EMME BASMA TULUMBA…

MUZAFFER ÇEVEN

Tulumba (İtalyanca, trompa -boru, hortum; Fransızca, pompe); su, yağ gibi sıvıları bir yerden başka bir yere basınçla ileten pompa… El ile çalışan su pompası, el tulumbası… Yangın söndürme amacıyla kullanılan su pompası, yangın tulumbası… Tulumba; Osmanlı döneminde 16. yüzyılda İstanbul'da yaşayan İtalyan şeflerin Venediklilere ait ‘zuppa inglese’ adlı şerbetli tatlıyı Osmanlı saray mutfağına uyarlamalarıyla ortaya çıkan tatlı… Tulumba tatlısı; hamurun, yıldız uçlu bir sıkma torbası veya pompa yardımıyla şekillendirilip kızgın yağa sıkılması, tatlının ‘tulumba’ adını almasına neden olmuş… Tek derdimiz, sadece tulumba tatlısı olsa keşke…

‘Tulumba’ deyince ilk akla gelen, emme basma tulumba, sıvıların emilmesi ve taşınması amacıyla kullanılan, bir motor veya el gücü ile vakum oluşturup sıvının emilmesini sağlamak suretiyle çalıştırılan mekanik cihaz… Emme basma tulumba, suyun çıkabilmesi için sürekli bir hareket gerektiren âlet… Emme basma tulumba, çalışmaya başladığında, içindeki piston veya diyafram hareket eder ve bu hareket, iç kısımdaki basıncı düşürerek sıvının emilmesini sağlar; sıvı, dışarıya basılır… Emme basma tulumbanın yaygın türleri: Pistonlu tulumba, diyafram tulumbası (kimyasal ve gıda endüstrilerinde kullanılan tulumba), santrifüj/merkezkaç tulumba (sıvıyı döner bir impeller -akan bir sıvıdan enerji çeken ve basıncını azaltan bir türbinin tam tersi- yardımıyla taşıyan tulumba), peristaltik tulumba (sıvıyı bir hortum içinde hareket ettirerek çalışan tulumba)… Emme basma tulumba nerede mi kullanılır? Tarım sulama sistemlerinde ve pestisit (zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddelerden oluşan karışım) uygulamalarında… Sıvı gıda maddelerinin taşınmasında… Kimyasalların güvenli bir şekilde transferinde… İnşaatta su ve diğer sıvıların taşınmasında…

Tulumbacı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 18. ve 19. yüzyıllarda İstanbul'da yangın söndürmekle görevli olan kişi… Osmanlı döneminde evlerin ahşap olması nedeniyle sıkça çıkan yangınlarda, tulumbacılar, yangınları söndürmek için tulumbalarla su taşıyıp yangına müdahale ederlermiş… Her mahallenin kendi tulumbacı grubu bulunurmuş… Tulumbacılar, fiziksel güçleri ve cesaretleriyle ünlülermiş… Kabadayılık yapanları da olurmuş… ‘Tulumbacılar’, Osmanlı folklorunda ve edebiyatında oldukça önemli… Tulumbacı şarkıları, hikâyeleri… Ahmet Rasim’in ‘Şehir Mektupları’ndaki tulumbacılar… Orhan Kemal'in bazı hikâyelerindeki tulumbacı figürleri… Orhan Veli'nin ‘İstanbul'u Dinliyorum’ şiirinde geçen ‘Tulumbacılar geçiyor’ dizesi ünlü… 19. yüzyılın sonlarında modern itfaiye teşkilatının kurulmasıyla ‘Tulumbacılar’ tarih olmuş… Tulumbacılık geleneği tamamen sona ermiş olsa da, İstanbul'un tarihi ve kültürel hafızasında hâlâ devam ediyor…

İnsan hayatı da emme basma tulumba gibi aslında… Başarı ve gelişim ancak sürekli çaba ile mümkün… İnsan, beklentilerini gerçekleştirmek için durmaksızın çalışmak, zorluklara göğüs germek ve yeniden denemek zorunda… Tulumbanın çalışabilmesi için bir dış kuvvetin uygulanmasına ihtiyaç var… İnsan da benzer şekilde sosyal çevreden, deneyimlerden ve içsel motivasyonlardan etkilenir… Aile, arkadaşlar, toplum veya hayat şartları, insanı yönlendiren güçler… İnsan, dış faktörlerin yönlendirmesiyle, kendi potansiyelini ortaya çıkarabilir ya da tökezleyebilir… Emme basma tulumba, düzgün çalışmadığında suyu yukarı çekemez ve işlevsiz hâle gelir… İnsan psikolojisi de öyle… Düzenli bir çaba ve kararlılık olmadan hedeflere ulaşmak zor… Başarısızlıklar karşısında yılgınlık hissedilse de, mühim olan, emme basma tulumba gibi sürekli hareket hâlinde kalmak ve azimle denemeye devam etmek… Hayatı, emme basma tulumba gibi yaşamak… Hayatın dinamizmini ve sürekli çabanın gerekliliğini gözler önüne seren etkileyici bir analojidir (ortak yönleri bulunan iki şey arasındaki benzeşmedir), emme basma tulumba… Hayatta, emme basma tulumba gibi çalışmalı insan… İnişler, çıkışlar; bizi biz yapan şeyler… Unutmayalım, küçük çabalar, büyük değişimlere yol açar ve sürekli hareket içinde olan bir zihin ve beden, başarıya ulaşmanın en büyük sırrı… Hayatın kendi döngüselliği içinde sürekli bir denge arayışıdır, tulumba misâli çalışmak… Politik görüşüne göre, sloganları fikir zanneden ve sadece başını emme basma tulumba gibi sallayan tipler bir tarafa… Gerçekten emme basma tulumba gibi beynini çalıştıranlar bir tarafa… Farkı fark edenler, emme basma tulumba gibi çalışanlar elbette… 80’lerin TRT ekranlarında en keyif verici yarışmasını sunan Erkan Yolaç’ın Evet-Hayır yarışmasını hatırlayanlarımız var mı? Yarışmada, sunucunun sorularına ‘evet’ veya ‘hayır’ demeden cevap verebilmek gerekiyordu… Yarışmacılar, eninde sonunda Erkan Yolaç’ın tuzağına düşüp, ‘evet’ veya ‘hayır’ demek zorunda kalırdı… Yarışmacıların pek çoğu evet/hayır dememek için, başını emme basma tulumba gibi sallardı… ‘Evet/hayır’ yarışmasına katılan, ‘İzmir Marşı’yla sahneye çıkardı, kaybeden Mehter Marşı’yla, sahneyi terk ederdi… Günümüzde, başını emme basma tulumba gibi sallayanların yerini, dilli düdükler doldurmuş maalesef… Aklını kiraya veren bu çokbilmişler, her şeye muhalif olan demagoglar/lafebeleri… Ortalıkta o kadar çok sloganların peşine takılan bu emme basma tulumba tipler var ki… Başını emme basma tulumba gibi sallayan, birileri tarafından fonlanan bu tipler, birçok televizyonda, gazetede boy göstermeye devam etmekteler… Günlük hayatta karşılaştığımız ‘emme basma tulumba’ gibi olan tulumbacılar, sürekli bir şeylere ihtiyaç duyan, çevrelerinden enerji ve ilgi emen, lâkin karşılığında hiçbir şey vermeyen, kişilikleri gelişmemiş tipler ile yaşamak zorunda kalmak; en büyük illet… Çevremizdeki emme basma tulumba tipleri tanımak çok kolay… Böylesi tipler, sürekli mağduriyet edebiyatı yaparlar… Her zaman başlarına kötü bir şey gelmiş gibi davranırlar, etrafındaki kimselere ajitasyon yaparlar… Olaylar ne kadar olumlu olursa olsun, mutlaka bir sorun çıkarmayı başarırlar… Sohbetleri, daima kendi sorunları, dertleri veya ihtiyaçları üzerinedir… Karşıdaki kişinin söylediklerine kulak asmazlar… Emme basma tulumba bir tiple birlikte olunduğunda, bütün enerjimiz çarçabuk bitiverir… Emme basma tulumba tipler, her daim başkalarının onayına ve desteğine ihtiyaç duyarlar… Kendi kararlarını almakta zorlanırlar… Yardım, fikir, zaman, para vb. her ne ise, istemekten çekinmezler... Herkes onların ihtiyaçlarını karşılamak zorundaymış gibi davranırlar… Ancak başkalarına aynı yardımı veya desteği vermezler… Kendi hatalarını veya eksikliklerini kabul etmezler; başarısızlıkları için daima başkalarını suçlarlar… Emme basma tulumba gibi davranışların birçok sebebi var… Bu tipler, çocukluktan itibaren sürekli ilgi ve özel muameleye alışmıştır… Bu tipler, ancak, başkalarının ilgisiyle kendilerini değerli hissedebilirler… Narsistik eğilimlidirler; dünyanın kendi etraflarında döndüğüne inanırlar…

Tulumba tiplerin ‘tulumba’ kelimesini kirletmesine de aman vermemek lâzım… İyisi mi, belki de en güzeli, ‘Tulumba’ adlı eserleri okumakla işe başlamalıyız… ‘Tulumba’ sözcüğünün geçtiği bazı eserler: ‘Tulumba Durağında İnecek Var’ (Ayfer Cengiz); 2020 yılında Klaros Yayınları tarafından yayımlanan şiir kitabı… Tulumba (Fulya Çelikbilek); şairin çocukluğunun geçtiği evin bahçesindeki tulumbayı ve onun etrafında gelişen anıların anlatıldığı eser… Tulumba Kurudu (Mehmet Tamer Altıparmak); toplumsal eleştirilerin yer aldığı, sosyal sorunlara dikkat çekilen eser… Tulumba (Hüseyin Demircan); tulumba imgesiyle umudun, bireysel mücadelenin, direnişin, sabrın ve inancın işlendiği şiir… Tulumba (İdris Yılmaz); tulumbadan su çekme eylemiyle duygusal bir bağın kurulduğu, tulumba üzerinden aşk ve doğa temalarının işlendiği şiir… Emme Basma Tulumba (Hatip Hüsnü Karagöz); emme basma tulumba metaforuyla tarihsel ve toplumsal olaylara göndermelerin yapıldığı, siyasî ve ideolojik eleştirilerin yapıldığı şiir... Tulumba Tatlısı (Ökkeş Can Kılıç); bir tatlı imalathanesinde geçen bir gecenin anlatıldığı, tulumba tatlısı yapımı üzerinden emek, yorgunluk ve dayanışma temalarının işlendiği bir öykü…

Emme basma tulumba tiplere sınır koymak, tek çözüm… Yine de empati ve merhamet ile yaklaşıp, onların sorunlarına duyarlı olmaya çalışmalıyız… Onlara balık tutmayı öğretip, balık vermemeliyiz… Onların negatif enerjilerini üzerimize çekmeden, sorunlarına aşırı duygusal tepkiler vermekten kaçınmalıyız… Objektif kalmaya çalışıp, onlara profesyonel yardım önermeliyiz… Sürekli olarak enerjimizi sömüren ve bize zarar veren ilişkilerden uzak durmalıyız; kendi ruh sağlığımızı öncelemeliyiz… Selam, sevgi ve saygılarımla. https://bit.ly/muzafferceven

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.