Göz göre göre Osmanlı’nın en eski yapısı yıkılıyor, Peki yetkililer ne yapıyor?

Doç. Dr. TANER BİLGİN

Yaklaşık 15 yıldır Bilecik’te yaşıyor olmam dolayısıyla nerelisin diye sorduklarında, asıl memleketimden ziyade Bilecikliyim demeye başladım.

ORJİNAL Bilecikli olmasam da kendimi Bilecikli hissediyorum.

Herhalde Bilecikli hemşerilerim de bana fahri de olsa bu beratı verecektir diye düşünüyorum.

Bilecikli olmak gerçekten bir ayrıcalık, zira bir şehrin övünç duyacağı bütün niteliklere sahip.

Her şeyden önemlisi, dilimize pelesenk olmuş Kuruluşun ve Kurtuluşun şehri Bilecik.

Osmanlı Devletinin neşvünema bulduğu topraklarda yaşıyoruz. Mehmet Akif’in dediği gibi “Ayak bastığımız yerleri toprak diyerek geçmemek tanımak gerek.”

Osman Gazi, bu coğrafyada doğup büyüdü, Cirit attı, ok fırlattı, güreş tuttu, cenk etti.

Dolayısıyla bu şekilde canlandırınca hafızamda, müthiş bir zevk alıyorum Bilecik ve çevresindeki tarihi mekânları gezerken.

Ancak üzücü olan Osmanlıya ait bu tarihi mirasın bugün Bilecik’de çok da fazla olmaması.

Elbetteki bunun birçok farklı sebebi var.

1299 yılında kurulan Osmanlı Devletinin yapmış olduğu eserlerin bir kısmı günümüze kadar ulaşamamış. Ya da Milli Mücadele Yılları olarak ifade edilen 1919-1922 yılları arasında Yunanlılar tarafından büyük tahribata uğramış.

Osmanlı’dan bize kalanlar ne derseniz?

Bir elin parmakları kadar tarihi yapı görmekteyiz.

Bu haftaki köşe yazımda bu tarihi yapılardan biri olan Orhan Gazi İmarethanesinden bahsedeceğim.

Bugün Bilecik merkezindeki en eski Osmanlı yapıtı “Orhan Gazi İmarethanesi”

İmarethane, hepinizin bildiği üzere yoksulların, yolcuların doyurulduğu bugünkü adıyla aşevi.

Osmanlı Devleti de sosyal devlet anlayışından hareketle Bilecik’te birçok imarethane yapmıştır. Günümüze kadar ulaşan tek imarethane ise Bilecik’in İstiklal Mahallesi'nde, Şeyh Edebali Türbesi ve Orhan Gazi Camisi'nin güneybatısında, eski Bilecik yerleşiminin bulunduğu vadinin yamaç kısmında asırlardır varlığını sürdüren bir yapı.

1331 yılında Orhan Gazi tarafından yaptırıldığı kabul edilen Orhan Gazi İmarethanesi, Bilecik’teki en eski tarihi miras olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bilecik coğrafi konumu dolayısıyla hem ipek yolunun hem de hacı adaylarının yol güzergâhında bulunmakta. Dolayısıyla Orhan Gazi imarethanesinde yoksulların yanında birçok tüccar ve hacı adayı da durup soluklanmış ve karnını doyurmuştur.

İmarethanenin bugünkü halini soracak olursanız ne siz sorun ne ben söyleyeyim.

Ama söylemezsem de içim elvermeyecek.

Eğer bu ata yadigârı topraklarda yaşıyor isek hepimizin Dedemiz Ertuğrul Gazi’ye ve Osman Gazi’ye bir ahde vefa borcu vardır diye düşünüyorum.

Bu cümleden hareketle AMA’SIZ, FAKAT’SIZ, LAKİN’SİZ bu mirasa sahip çıkmak hepimizin asli görevi.

Orhan Gazi İmarethanesinin kanat mekânları ve son cemaat yeri tamamen yok olmuş durumda. Yan kanadı meydana getiren tabhâne odaları yıkılmış, sadece ana ekseni üzerinde bulunan, geçişleri Türk üçgenleriyle sağlanmış, kasnaklı, tuğla kubbelerin örttüğü iki mekân sağlam kalmış durumda. Yapı taş ve tuğla kullanılarak inşa edildiği için bazı yerlerinde antik ve Bizans devşirme parçaları da göze çarpmakta. Duvarlar nöbetleşe üç sıra kesme taş, üç sıra tuğla şeklinde örülmüştür.

Orhan Gazi imarethanesinde daha önce birçok tadilat yapılmış. Sultan II. Abdülhamid döneminde, Cumhuriyet yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1965, 1992 yıllarında.

Ancak 2019 yılında meydana gelen heyelan nedeniyle ne yazık ki bugün durumu çok daha kötü halde.

İmarethane de yıkımlar olduğu gibi önünde ve arkasında büyük yarıklar meydana gelmiş.

Burada gezinmek bile çok tehlikeli.

Aynı zamanda İmarethanenin etrafındaki mezarlıklar da göze çarpmakta. Üzülerek söylüyorum ama ölülerimizin kemikleri bile şu an gün yüzüne çıkmış durumda.

Dirilere saygı göstermiyoruz onu biliyorum, ama bari ölülerimiz kabirlerinde rahat etse.

Bilecik’e ilk geldiğim zamanlarda yaşadığım bir hadiseyi sizinle paylaşmak istiyorum.

Sene 2012: Üniversite de Tarih Kültür Sohbetleri için Balkanlar’daki Osmanlı Mimarisini anlatmak üzere Hollandalı Sanat Tarihçisi Prof. Dr. Machiel Kiel’i Bilecik’de ağırlamıştık. Bilecik’e gelir gelmez Machiel Kiel, İmaret’i görmek istediğinde şaşırmış, oraya gittiğimizde ise yapıyı hayranlıkla izlediğine şahit olmuştuk. Kiel, sonra yerden iki tuğla parçası alıp birbirine vurduğunda çıkan sesi dinlerken ne yaptığını anlamaya çalışıyorduk. Sonra bize de aynı sesi dinletip “Duyuyor musunuz? İşte bu Selçuklunun Sesi” demiş ve Türk İslam Mimarisinin özelliklerine dikkatimizi çekmişti.

Bu tarihi değerin önemini yabancı uzmanlar bile anladığı halde ne yazık ki bizler idrak etmekten uzağız.

Sakarya Gazetesinin kurucusu Şadi Erdal’da defaten köşesinden Orhan Gazi İmarethanesinin durumuna dikkat çekmişti. Bugün ben de bir kez daha yetkililerin dikkatini çekebilmek için haykırıyorum.

Şayet bir şey yapılmazsa bir tarihi mirasımız daha göz göre göre yakında yok olacak. Sit alanı olması dolayısıyla yetkililerin PROSEDÜRLERE takılıp ellerinden bir şey gelmediğini ifade etmesi ise ilerleyen dönemlerde bu tarihi mirasın kendi idarecilikleri döneminde yıkıldığı gerçeğini değiştirmeyecek.

Bir Tarihçi olarak amele olarak çalışıp yapının yeni yerinde imarı için elimden geleni yapmaya hazır olduğumu ifade ediyor ve buradan Sayın Valimize, Sayın Milletvekillerimize ve Sayın Belediye Başkanımıza seslenerek diyorum ki;

Lütfen bir an önce harekete geçelim. Yoksa yarın çok geç olacak.

NOT: İmarethanenin taşınacağı yeni yer, belli olmasına rağmen 1.5 yıldır bütçenin onaylanması bekleniyor. Ne olur prosedürleri hızlandıralım. Gerekirse ilgililerin kapısında yatalım bu tarihi mirası kurtaralım.

Haftaya güzel bir haberle sizi bilgilendirmek üzere Hoşçakalın.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (16)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.