruhla çalışmak her zaman iyidir. Ben kendim de mühendisim tabi ki bilimsel çalışmak, rakamsal çalışmak önemlidir ama o amatör ruh inanın hiçbir profesyonelin başarısını aynı kategoriye sokamaz. Sonra fason çalışmaya başladık, ayva bizdendi. Ayvamız zaten Osmaneli yöresine özel bir cins. O yüzden ham maddemiz Osmaneli'nden.

Makine donanımımızı sağladıktan sonra üretime başladık. Ayvalarımız kapalı, fıskıyeli sistemle yıkanır. Seçme ayırma bandı vardır, haşlama kısmında haşlanır, palperde (püre makinası) geçiririz burada çekirdek ve kabuk ayrılır. ( çekirdek ve kabukları atmıyoruz ayvanın çekirdeğinden yüz kremi yapılıyormuş tonajlı olması halinde kozmetik sanayiine de satılabilir, kabukları da kurutup ayva çayı yaparım şuan bu alanlarda deneme aşamasındayız) Hiç bir kısmı ziyan olmuyor.

Ayırma işlemi yapıldıktan sonra lokumun hammaddeleriyle karışım yaparız, Kristal şeker kullanıyorum lokum için. böylece kıvama geliyor.

-Peki lokum tatlı yiyecekler kategorisinde, diyabet hastaları ve şeker hastalarının tercih etmeme korkusunu yaşıyor mu sunuz?

Teşekkür Ederim bu konu gerçekten önemli, dikkat çekmek isterim. Bilen bilir ama bilmeyenler için şunu söylemek istiyorum. Ben mamülüme kristal şeker kullanıyorum, bazı firmalar sadece glikoz kullanırlar. Böylece 5 kg lokumu 1 TL'ye satarlar, yani çok çok ucuza satarlar demek istediğim. Ama glikozun vücuda zararı vardır. Ani şeker yükselmeleri, pankreasta düzensizliklere sebep oluyor. " niye diyabet oldum, obezite başladı, neden hormon sistemim bu hale geldi"şeklinde şikayetler artıyor. Glikoz bu bağlamda iyi bir şeker değildir. Biz çok fazla kristal şeker katma taraftarı da değiliz. Çünkü ayvanın kendi şekeri var, meyve şekeri "furuktoz" vardır. Bu noktada biz tedbirlerimizi alıyoruz. Katkı maddesi katmıyorum. Eksradan antimikrobiyal, kimyasal koruyucular, antioksidan, kanserojen nitrit vb gibi maddeler katılmamaktadır. Bu noktada ayvanın kendi tadına güveniyoruz.

-Gıda mühendisliği bilgilerinizi kullanıp insan sağlığını düşünerek hareket ediyor olmanız bu noktada etkisini imalathaneye yansıtıyor olmalı.

Tabi ki etkisi oluyor. Ama gıda mühendisi her şeyi bilecek diye bir algı bir yerde sıkıntı. Mühendisler tarafından gıda üzerine he rşey bilinemez. Mühendislerin de uzmanlaşma alanları var. Lokum üzerine benim de bilmediğim noktalar oldu, araştırarak bu şekerleme sektörü hakkında bilgi edindim. Ürünümüz çok fonksiyonel olduğu yönlerini de biliyoruz.

-Ekranların tanınan yüzü Şovmen Beyazıt Öztürk'ün sunduğu "Beyaz Şov" adlı programa da "ayva lokumu"konu oldu bildiğim kadarıyla?

Evet sağolsunlar gençlerimiz tarafından oldu. Osmaneli gençleri programa katılmışlar, giderken de Ayva Lokumlarından yanlarında hediye olarak götürmüşler .

"Türkiye'deki hijyen şartlarını Avrupa sağlayamıyor."

-Sürekli ayva lokumundan bahsettik, diğer ürün yelpazenizi öğrenebilir miyiz?

Tabi ki bir işletme bir ürün için açılmaz. Bu noktada bizde ürün çeşitliğine gidiyoruz. Cezerye üretimimiz var, sade lokum, sultan lokum, pişmaniye üretimi yine gerçekleşiyor. Müşterilerden boyut noktasında talep alıyoruz. Bu noktada her türlüsüne açığız. Özel sektör bunu dediğim için kızacak belki "ne demek önemli değil, maliyet hesabı da yapılır, fizibilite hazırlanır" şeklinde. Bir inovasyona başlarken maliyet nedir diye düşünmek öncelik listesinin ilk sırasında olmamalı sadece, maliyet bazlı da düşünüyoruz tabi ki.

Ama ilk başta bir ürünü geliştirirsiniz sonra "maliyetini nasıl düşürürüm" benim sistematiğim de bu var. Bu da maliyet düşürme inovasyonudur (gülüyoruz).

"Ev" yazan her ürün benim için önemli, "ev yapımı" olması önemli yani, katkısız, temiz, hijyenik şartlarda üretilmiş. Çünkü insanlar daha fazla kanserojenli ürünler, katkı maddeleri vücutlarına girsin istemiyor. Türkiye'deki hijyen şartlarını beğenmeyen Avrupa da çok hijyenik değil aslında. AB Gıda mevzuatına uyumluluk çerçevesinde gıda kontrolörlerinin eğitimi kapsamlı bir proje ile İsveç ve Finlandiya'ya gittim. İsveç'teki fırının tuvaletlerinde ben sabun göremedim! Kırmızı et parçalama tesisinde çalışan amcamda bir Viking bıyığı var, teyip filan açmış (gülüyoruz) böyle bir iş disiplini yok! Türkler için "disiplinsiz" deniliyor ama görüyoruz ki uygulama tam aksini söylüyor bize. Avrupa Birliğinin çok önündeyiz. Kimse kendini ezmesin bu konuda. İsveç, Finlandiya bunlar Avrupa ülkesi!

-Ürünlerinizin pazarlaması, sevkiyatını nerelere sağlıyorsunuz?

Türkiye de İstanbul, Çorum, Ankara, Adapazarı, Eskişehir buralarda yaygın. Konya, Şanlıurfa tanıtım amaçlı kaldı. Yeni olduğumuz için pazara girme çalışmalarını halen sürdürüyoruz. Toplu anlaşmalar yapıp en çabuk satış olarak marketlerle sağlamaya çalışıyoruz.

-Türk Mutfağında lokumun yeri nedir?

Lokum, Türk Mutfağının önünde gelenidir. Hayırlı işlerimiz de, kız istemelerimizde yani bizim kültürümüze çok uygun. (gülüyoruz) Şuan çikolataya rağbet var ama lokuma dönüş olacaktır. Eskiden lokum götürülüyordu, daha gösterişli diye çikolata sevdası çıktı. Geçmiş kültürümüzden gelen bir tatlı çeşidi. Hafif tatlar mutfakta kabul görmüş yiyeceklerimiz. Diğer yemeklere geçilecek olursa Doğu tarafımızda baharat vs. var. Ülkemiz o kadar kozmopolit ki bir tarafta hafif tatlar, bir tarafta baharatlar diyebiliriz. Uzak Doğu insanı ağır tatlı yiyemediğini gözlemledik. Bir baklavayı yediremedik ama lokumu rahatlıkla yedirdik. (gülüyoruz) Mutfakta çeşidimiz çok bizim, kimi Avrupa ülkelerinin sadece denizi var balık çeşitleri, deniz mahsülünden yapılan yemeklerle ünlü mutfakları sadece mesela, bizim balığımız, hububatımız, meyvemiz, baklagilimiz, herşeyimiz var. Bu avantajımızı ne kadar kendimize döndürebiliyoruz tartışılır. Bu noktada sıkıntılarımız var sanırım. Üzerine gidilirse şu ülkede tarımcılıktan daha karlı bir sektör de, iş de yok. Topraktan geldik, yine topraktan herşeyi elde ediyoruz. Ordan tüketiyoruz bizde de topraktan bol ne var sadece kullanmak gerekiyor.

-Osmaneli tarımcılığın yaygın olduğu bir ilçemiz. Üretkenlik noktasında Osmanelili kadınlara da imkan veriliyor mu?

Tarlada çalışanlar, işçiliği yapanlar daha çok hanımlardır. Mahsulün dilinden hanım anlar, alım, satım, pazarlama kısmı beyler üzerindedir ama ilgi, ürünün özelliklerini, isteğini bilme hanımdadır.

Hanımlar ev ekonomisini yürütendir aynı zamanda. Böyle olmasına rağmen söz hakkı verilmediği kanaatindeyim. Onlara birazcık söz hakkı verilmeli. Elbette köyde yetişmiş hanımımız yerini bilir. Bir şey söylemek istediğinde beyini dışarı çağırır ve anlatır, herkesin içinde söylemez ve ben söyledim diye de demez beyine maâl eder. O kadar da fedakardır. Sanırım Erkeklerde de şu korku var; "iki şey öğrenecek, gözü açılacak" şeklindedir. Tabi ki içsel bir sıkıntı, endişelerinde hak veriyorum ama fikir alıp, beraber hareket etmek daha güzel değil mi?

Beyler hanımlarını dinlesin, onlara bir şeyler öğretilsin. Bu ülke vakti zamanında savaşa da gitti. O zaman o kadınlarımızın zahmetleri olmasa, ben bu çileyi çekmeyeceğim deseydi bu ülke şuanda olmazdı. Bu şekilde ayakta olamazdık. Ülkeyi kalkındırmak için herkesin eğitimli olması ve herkese, ayrım yapılmaksızın söz hakkı verilmesi lazım. "Pozitif ayrımcılık yapılmalımı?" noktasında evet yapılmalı diyorum. Kadınlar detaycıdır, fikir alınsın. İletişimle ilgili her alanda kadın görürsünüz. Madem yönetim erkeklerde danışmanlıklarını niye bayanlar yapıyor?!! düşünmek lazım.

Bu konuda annem bana çok yardımcı oldu. 1999'da babam vefat ettiğinde 13 yaşındaydım, 2 küçüğüm kız kardeşim daha var. Annem çalışma hayatında olmasaydı, akıllı, eğitimli bir kadın olmasaydı ben şuan üniversite okur muydum acaba? Bu konuda anneme minnettarım.

Bu ülkede doktoranı yapmış bir mühendis bile olsan işin yoksa, cebinde paran yoksa sen "adam" değilsin. Yani saygı duymazlar size. Bilmez ki kendine layık bir iş bulamadı, böyle değerlendirmez insanlar işte. Ama kararlılıkla yürüyeceksiniz, aile desteği, iletişim önemli. Neticede tüm bu hususlar fayda çerçevesinde önce ülkeye, memlekete faydamız dokunsun, sonra insana dokunsun. Özel firmaysa bu fayda firmaya dokunur bu bir döngüdür zaten.

- Nazlı İpek, Evdeki mutfakta nasıldır?

Evimdeki mutfakta, bölümü kazandıktan sonra annem ile karşı karşıya kalmaya başladık. Akademik bilgiler ev mutfağında çok tercih edilmiyor. Yani evimizin mutfağı daha geleneksel diye düşünüyorum. Mesela asitli içecekler içirtmeme çabalarım, salçanın üstü küflenmiş atsak mı? Mutfaktaki duruşumda çok ev hanımlığına yakın değil ama küçüklükten gelen süreçteki bilgilerim doğrultusunda hareket ederim. O zamandan yemek yapmayı öğrenmiştim zaten.

-Bir zamanlar profesyonel olarak sporla da uğraştığını açıklayan Nazlı hanım son olarak gazetemiz aracılığıyla şunları ifade ediyor.

Spor ve özel hobilerle ilgili konuşmadan evvel bir kez daha tekrarlamak istediğim bir mevzuu var. Beyler için hanımlarının fikriyatına önem verelim demiştik, İletişim, huzurlu ve mutlu aile yaşamı için de geçerlidir. Kadın kendinin önemsendiğini her zaman hissetmek ister. Bunu da artıya dönüştürmek yine insanların elindedir. Her konudan bir tutam bilgi edinirseniz bu şekilde "çorbayı tamamlamak" Bir ağacı yeşertmek, çınara dönüştürmek sizin elinizde.

Profesyonel olarak Kara-Te sporuyla uğraştım, evet bir dövüş sporudur. Karatede belirli hareketler vardır. KATA dediğimiz bir sistematik savunma düzeni vardır. Bu size dışarıdan gelecek saldırılara karşı kendinizi koruma tekniğini öğretir. Beyninizi plana alıştırırsınız böylece. Bunu yaşamınızın her anında sistemli hareket etmenizi öğretiyor. Yapmış olduğum bu spor bende çok etkili oldu. Her ne çeşit olursa olsun biliçli bir şekilde spor yapmak bireye her daim kazanç sağlar, hem maddi hem manevi. Sporun yanı sıra sanatla da ilgilenmek gerek, ister profesyonel isterse amatör, hiç fark etmez. Spor ve sanat insanı zenginleştirir. Sporun yanısıra edebiyatla da ilgilendim. Kime sorsanız hobileri arasında kitap okumayı da sayar, ama benimki artık bir bağımlılık gibi, okumayı, araştırmayı, yazılı bulduğum her şeyi incelemeyi çok severek yapıyorum. Ayrıca amatör olarak yazarım da. Bu gibi hobiler insanın mutlu olmasını sağlar. Moral, motivasyon düşük olduğunda verim de alamazsınız. İnsanlarımızın iş hayatına atılmadan önceki, iş hayatına yoğunlaştığı süreçlerdeki hobileri, bu tür faaliyetleri o açıdan önemlidir.

Bölgede İmalathane olarak tanıtımlarımız ilerliyor Bilecik insanının biraz daha sağduyulu olup bu tarz yatırımlara destek vermeli. Bu tür adımlar tabiri caizse yerel milliyetçilik duygusunu üst seviyeye çıkaracaktır. Bizlere de yardımcı olunması yine halkımıza dönecektir. Bir konuda da ricam olacak sizin aracılığınızla, gittikleri yerde tanıtımını yapsınlar, anlatsınlar. Gazete, dergi gibi yazılı yayın mecraları çok önemli. Bir şeyi yazıp ön plana çıkarmak, insanlara duyurmak o an vereceği önemli bir kararı etkileyebiliyor. Bu anlamda bize bu fırsatı verdiğiniz için tekrar teşekkür ediyorum. Konumuz itibariyle bende bayan olduğumdan bayanında iş hayatındaki önemini vurgulamak açısından, bu röportajı bayan gazeteciyle yapmak ayrıca memnun etti beni. Çok teşekkür ediyorum.

-Asıl iltifata mazhar olan Nazlı hanım kibarlık göstererek iltifatıyla bizi onure etti. Bende kendisine buradan teşekkür ediyor ve başarılar diliyorum.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Sakarya Gazetesi Haberleri