Fânus, belirli bir şeyi korumak veya sergilemek amacıyla kullanılan yarı küresel, silindirik vb. şekildeki cam ya da akrilik (orlon, görünüşü ipeğe benzeyen ısıyı çok iyi yalıtan sentetik elyaf, pleksi, renkli ve renksiz çeşidi bulunan plastik cam) vb. şeffaf malzeme… Fânus, dekoratif amaçla, içerisine ışık, süs eşyaları veya küçük bitkiler konulup, estetik görünümleriyle ev dekorasyonunda kullanılan, çiçek aranjmanlarında/düzenlemelerinde çiçekleri koruyan ve şık bir görüntü sunan ideal bir kap… Bahçecilikte fânus, terraryum (cam ve plastik maddelerden imal edilen ve içinde sürüngenler, böcekler, bazı bitki türleri için kara ortamının taklit edildiği eko sistemi koruyan akvaryum)… Balık bakımında fânus, akvaryum… Akvaryum, küçük balıklara hayat alanı sağlayan cam fânus… Sanat eserlerini ve koleksiyonları toza, kire ve diğer dış etkenlere karşı korumada fânus, koruyucu kap…
Fanusta yaşamak, modern toplumlarda yaygınlaşan bir fenomen (olgu)… Fânusta yaşamak; dışlanmak, izole olmak demek… Sosyal izolasyon; kişinin kendisini toplumdan kısmî veya tamamen uzaklaştırması… Bir bireyin fânusta yaşaması, yalnızca fiziksel kapalı bir alanda hayat sürmesi değil, aynı zamanda bireyin çevreyle kurduğu sınırlı ve korunaklı ilişkilerin de açmazı… Böylesi hâl, bireye güvenlik ve huzur sağlar, ancak özgürlüğünü ve sosyal bağlarını da sınırlandırır… Fânusta yaşamak, fiziksel sınırların yanı sıra zihinsel ve duygusal sınırlılıkların çizilmesi aynı zamanda… Fânusta yaşamak; bir bakıma bir soruna odaklanma, kendini keşfetme, güvenlik, düzen ve kontrol arzusunun yansıması; diğer taraftan, dış dünya karmaşasından kaçma… Fânusta yaşamanın daha çok dezavantajları ve riskleri var… Fânusta yaşayanın sosyal bağları zayıflar… Fânus, bireyi sosyal etkileşimlerden uzaklaştırır, bireyde yalnızlık hissini artırır, insanı asosyal yapar, uzun vadede kişinin ruhsal sağlığını bozar… Dış dünyayla etkileşimin azalması; bir kimsenin yeni fikirler ve bakış açılarıyla tanışmasını engeller, kişisel gelişimini yavaşlatır… İzole bir hayatta, insan gerçek dünyanın zorluklarına karşı hazırlıksız olur; küçük sorunlar dahi büyük engellere dönüşür… Fânusta yaşayan, dijital platformların oyuncağı hâline gelir… Evden çalışmanın yaygınlaşmasıdır, sosyal medya ile ilişkilerin sanal hâle dönüşmesidir, teknoloji zehirlenmesidir, fânusta yaşamak…
Fânustan çıkış, dengeli bir hayat tarzı ile mümkün… Dengeli bir hayat sürebilmek için birçok etkinlik yapılabilir… Açık alanlara çıkmak, doğada vakit geçirmek, yeni insanlarla tanışmak, sosyal etkinliklere katılmak, insanlarla yüz yüze iletişim kurmak, yeni bir hobi edinmek, seyahat etmek veya bilmediğimiz bir alanda kendimizi geliştirmek, ihtiyaç dışında teknolojik cihazlardan uzaklaşmak gibi… En önemlisi, konfor alanından çıkabilmek… Bütün mesele, dengeyi bulabilmek olsa gerek… Yaşadığımız toplumda, evrensel ve kültürel normların, değerlerin, görgü kurallarının aşınması, aslında bizi kendi iç dünyamızda oluşturduğumuz fânusa bağımlı kılmakta… Bunu tetikleyen nedenler: Kaygı ve depresyon gibi psikolojik sorunlar, Kendimize olan güven eksikliği veya geçmişte yaşanan travmatik deneyimler vb. faktörler... Fanusta yaşamanın bedeli çok ağır olur… Fiziksel ve zihinsel sağlığımızı kaybederiz… Yalnızlaşırız… Kalabalıklarda bile, kendimizi sürekli yalnız hissederiz… Uzun süreli yalnızlık hissi; depresyona anksiyeteye vb. zihinsel sorunlara, fiziksel aktivitelerin azalmasına, kötü alışkanlıklara, obeziteye, diyabete ve kardiyovasküler (kalp veya damar sistemi sorunlarından meydana gelen) hastalıklara vb. sağlık problemlerine yol açar… Fânusta yaşamak, kişilerin sosyal becerilerinin zayıflamasına, ilişkilerde sorunlar yaşamasına, arkadaşlıkların ve aile bağlarının zedelenmesine neden olur… Sosyal izolasyon, iş hayatında da olumsuz etkiler yapar… Kişiler, iş arkadaşlarıyla sağlıklı iletişim kurmakta zorlanırlar ve iş performansları olumsuz yönde etkilenir…
Politik arenada algı körlüğü, fânusta yaşamanın en onmaz illet hâli… Siyaset, toplumsal meseleleri çözemiyorsa, adâleti sağlayamıyorsa ve bireylerin hayat standartlarını yükseltemiyorsa, fânusa dönüşür… Birçok siyasetçi ve siyasî aktör, gerçeklerden koparak, kendi yaptıkları bir fânusun içinde, toplumda algı körlüğü sendromu oluşmasına neden olmaktalar, maalesef… Algı körlüğü fânusu, dış dünyadan yalıtılmış, yalnızca seçilmiş gerçekliklerin yer aldığı bir alan… Siyasetteki bu fânus, kendi destekçileri, danışmanları ve medya organları tarafından beslenen bir yapı… Algı körlüğü, sosyal medyanın ‘echo chamber’ etkisiyle daha da derinleşir… ‘Echo chamber’; politik fânusta (kapalı bir grupta) görüş bildirilmesi ve bilgilerin sürekli aynı fikirlere sahip kişilerle konuşulması, karşıt görüşlere yer verilmemesi durumu… Algı körlüğü fânusunun içindeki bireyler, yalnızca kendilerine hizmet eden bilgilere erişirler, kendileriyle aykırı fikirde olanlarla iletişim kuramazlar ve farklı bakış açılarına kapalı yaşarlar… Fânus içinde yaşayan siyasetçiler, halkın gerçek sorunlarından uzaklaşırlar... Ekonomik sıkıntılar, sosyal adaletsizlikler ve toplumsal talepler gibi temel konular, bu kişilerin gündeminde yer almaz… Bunun yerine, kendi söylemleriyle ve kurgularıyla şekillenen bir dünyaya odaklanırlar… Politikadaki güç sahipleri, çevrelerini kendilerine itaat eden ve eleştiriye kapalı kişilerle doldururlar, eleştirel düşünceye kapıları kapatırlar… Bu; siyasetçilere olan güvenin aşınmasına sebep olur… Fânustaki siyasî figürler, kendilerini eleştirenleri susturup yalnızca destekçilerine ulaşarak, gerçek dünyadan koparlar… Politik fânusta, meydan yalakalara ve yardakçılara kalır… Mâlum, halkın duygularına hitap eden popülist politikacılar, derinlemesine analiz ve çözüm gerektiren konuları göz ardı etmekte oldukça mahirler…
Algı körlüğü, aslında, bir bireyin kendisinde olan mevcut algılama problemlerini, kendinde değil, karşı ve karşıt olduklarında var sanması sendromu… Algı körlüğünü tetikleyen, Dunning Kruger sendromu… Halk arasında ‘câhil cesareti’ diye bilinen, bilgisi az olan ve alanında uzman olmadığı halde başarılı bir pozisyona gelen, başarılı ve üstün bir kariyere sahip olan kişiler gibi davrananların durumu… Bir adım sonrası, mankurt illeti… Mankurt illetine yakalananlar, küresel güçlerin isteklerini bilmezden gelirler, dilli düdük olurlar… Ülkemizde gözü olanlara, bilmeden gafletle fırsat vermek; fânusta yaşamaktır, algı körlüğü sendromuna ve mankurt illetine yakalanmaktır… Fânustan çıkıp, algı körlüğünün üstesinden gelmek için, eleştiriye ve farklı görüşlere açık olmak lâzım… Karar alma süreçlerinde veri analizleri yapmak ve bilimsel yöntemler kullanmak lâzım… Bunun için de, halkın siyasal süreçlere doğrudan katılımı sağlanmalı, farklı seslere kulak verilmeli ve halkın gerçek sorunlarıyla yüzleşilmeli… Bilgi kirliliğinden ve dezenformasyondan (yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgiden; bilgi çarpıtmasından) arınmalı… New York Times Gazetesi’nde 2016 yılında yayımlanan ABD Başkanı Wilson'un 100 yıl önce çizdiği Türkiye'yi üçe bölen harita görülmeli… Wilson haritasında ne mi var? Wilson haritasında, İzmir ayrı bir devlete bağlı olarak görünmekte… Haritanın paylaşıldığı yıl; 2016 yılı, 15 Temmuz Darbe girişiminin yapıldığı yıl… Haritaya göre Marmara, İstanbul ve İzmir'i de içine alan bölge Uluslararası Constantinopolitan Devleti; Doğu Anadolu’da Ermenistan; Güneydoğu Anadolu’da Kürdistan; orta bölgede kontrol edilebilir küçük Türkiye var! Örtülü bir savaşta kaybetmek, ülkemizin 200 yıl daha geriye gitmesi demek; Akdeniz'de operasyon yapamayacak hâle gelmesi demek… Türkiye'mizi içine (fânusa) kapamak ve pasifize etmek demek… Akdeniz’de, Suriye’de, Afrika’da, Ortadoğu'da Türkiye'siz paylaşım yapmak, yeni haritalar çizmek demek… Güneydoğu’daki petrol denizimizin üzerine çökülmesi demek… Kapadokya'ya kadar Büyük İsrail Devleti’nin kurulması demek…
Mesele, memleket meselesi, beka meselesi… Devletimizin birliği ve bekası, her türlü siyasî angajmanın/bağlantının önünde olmalı… Bu; fânusta yaşamaktan, algı körlüğünden ve mankurt illetinden kurtulabilmeye bağlı… Selam, sevgi ve saygılarımla… https://bit.ly/muzafferceven kanalımı takip etmeniz, linki arkadaşlarınızla paylaşıp destek olmanız, olumlu-olumsuz görüşlerinizi, eleştirilerinizi iletmeniz dileğiyle…