TAVŞAN BAYIRI AŞMADAN!..

HİKMET ÖZTÜRK

Seçim hengâmesinde gözden kaçırdığımız bir hususu, geçenlerde Milliyet yazarı Güngör Uras gündeme getirdi. Sınırsız borçlanan, borç batağında yüzen bir toplum olduğumuz gerçeğini hatırlattığı için, yazara teşekkür ediyoruz.

Borçtan korkmayan, borçlanmaya özendirilen bir toplum nereye kadar gider bilmiyorum. Tasarrufa nereden başlamak lâzım acaba? Tasarruf dedikse birikim anlaşılmasın, bu şartlarda vatandaşın birikim yapması mümkün değil, hiç değilse gereksiz giderlerinin hangilerinden vazgeçmeli?

Hanelerin % 60 ının borçlu olduğu bir toplumda huzur aramak, sizce de abes değil mi? Huzursuzlukların çoğu ekonomiden kaynaklanmıyor mu? İstediğini alamayan ailelerdeki geçimsizliğin birinci sebebi ekonomik yetersizlik değil mi? Ekonomi, “sınırsız ihtiyaçlarla, sınırlı tatmin vasıtaları arasındaki dengeyi kurma bilimidir” diye tarif edilir. Kişilere göre her şey ihtiyaçtır, ancak bunu karşılayacak güç arasındaki denge iyi kurulmalıdır. Yıllar önce atalarımız “yuvayı dişi kuş yapar” diye boşuna söylememişler. Ailede ekonomik dengeyi kurmak hanımlara düşmektedir. İsraftan mümkün olduğu kadar kaçınmak, bütçelerinin ulaşamayacağı rakamlarda borçlanmamak evdeki huzura katkı sağlayacaktır.

O kadar çok gereksiz harcamamız var ki, saymakla bitmez, hangisinden vazgeçeceğiz? Buna bir de özendirici tv reklâmlarını, cep telefonu mesajlarını ekleyecek olursak, alışkanlıklarımızı nasıl bırakacağız? “Hediye” ve “bedava” kelimelerine bayılıyoruz. Şu kartla alış veriş yaparsan, şu kadar puan “hediye”, bizim hatta geçersen, şu kadar dakika konuşma “bedava”. Biz de millet olarak bu tür tuzaklara balıklama atlıyoruz. Her şeyin madde ile ölçüldüğü günümüzde kim kime “bedava” bir şey verir, karşılıksız kim kime hediye verir, hele hiç tanımadığınız kişi veya kurumlar, bu milleti ne kadar çok seviyorlarmış! “Bedavalar” “hediyeler” havalarda uçuşuyor, tabir caizse “sebil”, kapanın elinde kalıyor.

Toplum olarak, şapkamızı önümüze koyup düşünmek zorundayız, nereye kadar ve nereye gidiyoruz? 74 Milyonluk Türkiye’de, 12 Milyon kişinin tüketici kredisi kullanması, 36 Milyon kredi kartı ve 69 milyon banka kartının mevcudiyeti sizce normal mi? 602 Milyar Tl.( eski ifade ile katrilyon) kredi borcu olan toplumun, bu kredilerin kullanılmasında kusuru varsa da, devletin hiç mi kusuru yok. Sayın Başbakan, meydanlarda hiçbir bankanın zarar etmediğini Hükümetin bir başarısı gibi öğünerek ifade etti. Bankalar isteseler de böyle bir sistemde zarar edemezler. Dosya masrafı, havale masrafı adı altında aldıkları paralara bakar mısınız? Uzun vadeli kredilerde, ödenen taksitlerin ne kadarı ana borçtan düşülüyor, ne kadarı faize gidiyor? Borcundan erken kurtulmak isteyen vatandaştan ayrıca erken ödeme tazminatı istiyorlar. Bankalar, vatandaşın kanını emerken, Devlet buna çanak tutuyor. Çaresiz kalan vatandaş bile bile borç batağına düşmektedir. Bu anlayışla toplumun borçtan kurtulması mümkün değil. Tavşan bayırı aştıktan sonra alınacak tedbirlerin de hiç faydası olmayacaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.