Günümüzdeki Çevre ve doğa kirliliği üst derecelerde ve KARA TEHLİKE halindedir. Bilecik’in ormanları dokusu ve tüm olanlar maden arama ve işletme ruhsatlar ile kapatılmıştır. İL merkezi ve ilçelerin çevresi, kuru dereler, otul tarlalar ve tüm "keleme" işlenmeyen alanlara maloz, harfiyat artığı toprak ve de çöp atılmaktadır. Belediyelerin atık ve çöp alanlar kentleri seralar gibi çevirmiştir.
Karasu deresi başta olmak üzere tüm akarsulara ve kıyılarına "çöp" atık dökülmektedir.İl merkezi için 2700 hektara yakın mücavir alan planlanmış ve çevre düzeni planında belirlenmiştir. Bunun anlamı bu alanda "kaçak" yapı ve gelişi güzel plansız yapılaşmalar "dur" demektedir. Mevzii imar drunlar titizliklr verilmeli hele hele 1/25000’lik ve 1/5000 vede 1/1000’lik planlar yaptırılmadan, nazım plan oluşturulnadan mevzi imar da nazlanarak verilmelidir. Böyle mi olmaktadır? İster mücavir alan içinde olsun ister dışında ilin en az metkezi çember çapı 10 km içinde ÇEVRE kirliliği ve doğayı bozucu yaratıcılıkta "inşaat ve tesislere" izin verilmeyecekken bakın neler olmaktadır?
1) Başkalarının nedenleri bizi ilğilendirmeden, TEME vakfı olarak bütün karşı koymalarımıza rağmen, İL merkezinin içine kent gelişme aksi doğrultusunda 10 km’lik çaptaki çember içine çimento fabrikası ısrarla kurdurulmuştur! Bu fabrikanın kuruluşunda, TOPRAK KORUMA KURULUN’ da yapılan çirkinlikler tanıklarıyla bilinmektedir. Fabrika kurulabilirdi, itirazımız çoğrafi, toprak ve çevre olarak daha gerilere yapılmasıdı, bazılarının iddaa ettiği gibi Çukurören köyüne yatırılması bizim "şiddetle" karşı koyduğumuz bir seçenekti.
2) Bu durumda da daha da kötü şeyler olmakta kötülükler yapılmaktadır. Daha Çevre düzeninin planına geçilmeden, İL merkezinin Çevresi taş ocakları ve mermer, kırma tesisleri ile adete muhasora altına alınmaktadır. Gülümbedeki Çevre rezaletine kayıtsız kalındığı gibi, Yenişehir yolu kıyısına pelitözünden 4 km mesafeya TAŞ ruhsatı verilebilmektedir. Burada istenseydi bu işletme değişik kanallardan engel konulabilirdi. Hemde yasal yollardan mahalli Çevre kurulu, Toprak kurulu v.b tüm kurullar, Valilik yönetimi altındaki kamu personeli çoğunluğundan oluşmaktadır. Tehlike ve risk uygun biçimde ve bilimsel olarak kurul üyelerine açıklandığında kurullar "ÇEVRE" hala istismar edebiliyorsa kanuni ve vicdani sorumluluk ve yetkili ve sorumlu yöneticilerde olacaktır! Ülkenin çarpık kentleşmesi işte böyle olmaktadır.
3) İddaalarında haklı olup olmadıkları, idare mahkemesinde görülecek idari dava sonucunda belli olacaktır.Bozüyük İlçesi Belediye başkanlığı ve bazı dernekler birlikte Çevre Düzeni planına itirazla bazı konuları "dava" olarak gündeme getirmişlerdir.İsteklerini 21 madde halinde yazılı olarak dile getirmişle,İL genel meclisinde konu ele alınmış, itirazlar sorular halinde sıralanmıştır.İlğili itirazlar içeren yazı Bayındırlık Bakanlığı TAU genel müdürlüğünce cevaplandırılmıştır ancak Bozüyük insiyatif platformu ve Belediye tatmin olmadığından "dava" açacaklarını bizzat bana derneklerden bilği olarak iletmiştir. Geçmişten gelen uygulamalardan gördükleri "alınmalardan" kuşkulandıkları için malesef davalık hale gelinmiştir.Yine belirtiyorum, Bozüyük Belediyesi ve beraber hareket eden sivil insiyatif KONUYU ciddiye almıştır.PLANA inanmakta içeriğindeki bazı noktalardan kendilerine kuşku ve endişe duymaktadırlar.KENT konseyleri işlemektedir.
4) Peki Bilecik İL merkezinde ne olmaktadır.Koca bir "HİÇ" kent konseyi başta olmak üzere "SİVİL İNSİYATİF" hepimiz uykudadır Biz plan dedikçe şüphe, kuşku var ama siyasi arenada ve sivil insiyatifle hareketi bırakın merak bile yoktur. Kent konseyi,İL merkezinde, ne için teşekkül edilmiştir içinde olduğum halde bende anlayabilmiş değilim...devam edecek