İSMET CEP
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal, Bilecik programı kapsamında Bozüyük CHP İlçe Teşkilatını ziyaret etti. Baykal'ı Bozüyük'e gelişi sırasında yeni sanayi karşısında ki bir petrol ofisinde CHP eski Milletvekili Yaşar Tüzün, eski belediye başkanları, partililer ve İstanbul Kadıköy, Kartal ve Beşiktaş İlçe örgütü üyeleri karşıladı. Buradan parti binasına geçen Deniz Baykal burada partilileri ve basın mensuplarına hitaben bir konuşma yaptı. Deniz Baykal'ın Bozüyük ziyareti sırasında Metin Torun'un yer almaması dikkatlerden kaçmadı.
Baykal, parti binasında yaptığı açıklamada genel başkanlık için açık kapı bırakarak gazetecilerin "kongrede aday olacak mısınız?" şeklinde ki soruları cevapsız bıraktı. Baykal, sorumlu ve bilinçli Cumhuriyet Halk Partisine yarar sağladığını belirterek, “Sıkıntılı günler yaşıyoruz, seçim kaybedilebilir ama partiye güveniniz kesinlikle sarsılmasın. Tartışmadan korkmayın. Yanlış varsa o yanlışı konuşun, söyleyin. Yanlışı yapanı bulacaksın, düzeltecek kişiyi bulacaksın daha sonra bu iş kendiliğinden toparlanır. Partinin iyi yönetilmesini sağlayın. O yanlışı kimin yaptığını tespit edin. Yanlış yapanı değiştirin.” Dedi.
Deniz Baykal açıklamasında, "Ben Cumhuriyet Halk Partisini (CHP) böyle görmek istiyorum. Bir ölçüde kızgın, hesap sorucu, partisine sahip çıkıcı, partisini yere göğe koymayan, ne olursa olsun arkasında duran, bir kısım izlenen politikaları beğenmeyen, şikayet eden ama birbirini anlayan, seven ve tahammül eden, birbirine muhtaç olduğunu bilen, coşkulu, heyecanlı o büyük eski CHP'yi görmek istiyorum. Bozüyük'te de bugün onu görüyorum. Bunu bozmayalım ve koruyalım. Ama sakın susun konuşmayın, benim dediğim doğrudur, ben ne dersem o olur anlayışına itibar etmeyin. Her şeyi tartışalım, konuşalım. Bizim şu anda her şeyden çok parti sorumluluğu ve bilinciyle tartışmaya ihtiyacımız var. Herkes yanlış yapar. Yanlış yapılmaması mümkün değildir. Önemli olan yanlışın yapılması değil, yapılan yanlış karşısında sessiz kalınmasıdır. Yapılan yanlış karşısında ses çıkarılmamasıdır. Yapılan yanlış karşısında teslim olunmasıdır. Yanlışı tartışmanın yanlış olacağının zannedilmesidir. Cumhuriyet Halk Partisinde (CHP) hiç bir zaman bu anlayış egemen olmadı. İnşallah Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yanlışını tartışabilen bir parti olacak. Yanlışını konuşabilen bir parti olacağız. Yanlışı konuşmayı yasaklarsanız hem kendinize, hem partinize hem de memleketinize en büyük kötülüğü yaparsınız. Bunları yapmayalım. Biz zaten böyle bir gelenekten geliyoruz. Biz tartışan bir partiyiz. 1973 seçimleri öncesinde bu parti ortasından çatladı. İsmet İnönü ve Ecevit arasında büyük tartışmalar oldu, büyük istifalar yaşandı. Parti bitti denilirken seçime girdik ve seçimlerden birinci parti olarak çıktık. 1989 yılında yine buna benzer olayların ardından girilen seçimlerde yine birinci parti çıktık. Sorumlu ve bilinçli tartışma Cumhuriyet Halk Partisine her zaman yarar. Birbirinin hakkını teslim eden ve gerçeği arayan tartışma Cumhuriyet Halk Partisine çok yarar getirir. Şu anda o tartışma tam olarak hiç bir platformda yapılmıyor. Acaba tartışırsak partiye zarar mı veririz düşüncesini yaşıyoruz. Bırakın tartışılsın ve konuşulsun. Aday olacak arkadaşlarımız aday olsunlar. Birbirlerini kırmadan neden aday olacaklarını anlatsınlar. Belki o arada yaptığımız yanlışlıkları görürüz. Yerel seçimleri yaptık, elimizde ki en güzel yerleri bu yanlışlıklarla kaybettik. İçinden ve derinden yaşıyorum, çünkü Antalyalıyım. İzmir'de yaşanan sonuçlar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yanlışımız yok mu? Tabi ki var. Bu anlamda bu yanlışlıkları dile getirerek partimizin siyasi kültürünü canlandıralım ve ayakta tutalım.
Cumhuriyet Halk Partisini (CHP) Türkiye'nin en önemli partisidir. Tarih boyunca da öyle olmuştur. Şimdi öyle gözükmüyor, biliyorum. CHP hiç olmasa da iyi olur gibi göstermeye çalışıyorlar. Ama sakın ola ki bunlara itibar etmeyin. Cumhuriyet Halk Partisi dün olduğu gibi bugün ve yarında Türkiye'nin en önemli siyasi partisidir. Kendinize, partinize ve partinizin ilkelerine güvenin. Gelecekte Cumhuriyet Halk Partisine çok daha büyük ihtiyaç var. CHP'nin üzerinde toz toprak ve kir olabilir. Şöyle bir temizlenelim siz Cumhuriyet Halk Partisini o zaman görün. Cumhuriyet Halk Partisini ayağa kaldıracak olan sizlersiniz. Yukarıda konuşulanlara siz bakmayın. Doğru bildiğinizi yapın ve iradenizi kimseye teslim etmeyin. Sizden alınan cesaretle Cumhuriyet Halk Partisi büyük başarılara gider. Partiyi bu inançla sahiplenmenizi istiyorum. Sıkıntılı günler yaşıyoruz, seçim kaybedilebilir ama partiye güveniniz kesinlikle sarsılmasın. Yanlışı yapanı bulacaksın, düzeltecek kişiyi bulacaksın daha sonra bu iş kendiliğinden toparlanır. Partinin iyi yönetilmesini sağlayın. Partinin söylediği her sözün bize inanmayanlar tarafından da ciddiye alınmasını sağlayın. Bunu sağlayabilirsek CHP inandığını söyler. Söylediğinin arkasında durur. Bunu Türkiye'ye anlatabilirsek özlediğimiz Cumhuriyet Halk Partisini hak ettiği yere hızla taşırız. Partinize sahip çıkın. Tartışmadan korkmayın. Yanlış varsa o yanlışı konuşun, söyleyin. O yanlışı kimin yaptığını tespit edin. Yanlış yapanı değiştirin. Öğrensin gelsin daha sonra doğrusunu yapsın. Demokratik eğitim işlesin. Yanlış karşısında teslim olmak en kötüsüdür.” Dedi.
Bu iktidarı Deniz Baykal getirdi şeklinde ki söylemlere de şu şekilde cevap verdi.
Deniz Baykal, “Şöyle bir anlayış var. Bu iktidarın, Bu Başbakanı buraya kim getirdi. Bazılarının kafasında Deniz Baykal getirdi. Niye Deniz Baykal getirdi. Çünkü onun hakları yoktu o zaman, Deniz Baykal ona bu hakkı verdi. Deniz Baykal ona bu hakkı vermeseydi, bu olamazdı. İşin aslı;” Bu 2002’de seçim yapıldı. Seçimde AKP birinci parti çıktı. AKP’nin milletvekili sayısı meclisteki 3’te 2’ye yakın noktadaydı. Bu milletvekillerini kim yazdı. AKP’nin Genel Başkanı, Recep Tayyip Erdoğan yazdı. Kimin Başbakan olacağını kim kararlaştırdı; AKP’nin Genel Başkanı . Seçime girerken oy pusulasında kimin adı vardı, Recep Tayyip Erdoğan’ın. Partinin Genel Başkanı olarak hukuken anayasaya göre meşru şekilde halktan oy istedi mi? Halktan oy aldı mı? Halkta ona oy verdi mi? 363 milletvekilini de onun adına seçti mi? Şimdi seçimden sonra diyor ki; Senin Milletvekili olma hakkın yok. Sen milletvekili olamazsın, dolayısıyla sen Başbakan olamazsın, başka birisi Başbakan olsun. Sen dıştan idare et, gene sen önümüzdeki seçime genel başkan olarak gir. Gene sen kimin milletvekili olacağına sen karar ver. Yine sen Kimin Başbakan olacağını kimin Bakan olacağını belirle ama sen bizzat milletvekili, bakan, başbakan ama sen olma bizim hukukumuz böyle diyor. Niye sen böyle demedin diyorlar bana. Şimdi bende size anlatıyorum. Bu hukuk dediğimiz herkese lazım ve evrensel bir olaydır. Bu hukuk Avrupa birliği hukuku değildir. Bu 12 Eylül hukukudur. Avrupa’nın Bir başka ülkesinde böyle bir durum olamaz. Böyle bir saçmalığa kimse izin vermez. Milletin iradesine alacan, meclisin 3’te 2’sini oluşturacaksın, ama kendin milletvekili olamayacaksın ve ‘bunda da biz yarar göreceğiz’ diyeceğiz ki o milletvekili olamasın dıştan idare etsin. Bugün o Hukuk yerle Bir oldu. Biz bu konuda değişiklik istemiyoruz dediğimizi dedik. Doğrusu budur. Halkın Sevgisini saygısını mı kazanırdık? Kendi militanlarımın gönlüne göre laf etmiş olurdum da Başbakan düşmanlı ğı yapmış olurdum da ama vatandaşın insiyatifine tercüman olur muydum. CHP bir ana muhalefet partisinin Genel Başkanından bunu duyunca, buna oy vermiş gelecekte bana oy verecek insanlar aferin devam et mi derdi. Allah razı olsun verdiğiniz oylarla bu kadar arkadaşımız milletvekili oldu. Hükümeti bizim partimiz kurdu. Ama ben milletvekili olamıyorum, Siz benim milletvekili olmamı ister misiniz istemez misiniz, ben bir referandum yapsam size sorsam acaba ne dersiniz dese idi. Diyebilir miydi? Ayıp olmaz mıydı. Bize partimize yakışır mıydı. Ne yaptık biz ne pazarlık yaptık, ne onlara haber verdik, ne onlarla müzakere yaptık, o senin duygularının etkisi altında olduğu zaman milletvekilleri önemli bazı isimler olduğu halde, rica ederiz bunun uluslarası hukuku var, milletin iradesi var ortada partinin Genel Başkanı o duruma sokturur mu kendini ezdirir miyim ben sizi orda bize yakışmayan bir laftır. İradesini içine sindirememiş demektir. Türkiye’yi demokrasiye kim geçirdi? İsmet İnönü dür. Hakkını vererek, en büyük haksızlık yapılan isimlerden biridir. Kızıyor bir sürü insan ve onu söylediğimiz zaman nasıl oluyor ama, doğrusu budur. Onu yaptığı zamanda tartışıldı. Bir sürü insan dedi ki bırak bu demokrasiye Millet hazır değil. Dedi Ki; Millet ne derse o olacak. Ben ebediyen ölene dek iktidarda olayım diye siyaset yapmıyorum. Ben bir düzen kurdum Mustafa Kemalle birlikte. Bu düzen işlesin istiyorum. Bu düzen işlerken ben başta olursam olurum. Ama millet ben değil de başkasını istiyorsa ben onu görmek isterim. Ama Türkiye Ortadoğu’yu Kana bulayan yanlış istikamete gitmesin diye Atatürk’le birlikte kurduğumuz bu Cumhuriyet temelini işlesin. Ben muhalefet olmaktan yüksünmem. Bu memleketin vatandaşı olmak en yüksek rütbesidir. Biz milletimize hata bizde deyip anlatacağız. Eksiğimizi noksanlığımızı yapacağız. Millet oy verdiyse geç Kardeşim. Peygamber mi yapacak bu kadar perde arkasında iktidara gelen bakanlar, başbakanlar sorumlu olacak, onlar suçlu olacak, arkasında onları idare eden adamlar, dokunulmaz olacak. Böyle bir durum olamaz. Bırakalım Tarihi yanlış yapmadık. Bu bizim iftiharımızdır. Bizim demokratik anlayışımızın en güç dönemde sınanmasıdır. Yüzümüzün akıyla çıktık bu imtihandan. Ama şimdi tam tersini söylerler aslı astarı yoktur. En demokratik hareket Cumhuriyet Halk Partisidir. Böyle uydurma demokraside değildir, Gerçek demokrasidir. Partimizi ayağa kaldıralım, sizler içindesiniz biliyorsunuz. Bunları düzeltmek için bir arayışı başlatın. Neyle olur Tartışmayla olur. Önümüzde bir kurultayda var. Bu kurultay sürecinde doğru bir çözümü, yeni bir yönetimi hatalara düşmeyecek, gelecekte de düşmeyecek umudunu veren taze bir yönetimi iş başına getirin arkadaşlar.” Dedi.