Sinan ÖNCE
Bilecik Ziraat Odası Başkanlığı, görev süresi sona eren Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan ile muhtarları kahvaltıda bir araya getirdi. Rektör Özcan, kahvaltı sonrasında yaptığı konuşmada Bilecik'te bulunduğu süre boyunca kendisini evinde hissettiğini ifade ederek: "Aslen Burdurluyum. Burdur ile Bilecik'in kültürü adeta bir ağacın iki dalı gibi. Köy isimlerine varıncaya kadar çok büyük benzerlikler var. Sanki bir kol ikiye ayrılmış bir kısmı oraya gitmiş bir kısmı buraya gelmiş. O yüzden burada kendimi hep evimde hissettim." dedi.
Bilecik Ziraat Odası Başkanlığı, görev süresi sona eren Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan ile muhtarları kahvaltıda bir araya getirdi. Polis Evi'nde düzenlenen kahvaltıya Belediye Başkanı Selim Yağcı, Muhtarlar Derneği Başkanı İlhami Çınar, Ziraat Odası Başkanı Ahmet Sevinen ve çok sayıda mahalle ve köy muhtarı katıldı.
"BİLECİK'E ADAM GİBİ ADAM GELDİ"
Kahvaltı sonrasında konuşan Ziraat Odası Başkanı Ahmet Sevinen, "Adam gibi adam" dediği Rektör Özcan'la ilgili anılarını paylaştı. Sevinen şöyle konuştu: "Rektörümün ilk geldiği günü hatırlıyorum. Onunla ilgili anım var onu anlatmak istiyorum. Bilim adamı, Bilecik'imizin abisi ilk geldiğinde hoş geldine gitmiştik. O gün İnönü Şehitlerini anma günü vardı. O günü hiç unutmuyorum. Rektörüme protokolden birinci sıradan yer bırakmamışlar ikinci sıraya oturdu. O zaman onu o şekilde görünce şunu dedim: "Bilecik'e adam gibi adam geldi."
Ben diğer Ziraat Odası başkanlarıyla da görüşüyorum. Onlar rektörlere çok zor ulaşıyorlar. Ama biz kendisine her zaman ulaştık. Randevulu randevusuz her zaman yanına gittik. Hiç bir zaman bizi boş çevirmedi.
Bir anım daha var. Ziraat Odası başkanlarıyla beraber hoş geldin ziyaretine gitmiştik. Yenipazar Ziraat Odası Başkanı "Hocam Yenipazar ilçemize yeni bölüm açmayı düşünüyormusunuz?" demişti. Rektörüm kendisini kırmadan bir cevap vermişti. Demişti ki sana bir soru sorayım cevabını sen ver. Açıp açmayacağıma sen karar ver. Sen çocuğunu ulaşım sorunu olan bir yerde, sosyal aktivitesi olmayan bir yerde gibi bazı şeyler saymıştı ve okutmak istermisin demişti. Yenipazar başkanımda yok demişti. O zaman senin ilçene bölüm açmamı istermisin diye sordu, istemem demişti.
Bunları hiç unutmuyorum. Rektörümüz ilimize çok şey kazandırdı. Çarşamba sohbetleri yaptı. Bilecik buna sahip çıkmıyor ama çok önemli bir konu. Kendisine çok teşekkür ediyorum. 8 yıl görev yaptık hocam. Keşke görev süreniz bitmeseydi. Burada kalsaydınız." dedi.
"İKİ TANE JOP YEDİM"
Sevinen'in ardından Muhtarlar Derneği Başkanı İlhami Çınar konuştu. Dernek Başkanı Çınar şunları söyledi: "Çok heyecanlıyım. İki değerli insan yanımda. Bende şöyle bir anımı paylaşayım. 2004 yılında sayın belediye başkanımız göreve geldiği dönemlerde Bilecik'e üniversite kurulacak diye konuşmalar vardı. Gittim belediye başkanımızın yanına şuan ki Cumhurbaşkanımız o dönem Başbakandı ve Bilecik'e gelecekti. Ben dedim toplayayım insanları bir afiş hazırlatayım. Şeyh Edebali Üniversitesi istiyoruz diye. O zamanlar yeni muhtar olmuşum. Afiş yaptırdım, davulcuları tuttum. O zaman başbakanımızın nereden geleceğini bilmiyoruz. Bilgi vermiyorlar. Polis evinin helikopter pistine indi. Otobüse bindi. Otobüs tam geçerken atladım önüne o ara iki tane de jop yedim. Ama sağolsun başkanım muhtarımızdan zarar gelmez dedi. O ara otobüsün kapıyı açtık milli eğitim bakanı Hüseyin Çelik ve bazı bakanlar orada dedim ki "Başbakanım Osmanlı'nın başkentine bir üniversite lazım" dedik. O ara arkasını döndü Hüseyin Çelik'e hazır mı dedi Bilecik'in altyapısı tamam mı diye sordu. Başkanım alt yapısını bitirdi. Bilecik Üniversitesi diye kuruldu. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi olarak kuruldu. Allah bize böyle güzel bir insan lütuf etti. Bundan sonra gelecek arkadaş rektörümün bayrağını taşır inşallah.
Rektörümüz geldi. Tabi tanımıyoruz. Rektör hocamız bizim ilk kiracımız. Orada kaldı. Bana dedi ki "Muhtarım biz burada yaşıyorsak Bilecik'e katkımız olsun." dedi. Hemen kaydını İsmetpaşa Mahallesi Aydın Sokak'a aldırdı. Ben rektörüme çok teşekkür ediyorum." dedi.
"BİLECİK'İN ABİSİ"
Çınar'ın ardından Belediye Başkanı Selim Yağcı konuştu. Yağcı, bir araya gelmenin sevincini yaşadıklarını aynı zamanda Bilecik'in abisi olarak tanımladığı Rektör Özcan'ın ayrılacak olmasının burukluğunu yaşadıklarını söyledi. Yağcı şöyle konuştu: "Hayat başlangıç ve sonlardan ibaret. Her başlanan şeyin zaman içinde sonucu da oluyor. Önemli olan o geçen ikisi arasında bulunduğunuz yerde, mekanda insanlarla ne yaptığınız, ne kattığınız son derece önemli. Bilecik'in 2004 yılında belediye başkanı olduğumda hepimizin hayaliydi üniversite kurulması. 2006 yılında da sayın Cumhurbaşkanımız Bilecik'e geldiğinde akşam toplantı yaptık. Bilecik Polisevinde kalmışlardı o dönem. Bana arabaya bin şehri gezdir dedi. Şehri gezdirirken de Bilecik'e ne istiyorsun diye sormuştu. Ben kendisine açıkca para istemediğimi, biz de un var şeker var sizlerin talimatlarıyla bunları karıştırıyoruz. Benim edindiğim 2 yıllık deneyim helvanın tadı olmuyor. Bu şehre gelecek için ümit aşılanması lazım. Ancak bu üniversiteyle olur. Katalizör görevi yapacak bir girişime ihtiyaç var. Üniversite kuruluşunu bize biran önce lutüf ederseniz, şehrimizin geleceği de aydınlık olur dedim. Daha sonra 2007 yılındaki ilk grup toplantısında Bilecik Üniversitesi olarak da kuruldu.
"İÇİMİZDEN BİRİSİ OLDUĞUNU GÖRDÜK"
Tabi kurulduktan sonra iş bitmiyor. Bir çok üniversite görüyoruz. Şehirden uzak oluyorlar. Yani üniversite yöneticileri entellektüel birikimlerini kendi içlerinde harcıyorlar. Hocamız, abimiz Azmi bey şehrimize rektör olarak atandığında gerçekten tam bir beyfendi, hizmet erbabı, bizim içimizden birisi olduğunu gördük. Her davranışı her hareketiyle Bilecik için ne olur yaptığımız bu işi Bilecik'e daha faydalı hale nasıl getirebiliriz kaygısı ve çalışması içinde olduk. Kendileri istişareden vazgeçmediler. Toplumumuzun her kesimiyle iyi bir dialog içerisinde oldular. Zaten eserleri de fiziki anlamda kampüse girdiğimiz zaman gözüküyor. Manevi anlamda eserleri de toplumumuzun sevgisi, saygısı gönüllerde bıraktığı izdir. Bu en büyük kazanımdır. Bu anlamda hem dostum, abim, kardeşim olarak böyle bir performansı gösterdiği için kendi adıma gurur duyuyorum. Ben verdiği hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum. Bundan sonraki hayatında başarılarının devamını diliyorum. Bu bir ayrılış değil "es" diyelim. Gelecek zaman da rektörümüzün bilgisinden faydalanacağız. Bizi istişareye alıştırdı. Kendisine şehrimiz adına tüm konularda bilgi vereceğiz bilgi alacağız. Yine onun engin tecrübesinden faydalanacağız." dedi.
"BURADA KENDİMİ EVİMDE HİSSETTİM"
Yağcı'nın ardından Rektör Özcan konuştu. Özcan konuşmasında Bilecik'te bulunduğu süre boyunca kendisini evinde hissettiğini kaydederek şunları söyledi: "Bütün hayatın anlamı sizin bu topraklardan dünyaya hediye ettiğiniz şekliyle insana hizmet. Var olduğumuz andan itibaren bize sağlanan bütün imkanların bütün güç kudretin tamamının gayesi insana hizmet. Çevreye, dağa taşa yapacağımız hizmet de insana hizmet. Çünkü varlık aleminin en asil gerekçesi insanlığa yararlı birşeyler ortaya koymak.
İlla çok büyük makamlara gelmek ondan sonra hizmet etme durumunda değiliz. Allah bize hangi görevi yetkiyi verdiyse orada yapabileceğimiz hizmet, insana hizmet. Bende böyle bir yolculukla aranızdayım. Aslen Burdurluyum. Burdur ile Bilecik'in kültürü adeta bir ağacın iki dalı gibi. Köy isimlerine varıncaya kadar çok büyk benzerlikler var. Sanki bir kol ikiye ayrılmış bir kısmı oraya gitmiş bir kısmı buraya gelmiş. O yüzden burada kendimi hep evimde hissettim. Onun ötesinde doğal olarak büyük bir medeniyetin merkezi.
"HEP HAYIFLANIRDIM"
Bundan sonra önceki hayatımda Allah bana imkanlar verdi. Dünyanın pek çok ülkesinde yaşama eğitim görme ve çalışma fırsatlarım oldu. Oralarda üniversiteler gezdim araştırma merkezleri gördüm. Bazen iç geçirdiğim şeyler oldu, inşallah memleketizde de bundan olur daha da güzeli olur dedim. İnanırmısın benim Bilecik yolculuğum da böyle bir iç geçirmenin sonucunda olmuştur. 30 senedir otobüsle sabaha karşı bu coğrafyalardan geçerken hep hayıflanırdım. Böyle mi olmalıydı? Bir büyük dünya medeniyeti kurulduğu topraklar böyle mi olmalı diye içimden geçirirdim. Günün birinde "Al işte iç geçiriyordun hayıflanıyordun ne yapabileceksen seni de görelim" tarzdında bir imkan sunuldu.
Şunu söylemek istiyorum. Hayatımızda yaşadığımız hiç bir tecrübe gereksiz ve boş değil. Bizi birşeylere hazırlıyor. O hazırlık döneminde asıl önemli olan şeyin insana hizmet olduğunu aklımızdan çıkarmazsak araya benlik girmiyor veya nefis girmiyor. Daha çok nasıl hizmet edebilirim onu arıyorsunuz. Yapabildiğiniz kadar iyi niyetle onları yapmaya gayret ediyorsunuz.
"GÖNÜL İLİŞKİMİZ VAR"
Meslek hayatımda duygulandığım çok anlar oldu ama sektörümüzle doğrudan alakası olmayan ama gönül dostluğunun birer işareti olan muhtarlarımızın benim şahsımla ilgili program yapması hiç bir zaman unutamayacağım bir şey. Çünkü burada bir çıkar ilişkisi yok, aramızda bir iş ilişkisi de yok. Beklenti de söz konusu değil. Sadece bir gönül ilişkisi söz konusu. Bu gönül ilişkisi çerçevesinde de çok asil bir tören benim açımdan düzenlediniz. O yüzden ömrüm oldukça bu anı hep hatırlayacağım.
"DOĞUŞTAN BİLECİKLİYİM"
Elbette zaman zaman ziyaret edeceğim, görüşeceğim. Ben bir kere hem meslek itibariyle hem Türk olmam itibariyle zaten doğuştan Bilecikliyim. O yüzden Bilecik'ten ayrılmak söz konusu değil. Allah güç kuvvet verdikçe burası için yapabileceğim her ne olursa yapmak benim bir vazifem. Ama onun ötesinde dostluklarımız var, hatırı var. İyi günde kötü günde beraber olacağız. Burada bulunduğumuz süre içeirsinde bize gönüllerini açan tüm dostlarımıza teşekkür ederim. " dedi.
Konuşmaların ardından Muhtarlar Derneği Başkanı İlhami Çınar ve Ziraat Odası Başkanı Ahmet Sevinen Rektör Özcan'a plaket ve tabak hediye etti.