Yaşam dünyalarının sürekliliğini sağlayan madde döngüleri ve enerji akımı gibi son derece önemli ekolojik süreçlerin temel öğeleri biyoçeşitlilikten kaynaklanmaktadır. Örneğin,
biyolojik zenginlik olmasa (bitki, hayvan, toprak canlıları, su, sıcaklık, ışık gibi cansız öğeler
çeşitliliği), “azot döngüsü” olmaz. Canlı varlıkların yaşamını sağlayan besin zinciri ve besin
ağlarının önemli istasyonlarını biyoçeşitlilik elemanları oluşturur. Çeşitli nedenlerle ve değişen zaman aralıklarıyla canlı türlere ait nesiller ortadan kalkmaktadır. Yüzyıllardan beri doğal seleksiyonla ve evrim yoluyla canlı türlerin tür sayısı yılda 1-2 olmak üzere ortadan kalkmaktadır. Bu süreç insanların etkisiyle çok hızlanmıştır.
Yılda yaklaşık 1000 türün ortadan kalktığı tahminlere dayanarak bildirilmektedir. Ülkemizde gelecekleri tehlike altında olan tür sayısının 1876 tane olduğu bildirilmektedir. Ayrıca, 1950’li yıllarda sahip olduğumuz 600 – 1000 kadar üzüm çeşidinden, bugün parmakla sayılacak kadar az üzüm çeşidi kalmıştır. Aynı sonuç diğer meyve çeşitleri içinde geçerlidir.
Biyolojik çeşitliliğin korunması için;
· Bazı yasal ve teknik önlemler alınmalı
· Gen bankaları oluşturulmalı
· Korunak alanları kurulmalı
· Eğitim ile biyolojik zenginliklerin çeşitli yararları öğretilmeli ve halk bu konuda bilinçlendirilmelidir.
Hızlı nüfus artışı, suların kirlenmesi, aşırı avlanma gibi nedenlerle su ürünleri azalmış ve gittikçe azalmaktadır. Gerçekten, dünyada balık avcılığı 1950’li yıllarda 21 milyon ton iken, bu miktar 1997 yılında 120 milyon tona yükselmiştir. Böylece dünyanın en önemli 15 balık yatağından 11’i, önemli balık türlerinden %70’i aşırı derecede tüketilmiştir (Platt, A. And Mc Ginn 1998). Sonuçta özellikle gelişmekte olan ülkelerin besinlerinin %30’unu
oluşturan deniz ürünleri yok oluyor. Balık havzaları kamu emanetinin bir parçasıdır ve hükümetler bunları gelecek kuşaklara ulaştırmakla yükümlüdürler.
Genel anlamda şu öneriler yapılabilir:
· Doğal kaynaklardan, taşıma kapasitesinin üzerinde yararlanmamalı
· Eğitim ve bilinçlendirmeyle, doğal kaynakların tahribi sonucunda meydana gelecek zararlar çeşitli örnekleriyle ortaya konulmalı
· Çevre ahlâkı yaygınlaştırılmalı
· Hızlı nüfus artışı durdurulmalı
· Doğal kaynakların korunması için yapılan yasal düzenlemeler mutlak surette uygulanmalı
· Doğal kaynakların korunmasını sağlayacak modern teknoloji geliştirilmeli
· Tüketim ve yararlanmayı esas alan bir uygarlık anlayışı yerine koruyucu, paylaşımı esas alan, tüketim derecesini sosyal statünün bir göstergesi olarak kabul etmeyen yeni bir “insan uygarlığı” anlayışı yaratmalı.
KAYNAK : TEMA VAKFI DERLEYEN: A.E.