GENÇLİĞİMİZ

NECATİ TAYYAR TAŞ

Bu gün 23 Nisan… Çocuk bayramı… Çocuklarımız, dünya çocuklarıyla gülecekler, eğlenecekler ve oynayacaklar… Küçükler bayram edecek, yetkili ve etkili büyükler ve sorumlular tâtil eyleyecek… Umulur ki, sorumlular, analar-babalar ve özellikle eğitimciler baharın bu güzel tatilinde nasıl bir gençlik yetiştirdiklerini, kafalarını ellerinin ayasına alıp pestil edercesine sıkarak düşünürler, düşünmelidirler ve düşüneceklerdir herhalde…

Hiç şüphesizdir ki, madde ve mana perspektifinde mutlak servetimiz ve muhakkak enerjimiz, gerekirse şevketli ve de şerefli ecdadı gibi hürriyetimize, istiklalimize, istikbalimize, bayrağımıza, sancağımıza, vatanımıza, Âkif’in, ‘Kaplamış yurdumun âfâkını mâdem şühedâ / Varsın olsun kalanın uğruna Âsım’da fedâ’ diyerek “kurban” olacak nadide dinamiklerimizin başında çocuklarımız gelmektedir...

Evet, topluma hayat veren kan damarları mesabesindeki en büyük millî hazinelerimizden biri ve hatta birincisi gençlerimizdir. Gençlik, cemiyetin güç kaynağı ve toplumun devamını sağlayan alternatifi olmayan bir olgudur. Gerçeğin ışığı olan ilim ve irfanla, faziletin temeli sayılan edep ve terbiye ile mücehhez bir gençliğe sahip olan milletler yarınlarına güvenle bakabilirler. Aksi takdir de, gelecek meçhullerle, karanlıklarla dolu olacaktır. O halde, sahip olduğumuz bu bitmez tükenmez hazinenin istidatlarını ve kabiliyetlerini en güzel şekilde değerlendirerek onları aydınlık yarınlara hazırlamalı, ruhen ve bedenen sağlıklı olmaları temin edilmelidir.

Gençlik, eşi ve benzeri olmayan enerji demektir. Her israf haramdır. İnsan enerjisinin israfı ise vahşettir, dehşettir ve de kıyamettir. Bu israfın kazası yoktur. Bu israf cemiyetleri yakar, yıkar. Bu israf milletleri ezer, yok eder. Bu israf memleketleri kahreder, mahveder. Bu israf süründürür, ağlatır, inletir. Bu israf bütün israfları kundaklar, nem enem israfları hortlatır. Gençlik, gerçek ilim, sanat, din ve ahlak kültüründen mahrum bırakıldığın da, maddi sahada cinsel içgüdülerin, manevi sahada da inanç buhranlarının çözülmeyen girift düğümleri arasına sıkışır, bunun neticesi olarak da, öğrenme, inanma, sevme temayülleri bazen sükût-u hayal, bazen ihanet, bazen ruh karmaşıkları ve intibaksızlıklar şeklinde tezahür eder. Saadet ve mutluluk kelimesini aslî anlamından çok farklı yönlerde manalandırmaya, anlamaya ve de yaşamaya kalkar. Para, şöhret, mevki ve şehveti hudutsuz bir ihtiras içerisinde mesut olmanın tek ve mutlak şartı zanneder. Bu ruhî keşmekeş arenasında din, milliyet, iman ve ahlak aleyhtarı telkinleri, manası derinlemesine anlatılmayan kavramları, siyasi sloganları ölçüp tartmadan kabul etmeye, kamplara bölünmeye ve bazen de karşı karşıya gelmeye başlar.

Toplumda önemli bir yeri olan ve Peygamber lisanı ile övülen gençlerimizin maddi ve manevi yönleri ihmal edilmeden eğitilmeli, iyi bir insan ve iyi bir Müslüman olmalarına çalışılmalıdır. Onların dinine ve mukaddesatına bağlı, vatanını ve milletini seven ve bu uğurda fedakârlıktan kaçınmayan, sağlam inançlı, temiz karakterli olarak yetişmelerine özen gösterilmelidir. Bilinmelidir ki, gençliği olmayan milletlerin gelecekleri yoktur. Gençliği olmayan muharebe muhasaraya mukadderdir. Genç insanı olmayan bir davanın diyalektiğinden bahsedilemez. Şiirlerin aşk, kuvvet, endam, yiğitlik, güzellik, mertlik içeren mısralarına atlastan ibrişimle kumaş olan genç ve gençlik, Peygamberimizin kelamında müjdelerin en ulusuyla, muştuların en soylusuyla bakınız nasıl yer bulmuştur. Dinleyelim mi? “Hiçbir sığınağın olmadığı kıyamet gününde, Allah’ın arşının gölgesinde korunacak yedi sınıf insandan biri de, Rabbine itaatle büyüyen, ibadetlerin zevkine eren, gönüllerini mescitlerde bırakan, haramlardan korkan, güzellik ve mevki sahibi bir kadın, kendisini kötü fiile davet ettiği zaman ‘ben Allah’ tan korkarım’ diyerek iffetini koruyan, hakta, doğruda, iyide, güzelde, helalde terleyen ve ihtiyarlara benzeyen gençlerdir.”

Gençliğimiz böyle mi! Böyle bir gençliğimiz var mı? Böyle bir gençlik yetiştirdik mi! Heyhat! Heyhat ki ne heyhat! Nasıl demeyelim heyhat! Evet, gençliğimizin müptezelliklerini yazmaya dilim lâl, kalemimin pür melâl... Sergilenen gençlik fotoğrafları maşeri vicdanın ümitlerini umutsuzluğa mahkûm etmekte, yüreklerini berelemekte, gözlerini nemlendirmektedir. Bizim gençliğimiz böyle mi olacaktı! Şanlı ecdadın torunlarının çocukları, balaları böyle mi olacaktı! Yarınlarımızın bekçileri, muazzezlerimizin emanetçileri bu günün gençliği mi olacak! Nasıl heyhat etmeyelim! Hey etkililer ve ey yetkililer! Bu sessiz canhıraş sayhalara, bu boğuk ve soğuk sedâlara, bu kahreden feryatlara geç kalmadan kulak verin ve bize yabancılaştırılmaya çalışılan gençliğimize eğilin ve ne olur artık eğilin!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.