Orman alanlarımızın ülke genelindeki kapladığı olan istatisklerde veri olarak yüzde 28’lere kadar geldiği belirtilmektedir. Aslında bu oran yeterli olmamakla birlikte tamamı “VASIFLI” olduğunda, iyi denebilecek bir rakamdır. Ancak bu olanın içinde “KARMA” ve bozuk orman alanları ve hatta 2-B tanımıyla orman alanı vasfını kaybetmiş kısımlar da dahildir kanısındayım.
Ülkemizde önemsenecek bir ölçekte ağaçlandırma ORMAN alanlarında EROZYN kontrolü ve ormanlaştırma çalışmaları sürdürülmektedir. MİLLİ ağaçlandıra SEFERBERLİĞİ kapsamında başta ÇEVRE ve ORMAN BAKANLIĞI, MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI özellikle okullar, tüm kamu kurum ve kuruluşları katkıda bulunmaktadır.
Proje ve programlar planlı bir şekilde kampanyalar tüm yurdumuzda devam ettirilmektedir. Azımsanmayacak bir gayret, çaba ve önemi il valilikleri, kaymakamlarımız, özel sektör kurum ve kuruluşları, sanayi odaları, fabrikalar, OSB’leri, muhtarlıklar bu kampanyaya katılmışlar ağaçlandırma seferberliği yürütülmektedir. Ancak çok önemli iki tehlikeyi EĞİTİM ve DENETİMLE çözmek mümkündür.
1-ORMAN YANGINLARI; Her yıl binlerce hektar (bir hektar= on dekar (dönüm) ormanlarımız YANGINLARLA kül olmaktadır. Yerini aynı alanda ORMANLAŞTIRMAK ekosistem olarak (ÇEVRESEL DEĞERLERLE) mümkün değildir. O alan asla bir daha eski haline gelmez. Belki ağaçlandırabilirsiniz ama asla eski doğal haline kavuşamaz! Bizim ormanlarımızın %96’sı DOĞAL ORMANLARDIR. Doğal ormanların çok zengin bitki örtüsü ve canlıları vardır. İnsan eliyle kurulan orman alanlar, DOĞAL Ormanların sağlayamaz.
Yangınları günlük tatilciler, kısmen çobanlar, anız yakan çiftçiler ve kasten sabotajcılar çıkarmaktadır. Bu konuda, önlemler, İLETİŞİM ve DENETİM ile birlikte tüm öğrenciler-Halkımız EĞİTİME, tabi tutulmaktadır. Aynı milli Ağaçlandırma SEFERBERLİĞİ gibi her yıl NİSAN ayında “YANGINLA MÜCADELE EĞİTİMİ” seferberliği yapmalıyız. Yanan Ormanların yerine ortalama 80 yıl sonra ORMAN vasfı ve EKOSİSTEMİ yerleşebilmektedir.
2- ORMAN ALANLARININ İÇİNDE, çeşitli sektöre ham madde temini için MADEN ocakları açılmaktadır. Bu ocaklar “ORMAN İÇİNDE” yeterli önlem alınmadan çalıştırılmaktadır. Önemli bir tartışma konusudur. Etrafına –Çevreye ve Orman içindeki toprak örtüsü ve floraya zarar vermektedir. Zira üstüne posa toprağı, maloz ve parça ve taş v.b. atılmakta, kayıtlı olandan fazla olan zarar görmektedir. Maden işletmelerinde çalışan personel kırda, zor şartlarda çalışmakta çevreye önem vermek aklından bile geçmemektedir. İş burada sorumluluk alanlara, ocak başındaki görevlilere düşmektedir. Birinci derecedeki sorumlular ormanların içinde bilinçsizce ve Eğitimsiz olarak ocak çalışmalarını yapmalarını görmüyorlar bile! Ve bu olanların kontrol ve denetimi yeteri sıklıktan vazgeçtik “Hiç” gidilemeyen ocaklar vardır neden mi? Sadece ilimizde RUHSAT almış 900 adeti aşan ocak namzeti vardır. 450 civarındaki ocak faaldir. Çevre ve Orman Bakanlığının eleman sayısı bu ocakları, şikayetsiz kontrol edebilmeye yeterli değildir. Kategoriye göre veya olasılık kurayla periyodik kontrolü gidilebilme şansı yoktur! Sayıları ve denetlenen faaliyetlerini burada yazmayı gerek görmüyorum.
Yukarıda bahsettiğim olanlar için yeni maden kanunu değişikliği hazırlanmaktadır. Burada en önemli konu ocak çalıştırma teknik ve teknolojisi ve ÇEVRESEL zararların önlenmesi adına etkili EĞİTİM verilmelidir.Ardından da yeterli sayıda kontrol ve denetim elemanı yetiştirilip atanmalıdır. Bilecik ilinin %52 orman alanı! KEVGİR gibi olmadan bu önlemler alınmalıdır.