İlimizde eğitim-öğretim hayatını sürdüren 36 bini aşkın öğrenciye hiperaktivite taraması yapılacak.
Ahmet MEŞE
Bilecik Valiliği, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü ortaklığında öğrencilere hiperaktivite taraması yapılacak. Geçtiğimiz hafta düzenlenen Milli Eğitim Danışma Komisyonu toplantısında konuyla ilgili konuşan Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan adeta ezberbozdu. Yaramaz olduğunu düşünülen çocukların büyük bir bölümünde hiperaktivite ve dikkat eksikliği rahatsızlığı olduğunu kaydeden Rektör Özcan, ilerleyen günlerde hayata geçecek bir projeden bahsetti.
Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi ile işbirliğinde yapılacak projenin Türkiye'ye örnek olabileceğinin altını çizen Özcan, modern hayatın tehditlerine karşı hazırlıklı olunması gerektiğini anlattı. Özcan, önemli mesajlar verdiği ve çarpıcı analizlerde bulunduğu konuşmasında ülkemizde çocuklar için hayırlı bir iş yapacaklarına dikkat çekti.
'EN ÖNEMLİ KOMİSYON OLDUĞU KANAATİNDEYİM'
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan projeyle ilgili şunları kaydetti:
" Yaklaşık 6 yılı aşkın bir süredir Bilecik'te görev yapıyorum. Pek çok toplantılara, komisyonlara katıldım ama gerek mesleğimiz itibariyle gerekse ilgilendiğimiz alan itibariyle bizim hayatımızdaki en önemli komisyonun bu olduğu kanaatindeyim. Çünkü hem bizi hem de ülkemizin geleceğini ilgilendiren bir mesele. Çekinmeden canlarımızı feda edebileceğimiz tek varlığımı çocuklarımız. O çocuklarımız da sizlerin büyük gayretiyle, desteğiyle güvenli bir şekilde eğitim-öğretim hayatlarına devam ediyorlar.
'MODERN HAYATIN TEHDİTLERİ ÇOK FAZLA'
Zamanın, modern hayatın tehditleri çok fazla. Bu komisyon toplantısında büyük bir emekle, gayretle özellikle fiziki anlamda birçok tedbirin alındığını gördük. İşin bir de terbiye boyutu var onu da öğretmenlerimiz mutlaka çok iyi yerine getiriyorlardır, onunla ilgili de mutlaka bir şeyler düşünmemiz lazım. Alttan gelen gençlerimizle birlikte yaşamayı keyifli hale getirecek değerler bütünlüğü itibariyle gün geçtikçe sıkıntılar ile karşılaşıyoruz. Oralara eğilerek müşterek projeler yapmamız lazım.
Benim bugünkü konum ondan ziyade yine modern hayatın başımıza musallat ettiği bir başka rahatsızlık hiperaktivite ve dikkat eksikliği. Bu konuda bizzat tecrübelerim var, meslektaşlarımdan edindiğim intibalar var, her gün karşılaştığım öğrencilerim var. Özellikle son 30-40 yılda sağlık ekiplerinin daha çok beslenme ve stres kaynaklı olarak apartman hayatının bize bakiyesi oalrak gündeme getirdikleri çocuklarımızdaki hiperaktivite ve dikkat eksikliğinin en büyük tezahürü bizim yaramaz çocuk sendromu dediğimiz, bir türlü söz dinlemeyen, cam çerçeve kıran etrafa tehdit ve tehlike sinyali saçan, bu ortamda da anne babaların harap düşüp onları dövüp, azarladığı ve birbirini tetikleyen, gittikçe büyüyen bir problemle karşı karşıyayız.
'BİLİNÇLİ OLMADIĞIMIZ İÇİN FARK ETMİYORUZ'
Eğer biz bu çocukları 20 yaşına kadar sağlıklı, normal bir hayat standardına alıştıramazsak ondan sonraki hayatlarını kendi başlarına sürdüremiyorlar. Hayatları boyunca hem ilgiye hem desteğe hem de himayeye ihtiyaç duyuyorlar. O da toplum için çok büyük bir külfet ama onun ötesinde çocuklar kendileri zayi oluyorlar. Ne yazık ki bu çocukların oranı günümüzde çok fazla, yüzde 20-30 seviyelerinde. Biz bu konuda bilinçli olmadığımız için fark etmiyoruz. Ailelerimiz, anne babalarımı bilinçli değil çünkü onlar çocukken bu rahatsızlık yoktu. Onlar çocukken biriktirdikleri enerjileri toprağa boşaltıyorlardı. Şimdi çocuklarımızı toprağa bırakamıyoruz, özellikle beslenme alışkanlıklarından kaynaklanan hormonel bozukluklarla birlikte tetikleniyor ve çocuklarımızı kaybediyoruz.
'36 BİN ÇOCUĞUMUZU TARAMADAN GEÇİRECEĞİZ'
Toplumumuzda yüzde 10 civarında özürlü çocuğumuz var. Biz üniversite olarak geçtiğimiz yıllarda bunlarla ilgili programlar yaptık. Onları hayata kazandırmak adına elimizden geleni yaptık. Yine Milli Eğitim Müdürlüğü ve Valiliğimizle beraber Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden bir heyet ile bizim hocalarımız burada bir ekibe Mili Eğitim Müdürlüğümüzün uygun göreceği rehberlik ekibine bir uzmanlık eğitimi verecek. Sonra o uzmanlarımız ilimizde bulunan 36 bin çocuğumuzu bir taramadan geçirecekler. Daha sonra hocalarımız bu tarama sonuçlarını analiz edecekler. Analiz sonuçlarından sonra rahatsız çocuklara özel programlar yapılarak onların ailelerinin eğitilmesi içinde programlar hazırlanacak.
'HİPERAKTİVİTE VE DİKKAT EKSİKLİĞİ BİR YARAMAZLIK DEĞİL'
Dikkat eksikliği ve hiperkativite hastalığı bir yaramazlık değil. Vücutlarının biyolojik ve hormonel yapısı sağlıklı diğer çocuklar gibi çalışmıyor. Bir örnek vereyim bu tür çocuklarda yarın diye bir şey yok. Hareketlerin bir adım sonrası diye bir şey yok. İçinden dürtü olarak ne geldiyse bedeli ne olursa olsun onu yapmak istiyor bu çocuklar. Sobaya dokunursam elim yanar, dokunmayayım diye bir kurgu yok. O anda hoplamak geliyorsa hoplayacak, atlamak geliyorsa atlayacak. Dolayısıyla her gün bir yerde bir arıza ve bir aksaklık var. Bunların aileleri ile ilgili doktorların genel kanaati ya çocuklarımız tedavi olacak ya aileleri tedavi olacak. Çünkü hayatlarını normal sürdürebilmeleri çok zor. Bedelini de çocuklar ödüyor.
'TÜRKİYE'YE ÖRNEK OLABİLİRİZ'
Biz Tükiye'ye örnek olabiliriz diye düşündük çünkü oran olarak 36 bin öğrenciyi kısa sürede tararız ve ümit ederim çok hayırlı bir iş yaparız. Özellikle öğretmen arkadaşlarımdan istirham ediyorum onların gözlemleri çok önemli. Eğer bu bilgiler ile birlikte değerlendirirlerse bize veri tabanı hazırlarlar. Bizde onların aileleri ile birlikte programlar yaparız. İşin içine Sağlık Müdürlüğümüzde dahil olduğu zaman onlarda tedavi boyutunda bize katkı sağladıkları zaman ülkemiz ve çocuklarımız adına hayırlı bir iş yaparız.
28 Kasım'da bizim heyetimiz gelecek. Burada Milli Eğitim Müdürlüğümüzün uygun göreceği bir uzman heyetine eğitim verecekler ve tarama setlerini bize bırakacaklar. İkinci yarı yıla kadar taramalarımızı gerçekleştirirsek ikinci yarı yılda da hem tedavi hem bilgilendirme ve eğitim programını bu sene içerisinde gerçekleştirebiliyoruz."