BİR DAKİKA

ALİ ERDAL

Son zamanlarda, takvim yılının son rakamını temel alarak, önemli şeylerin vaktini belirlemek pek yaygınlaştı. Meselâ “2011 yılının, 11. ayının, 11. günü, saat 11.00’i 11 geçe filân işi yapacağım” demek… Benzerlerinden hiçbir farkı olmayan bir (AN)a, değer izafe etmek; o (an)ı uğurlu sanmak, hattâ o (an)da bir kutsallık vehmetmek… Dönen rulette uğurlu sandığı renge ve numaraya para koyan kumarbaz gibi… Yanlışlığı, batıllığı bir yana, gülünç…

Kumarbaz, bir rengin ve numaranın, kendisi için şans getirdiğini sanabilir, Kumar, bu gaflete düşmek zaten… Evlenen bir çift, daha iyi akılda kalsın ve daha çok kişi, mutluluklarından haberdar olsun diye veya heyecanının taşkınlığından böyle fanteziye bel bağlayabilir. Kumarbazın değil ama evlenenlerin, hak verilmese de, böyle bir şeye tevessülü, anlaşılabilir. Ama bir kurumun, kuruluşun başında bulunanlar, böyle fantezilere kapılmamalı. En azından, böyle tuhaflıkları düşünecek vakitleri olmamalı. Bir açılış mı yapacaklar, İşe göre bir tarih çıkar ortaya... Onu en fazla biraz öne, biraz ileriye alabilirler. Böyle 2011 yılının, 11. ayının, 11. günü, saat 11.00’i 11 geçe açılış yapacağım demek, gülünç... Vaat ettiği açılışı o gün yapsa da gülünç... Yaptığı işin ciddiyeti ile bağdaşmaz… Yaptığı faaliyeti gölgeler; fantezi ve tuhaflık, faaliyetin ve hizmetin üstüne çıkar. İşi sen mi plânlıyorsun, hurafeler mi?

Dikkatinizi çekerim, “gülünç” dedim, komik, demedim. Bir şeyin gülünecek yanı olması başka; yanlış, abes, saçma, batıl olduğu için gülünç olması başka... Meselâ, bizim neslimizin çok iyi bildiği İsmail Dümbüllü “komik”ti ama “gülünç” değildi. Karagöz de öyle… Ortaoyunun meşhur kahramanı Pişekâr hakeza…

Bunları yeğenim Mücahit’in (Erdal), Sakarya’daki 11 Kasım tarihli haberini okuyunca düşündüm…

Meğer Bilecik Belediye Başkanı Selim Yağcı’nın da böyle bir fantezisi varmış. Böyle bir vaatte bulunmuş. “Kültür Sarayı” faaliyete; 2011’in, 11. ayının, 11. günü, saat 11.00’i 11 geçe başlayacakmış… Haberin bir kısmını beraber okuyalım: “Yağcı, 18 Şubat 2010 tarihinde basına verdiği demeçte bakın neler diyor: “2010 ve 2011 yıllarında çevre yolumuz ve ilimize bağlantı yollarımızın sorunlarını da çözeceğiz. Çevre yolu güzergâhının her metrekaresini Bilecik'te üretilen mallar ve üretici için değerlendireceğiz. Bilecik otogarını ve yine küçük sanayimizi, çevre yolu güzergâhına getireceğiz. Spor kompleksleri alanları noktasında 200 dönümlük bir arazinin imar değişikliklerini yaptık. Buraya stadyumuyla, aqua parklarıyla, spor salonlarıyla bölgenin en aktif kullanılabilecek spor komplekslerinden birini buraya yapacağız. Yine Kültür ve Kongre Sarayımızın yakında temelini atacağız ve 2 bin 400 metrekarelik bir alanda kurulacak bu sarayımızı 11.11. 2011 tarihinde hayata geçireceğiz.”

Gazetede bir de resim var… Açılışı yapılacağı ilân edilen “Kültür Sarayı”nın resmi… Temellerin demirleri sırıtıyor… Bu haliyle, etrafındaki evlerin arasında ıssız bir ada gibi... Belki en az (1111) kişi ile yapılacak açılışı hayal ediyor. O meşhur (an)ın gelmesine 1 dk (bir dakika) kala çekilmiş resim…

İnsan bir dakika kala mı çeker? Bir dakika daha bekleyemedin mi? Bir dakikada Keloğlan, padişahın sarayının karşısına, onunkinden daha haşmetli bir saray kondurmuştu… Kondurmuştu da, padişahın kızını almıştı.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.