YATAKLIK ETMEK…

MUZAFFER ÇEVEN

Suç işleyen, hata ve yanlış yapan olumsuz bir iz bırakır… Suça göz yuman, suça zemin hazırlayan, suça yataklık yapan ise kalıcı iz bırakır, kalıcı zarar verir… Hata ve yanlış yapılır… Bu, belki telafi edilebilir... Hata ve yanlışa fırsat vermenin ise, hiçbir masum tarafı olamaz… Görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmediğimizin canlı kanıtlarıdır, suç makinasına dönüştürdüklerimiz… Yataklık etmek, suçu işlemekten daha kötü hâl… İnsan olmanın ve insan kalmanın bedeli, suça, kötülüğe engel olmak… Yataklık etmek, sadece bir eyleme değil, bir duruma, bir role, bir ihanete, bir suça bilerek ya da bilmeyerek yardım etmek… Yataklık edilen yer; suçun barındığı yerdir, dinlendiği yerdir, saklandığı yerdir… Yataklık etmek, sessizlikten, korkudan, çıkar ilişkilerinden, anlamsız sevgiden ve körü körüne sadakatten doğar… Yataklık etmedeki sessizlik, eylemi işlemekten daha kötü bir durum…

Yataklık etmek, yataklık yapanın kendi karanlık tarafına göz yummasıyla ortaya çıkan hâl… Vicdanın derinliklerinde saklanan küçük günahlar, bastırılan öfkeler, görmezden gelinen kötülükler, zaaflar, yalanlar, korkular; suç işleyenlere alan açar, onları büyütür, gece olup ışıklar söndüğünde iç sese bile itiraf edilemeyen işbirliklerine dönüşür… Bu ise, yataklık edilecek kişi ya da şeye iç barınak oluşturur… Bu, görünürde yataklık edeni korur; ancak, aslında, çoğu zaman içteki çürümeyi bir süreliğine gizler… Jung’un ‘gölge arketip’idir (insanın karanlık özelliklerini reddedip, onları bastırması ve farkında olmadan sürekli olarak çevresine yansıtmasıdır) bu… İnsan, kendi karanlık yönlerini bastırdıkça, bu yönler daha da güçlenir… Toplumsal düzeyde yataklık etmek, daha çetrefilli… Sistemli suskunluklar, toplumu suçun ortağı hâline dönüştürür… Meselâ, bir kimseye yönelik yapılan şiddet, mahalle sakinleri tarafından bilinir, ancak bir şey yapılmaz… Bir çocuk istismarı herkesin gözünün önünde yaşanır, lâkin utanç; korkuyla ve kayıtsızlıkla gizlenir… Yataklık edilen yer, failin evidir… Sorumlular suskun olur, medya manipüle edilir ve kol kırılır yen içinde kalır… Kötülük, bir zorbanın çığlığıyla değil, çevredeki sessiz onaylarla, insanların görmezden gelişleriyle büyür... Yataklık etmek, suçun işlenmesinden daha vahim…

Yatak, hem konforun hem savunmasızlığın simgesi… İnsan yatakta dinlenir ve en korunmasız hâldedir… Bu ikili anlam, yataklık etmenin de doğasını yansıtır… Birini korumak, kollamak için yataklık edilir; sözüm ona sevgi, merhamet, şefkat ve sadakat nedeniyle… Lâkin kötülüğün büyümesine sebepse eğer; artık sevgi, merhamet, şefkat ve sadakat değil, bir tür suç ortaklığıdır bu… Bir annenin oğlunun suçlarını örten şefkati, bir dostun arkadaşının yalanını bildiği halde susması, bir kurumun kendi içindeki adaletsizlikleri ‘kurumsal itibar’ adına örtmesi ve nicesi… Hepsi, aynı eylemin uzantıları olsa gerek… Bu mânâda yataklık etmek, bazen en saf duyguların en kirli eylemlere aracılık etmesine evrilmesidir… Yataklık etmek, sadece bir eylemi değil, onun içindeki çelişkileri, duyguları ve hesaplaşmaları da gösterir… Herkesin içinde bir gölge vardır ve maalesef herkes zaman zaman bu gölgeye yer açmaya meyillidir… Asıl mesele, ‘gölge arketip’in ne zaman sadece bir barınak olduğunu, ne zaman bir suçun zeminine dönüştüğünü fark edebilmek… Böylesi bir durumda, hüzünlü bir gecede, insan kendine bile yataklık eder… Yataklık etmek; bireysel psikoloji, toplumsal yapı ve etik felsefesi içinde her daim onmaz bir sorun… Yataklık etmek; sessizlik ve ortaklık kavramlarıyla iç içe geçen hukukî ve etik problem… Yataklık etmek; eylemden ziyade, eylemsizliğin içinde gizlenen aktif rolü görünür kılan ahvâl… Yataklık etmek; suçun barınağı, suçun meşrulaştırıldığı, örtüldüğü ve hatta yeniden üretildiği zemin… Yataklık etmek; bireylerin eylemsizlikleriyle sistematik kötülükleri nasıl mümkün kıldığının tek açıklaması... Yataklık etmek; suça göz yumulan pasif görünümlü aktif eylem aslında… Fail olmak, fiili işlemek olarak açıklanamaz… Asıl fail olmak, işlenene sessiz kalmak… Bir bireyin suskunluğu, ahlâkî olmayan davranış biçimi… Acıya, baskıya, ahlâksızlığa mâruz kalan bir kimsenin acısına tanıklık eden, ancak müdahil olmayan, aslında adaletsizliğe geçit veren kişi…

Yataklık etmek, bir tür içsel barınma ve bastırma da olabilir… Kişi, kendi içinde taşıdığı öfkeye, kıskançlığa, intikam arzularına yataklık edebilir… Kişinin zaaflarıyla yüzleşmemesi; onları dönüştürmek yerine saklamasına, kötülüğü bilinçsizce yüklenmesine sebep… Bilginin, otoritenin elinde bastırma ve yönlendirme aracı hâline gelmesi ise, sosyal facia… Medya, hukuk ve eğitim kurumları; olayları görünür kılmadığında, toplumsal bağışıklık ve aymazlık oluşur… Yataklık etmek, bir suç işlemek kadar ciddi mesele… Kim daha suçlu, suçu işleyen mi, azmettiren mi, yataklık eden mi? Suçlu (fail), doğrudan yasa dışı eylemi gerçekleştiren kişi… Suçu azmettiren, suça göz yuman suçludan daha suçlu… Yataklık eden, suça yardım eden ve gizleyen kişi… Suçu gizleyen ve suça yardım eden, suçludan ve suçu azmettirenden daha suçlu… Suçun işlenmesine karşı olmayı önlemek; insan olamamak demek… İnsan olamayan, insan kalamayan; caniliğin tavan yapmışı… Hukukta, doğrudan eylemi gerçekleştiren kişi (fail) daha ağır ceza alır; yataklık eden kişi, suçu planlamışsa veya suçu işlemesi için failin önünü açmışsa, cezası artar… Terör, organize vb. olaylarda, yataklık suçu; asıl fail kadar ciddi kabul edilmekte... Vicdanlarda ise; suç işleyen, kötülüğü yapan faildir; yataklık eden, kötülüğü durdurabilecekken sessiz kalan ya da destek olan, gerçek suçludur… “Kötülüğe göz yummak, kötülüğü yapmaktır.” (Sokrates)… Kötülüğü bilerek seyretmek ya da ona yardım etmek, kötülüğü doğrudan yapmaktan daha ağır bir suç… Yataklık eden, bilinçli bir tercihle kötülüğün sürmesine izin verendir… Suçlu, tutkularına yenik düşmüş olabilir; yataklık eden, daha serinkanlı olan ve ihaneti temsil eden… Kamu vicdanında, asıl suçu işleyenden çok, ona zemin hazırlayan, göz yuman sistem veya çevre, daha suçlu… Rüşvet alanlardan ziyade, onu teşvik edenler, sistemin devamına katkı sunanlar, toplumun bozulmasını hızlandırırlar; suça göz yumanlar ise bozulmanın sürekli hâle gelmesine neden olurlar...

Kadim medeniyetimizde, ‘yataklık etmek’ kesin olarak yasaklanmış bir fiil… “İyilik ve takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çok şiddetlidir.” (Maide, 2)… “Kim güzel bir işe aracılık ederse, ondan kendisine bir nasip vardır. Kim de kötü bir işe aracılık ederse, onun da ondan bir payı vardır. Allah her şeyin karşılığını verir.” (Nisa, 85)… “Kim haksız yere bir zulme yardım ederse, Allah onu o zulümle baş başa bırakır… Bir kimseye zalim olduğu hâlde yardım eden, Allah'ın gazabına uğrar… Bir zulmün yayılmasına sebep olan kimse, o zulmü işleyen gibidir…” (Hadis-i Şerif)… “Kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin (uzak dursun).” (Hadis-i Şerif)… “Kim bir kötülüğün işlenmesine yardım ederse, o kötülükten nasibi kadar günaha girer.” (Hadis-i Şerif)… “Allah’ın yasakladığı bir fiili işleyene yardım etmek, o günahı işlemek gibidir. İçki içenlere hizmet etmek, onlara mekân temin etmek veya bu işe aracılık yapmak, harama destek olmaktır.” (İbn Kayyim el-Cevziyye)… “Müslüman, haram işlenen bir mecliste bulunmamalıdır. Eğer böyle bir ortamda bulunursa ve onları engelleme imkânı varsa engellemeli, yoksa orayı terk etmelidir.” (İmam Nevevî)…

İyi bir insan, erdemli bir birey olmalı; iyilik niyetini ve kötülükle mücadele gayretini topluma da yansıtmalı… Bu sorumluluğun adı, ‘emr-i bi'l-maruf nehy-i ani'l-münker’, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak… Selam, sevgi ve saygılarımla. https://bit.ly/muzafferceven

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.