BAM TELİ İKİNCİ SEZONU AÇTI
Gazetemiz Sahibi Şadi Erdal'ın hazırlayıp sunduğu, Gazetemiz Yazarlarından Edebiyatçı Yazar Ali Erdal ve Pazaryeri Belediyesi Eski Başkanlarından Hikmet Öztürk'ün konuk olarak katıldığı 'Bam Teli' programı ikinci sezonunda takipçileriyle buluşmaya başladı.
Bam Teli'nin ikinci sezonunun ilk bölümünde, CHP'nin tutuklanan HDP'li vekillere yönelik tavrı masaya yatırıldı. Türkiye'nin ana muhalefet partisinin terör örgütünün siyasi uzantısı olan bir partiyle birlikte hareket etmesinin yanlış olduğu vurgulanırken, bazı HDP'li ve CHP'li milletvekillerinin açıklamaları üzerine değerlendirmelerde bulunuldu.
Bam Teli'nin ayrıntılarını videodan izleyebilirsiniz.
Şadi ERDAL: Bam Teli programının ikinci sezonunu açmış bulunuyoruz. İkinci sezonumuzun ilk programında HDP milletvekillilerinin tutuklanması ve CHP’nin bu tutuklanmalar karşısındaki tavrını konuşacağız. Bununla ilgili ilk konuşmayı ben yapacağım.
Devlet, her zaman vatandaşına karşı sabırlıdır. Tabi bu sabrın da zamanı var. HDP milletvekilleri, devletin yıkılması ve anarşiyi körükleme çabası içerisinde oldular. PKK terörü 30 yılı aşkındır Türkiye’de 40 binin üzerinde insanımızın şehit olmasına neden oldular.
Son zamanlarda HDP milletvekillerinin terör olaylarına karışan militanların cenazelerine gidiyorlardı. Yine birçok HDP milletvekilinin zaman zaman Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yıkılması üzerine beyanatları oluyordu. Bunların içerisinde HDP eş başkanı denen Figen Yüksekdağ, “Biz sırtımızı PYD’ye, YPG’ye dayadık” diyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devletine sırtını yaslamıyor, terör örgütlerine sırtını yasladığını söylüyordu. Yine Hakkari milletvekili Abdullah Zeydan, “Sizi PKK tükürüğü ile boğar” diyor Türkiye Cumhuriyeti Devletine. Bir milletvekili kendi özel arabasında PKK’nın silahlarını taşırken yakalandı. Bu HDP milletvekillerinin hepsinin devlete karşı çok sözler söyledikleri vaki.
'DEVLET BUGÜNE KADAR SABRETTİ'
Devlet bugüne kadar bunların hepsine sabretti. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmak için uğraşan diğer fraksiyonlarla birlikte hareket etmeye başladılar. Son zamanlarda bilindiği gibi FETÖ ile beraber hareket ettikleri anlaşıldı.
Bunları kollayan devletler var. Avrupa devletlerinin içinde PKK’lı, FETÖ’cüler duruyor. ABD’nin PKK’ya yardım ettiği söyleniyor. Yani öyle bir hal aldı ki, bunlara yapılan yardımlar sabrı taşırdı. Sonucunda da TBMM’de suç işleyen milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Bunun içinde savcılıklar hazırlanan dosyaları devreye soktu ve suçlu olan milletvekillerini mahkemelere ifade vermeye çağırdı. Sadece HDP’liler değil, CHP’nin ve MHP’nin içerisinde de AK Parti’nin içerisinde de dosya hazırlanıp dokunulmazlığı kaldırılan milletvekilleri oldu. Bu milletvekillerinin hepsi savcılıklara ifadelerini verdiler. Ama HDP milletvekilleri meydan okudular biz gitmiyoruz dediler. Gitmediler, devlet de tabi gitti getirdi ifadeye götürdü. Savcılar da bunları bahsettiğim konuşmaları yüzünden ve daha ağır konuşmaları yüzünden tutukladı.
Bu tutuklamalar karşısında CHP, tutuklamaların yanlış olduğunu söylüyor. Kemal Kılıçdaroğlu açıklama yapıyor, diyor ki; “Seçimle gelen seçimle gider” Halbuki bu ifade milletvekilleri için değil, iktidarlar için söylenebilir. Çünkü seçimle gelip, seçimle gitmeyen devreler oldu Türkiye’de. Demokrat Parti seçimle geldi, seçimle mi gitti? Muhtıralar oldu, 12 Eylül hadiseleri oldu. 28 Şubat’ta Refah-Yol iktidarı seçimle geldi, seçimle mi gitti? Mecburi götürüldü. O zamanlar içerisinde CHP’nin ‘Seçimle gelen seçimle gider’ dediğini görmedik. Ama HDP milletvekilleri içeri alınınca seçimle gelen seçimle gitmeli bu sert çıkışını milletin değerlendireceğini düşünüyorum. Bir memlekette iktidar ne kadar ihtiyaçsa o kadar da muhalefete ihtiyaç var. Ama CHP’nin devlet yıkıcılarına karşı bu kadar yakın davranması hayra alamet gözükmüyor.
'CHP'YE YAKIŞMIYOR'
CHP son zamanda HDP ile beraber bir karar alıyor. Kartal’da bu HDP’li vekillerin tutuklanması için miting tertipliyor. Bu bir ana muhalefet partisine yakışmıyor diye düşünüyorum ben. Çünkü bir taraftan diyeceksin ki ben Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu olan bir partiyim, yani kendine dokunulmazlık zırhı büründürüyorsun ama öbür tarafta Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yıkılması için uğraşan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kolluk kuvvetlerini katliamcı gösteren, ordumuzun PKK mücadelesini sanki doğudaki bütün insanlara zalim davranır bir ordu gibi göstermeye kalkan HDP’lileri bu kadar tutmak bence CHP’ye yakışmıyor.
CHP İzmir Milletvekili Ali Yiğit şöyle bir açıklama yapıyor. “İzmir ayrılsın” Türkiye Cumhuriyeti’nden ayrılsın demek istiyor herhalde. “AB’ye girsin, İzmirliler Avrupalı olmaya hazır. Biz bu şartlarda bunlarla yaşamayı istemiyoruz.” Kimlerle yaşamayı istemiyorsun sen? Yani bu Türkiye Cumhuriyeti Devletinden ayrılmasını istemesi gibi bir durum. Bu adam, tepkiler büyük olduğu için TBMM kürsüsüne çıktı sanki özür dileyecek havasıyla çıktı tamamen sözlerimin arkasındayım ifadesini kullandı. Şimdi İzmir ayrılsın? Nereden ayrılacak? Yani CHP eğer bu sözleri kabul ediyorsa, vatandaş bu partiyi iktidara getirir mi? Aklını başına toplaması lazım. Zaten HDP milletvekillerine sahip çıkmakla çok şey kaybettiğini tahmin ediyorum. Ben şahsen kendi ilimizdeki CHP’lilerin dahi ne bu İzmir Milletvekilinin sözlerine ne de CHP’nin bu kadar HDP’li vekillerin tutuklanmasına sahip çıkmasını sahiplendiklerini tahmin etmiyorum. Şimdi sözü Hikmet beye vereyim.
'HÜKÜMETİN DOĞRU KARAR ALDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM'
Hikmet ÖZTÜRK: Şadi beyin biraz önce dediği gibi HDP’nin tavrı sanki Türkiye Cumhuriyeti’nin himayesinde ama Türkiye Cumhuriyeti'ne düşman bir görünüm arz ediyor Şimdi devlet ne yapacak? Ben bazen düşünüyorum. Bir tarafta içeride devleti yıkmaya çalışanlar, dışarıdan destek alanlar. Devlet bir sürü fraksiyonlarla mücadele ediyor. Bir taraftan Suriye karışmış, güney sınırımızı güven altına almak zorundayız. Hükümet mecburen oraya girmek zorunda kaldı. Hakikatten zor bir süreçten geçiyoruz.
Şimdi dokunulmazlık konusundan mevcut hükümetin doğru karar aldığını düşünüyorum. Kürsü dokunulmazlığı tamam ama sen kalkacaksın Türkiye Cumhuriyeti aleyhine, yıkmaya yönelik birtakım şeylerin içine gireceksin. Bunların dokunulmazlığını bırakın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması bile sakıncalı. Eğer bu devletin sınırlarını içerisinde yaşıyorsan, anayasaya sadık kalacağım diye yemin ediyorsun tam tersine icraatın içinde oluyorsun. HDP kayıtsız şartsız Türkiye Cumhuriyeti Devletinin düşmanı halindeki bir siyasi parti. Bu arada masum, iyi niyetli Kürt kardeşlerimizi istismar ettikleri olmuyor mu? Oluyor mutlaka. Birçoğunu silah zoruyla. Ben bazen düşünüyorum. Köye geldi adam silahı çekti gariban köylü ne yapacak? Kendini nasıl savunacak? Ekmek isterse de verecek, su isterse de verecek. Bu defa bu köylü hakkında asıl failine bir şey yapamadığın zaman köylüye diyorsun ki yardım ve yataklık ediyorsun. Bunu ayırmak da çok zor. Belki gariban vatandaş hayati tehlike geçirerek yardım etmek zorunda kaldı veya gasp etti. Bu konularda devlet iyi bir icraat yapıyor. Gerçekten devletin hükmi şahsiyetini yıkıcı faaliyet içinde kim olursa olsun.
CHP’nin, HDP’nin tavrına destek konusunda bende yanlış davrandıklarını düşünüyorum. Çünkü bir siyasi parti biraz önce dediğim gibi devletin aleyhine suç işlediği için tutuklanmış birilerinin arkasında destek olamaz. Teşekkür ediyorum.
Ali ERDAL: Şimdi devlet bir kanun çıkarıyor seçim kanunu. Diyor ki şu şartları taşıyanlar seçime girebilir. Şu şartları taşıyan partiler seçime girer. Barajı aşarsa devletin meclisinde yer alabilir. Bu şartları kabul ediyorsunuz. Yani HDP. Seçime girip milletvekili çıkarıyorsunuz. Şimdi devlet diyor ki milletvekili olanlara şu kadar maaş verir. Bunu da alıyorsunuz. Arabanıza binip yola çıkıyorsunuz devletin koyduğu kurallara riayet ediyorsunuz. Çocuğunuzu devletin tayin ettiği okullara gönderiyorsunuz. Devletin hastanelerine sağlık kuruluşlarına gidiyorsunuz. Sigortadan ücretsiz faydalanıyorsunuz. Hatta meclisin lokantasından ucuz ucuz yiyorsunuz. Yani devletin koyduğu bütün kurallara evet diyorsunuz. İtaat ediyorsunuz demiyorum. Yani siz bunlara itiraz etmiyorsunuz. Menfaatlerden faydalanıyorsunuz.
'BU BİR MANTIKSIZLIK'
Peki devlet bir de adalet sistemi kuruyor. Diyor ki kanun çıkarıyor diyor ki; şu suçları işleyenler mahkemeye gidecek ifade verecek diyor. Gitmem! Burada ben yanlışa değil, bir mantıksızlığa işaret etmek istiyorum. Devlete ait bütün kurallara evet, onlara da itaat etmiyorsunuz ama meselemiz bu değil şimdi. Ama devletin mahkemesine gitmem diyorsunuz. Peki, mahkemeye gitmemeniz için sizin bir sebep söylemeniz lazım. Diyorlar ki dokunulmazlığım var. Kalktı. O da kalktı. Yani HDP’nin yaptığı yanlıştan ayrı olarak bir mantıksız. Bunu Halk Partililer de biliyor.
Gelelim bu mantıksızlığa karşı takınılacak tavır ne olmalı? Bu mantıksızlığa karşı Ak Parti, HDP’ye yükleniyor. Söylenenler doğru. Bütün bunlar doğru. Ama bugün bir mantıksızlık var. Ak Parti’nin bütün gücüyle HDP’nin bu mantıksızlığını ortaya dökmesi lazımdı. HDP hedef saptırdı ve bunda muvaffak oldu. Nasıl oldu? Kendisinin üzerine terör yoluyla gidilmesiyle muvaffak oldu. Mahkemeyi kast etmiyorum sadece beyanatlar açısından bunu söylüyorum. Yoksa mahkemelerin yaptığı doğru. HDP’nin bu açmazı canhıraş bir şekilde ortaya konmalıydı. Nitekim bir ara ne dedi: “Seçimle gelen seçimle gider” bu da mantıksız bir söz. Neden? Bunlar seçimle gelmişler ama mahkemeye gitmek seçimle gitmek midir? Mahkemeye gitmek meclisten gitmek mi demektir? Hayır! Mahkemeye gider ifade verirsin. Bunu anladı kulağını çektiler, “Kardeşim mahkemeye gideceksin tabi” dedi Kılıçdaroğlu. Eğer benim bu söylediğim HDP’nin açmazı canhıraş şekilde ortaya konsaydı CHP bu kadar şirret hareket edemeyecekti. CHP şirretçe hareket ediyor. Doğruyu bildiği halde, hedef saptıyor. Sorulsun bütün halk partililere hepsi HDP’nin mahkemeye gitmesi gerekir diyecektir. Şimdi siz HDP’ye olmayan bir dokunulmazlık kazandırıyorsunuz. Mahkemeye gitmiyor. Bağırıyor halk partisi seçimle gelen seçimle gider mahkemeye niye gidecekmiş desenize madem? Şimdi bunun karşısında Ak Parti’de “Peki kardeşim seçimle gelen seçimle gider diyorsun mahkemeye gitmesin mi?” Bu neden ileri geliyor. Devlet bir şeyi eksik yaptığı zaman kötü niyetliler bundan çok fazla istifade ediyorlar. Bir şeyi yapmak zor, yıkmak çok kolay. Bu karar bu belediyeler hakkındaki kararlar çoktan beri yapılmalıydı. Geç kalındı. Geç kalındı ama bunlar yapılmalı. Bu noktada da dirayetli hareket edildiğini ve çok doğru olduğunu söylememiz lazım. Yani bunun Ak Partili olmakla alakası yok.
Devletin bir arızası da şu. Vatana ihanet nedir? Devlet oturacak, vatana ihanetin yeniden tarifini yapacak. Diyecek ki terör örgütü aleyhine tek kelime söyleyen vatan hainidir. Teröre bir kuruş yardım eden vatan hainidir. Ben bunu karikatürize ediyorum. Bunun tarifini yapacak. İdam dahil müeyyidelerini getirecek. Bunun başka türlü önüne geçilemez.
Muğlak ifadelerden kanunların boşluklarından faydalanarak devlete karşı terör örgütlerinden daha beter bir terör meydana getiriyorlar. Adeta sanki HDP’ye böyle bir hareket yapmanın suç gibi bir hava meydana getiriyorlar. Basında Avrupa da bunu sağlıyor. Eskiden vatana ihanet denildiği zaman herkes tir tir titrerdi. Ama şimdi vatan ihanet bile sulandırıldı. Neden ne olduğu belli değil de ondan. Vatana ihanet nedir açık seçik ortaya koyacak ve suç işlendiği zaman takibatını yapacak. Benim kanaatim bu.
Hikmet ÖZTÜRK: Yeri gelmişken şunu söylemek istiyorum. İdam cezası konusu gündeme geldi. Bunu vatandaşa ifade etmeleri gerekiyor. Sanki bugün kabul edilecek idam cezası kararı Apo’ya da Feto’ya da işleyecek gibi bir algı oluşuyor. Halbuki bugünden sonra o şartları gerektiren suçları işleyenler idama mahkum edilecekler.
'VATANA İHANETİN TARİFİ YAPILMALI'
Ali ERDAL: Devlet bugünden itibaren bari vatana ihanet nedir tespit edilecek. Tarifini yapmalı. Apaçık somut şunlar şunlar vatana ihanettir. Sen terör örgütüne sırtımı dayadın dediğin an derhal vatana ihanetten işlem yapılması lazım. 680 yıl hapis veriliyor. Yani komediye bakın. Yapanın yanına kar kalıyor. Şirretçe ortaya çıkarsa, bir de güçlüyse, milletvekiliyse adamın yanına yaptığı kar kalıyor. Yanına kar kalmayacak keskin kanunlar ortaya konulması lazım. Şiddetli demiyorum. Kesin, hiçbir kaçamağa fırsat vermeyen tariflerle vatana ihanet tespit edilmeli.
Adam gidiyor Rusya’ya sanki Türkiye’de küçük bir kanton var. Bu kantonun başı gibi gidiyor orada konuşuyor. Ben şube açacağım diyor. Sen kimsin burada şube açacaksın? Bu da şundan kaynaklanıyor. Devletin vatana ihanet tarifi yapmayışından istifade ediyor. Bu zaman kadar böyle bir tarife gerek yoktu. Çünkü kamuoyunda vatana ihanetin ne olduğu belliydi. Kamuoyu bunu değerlendiriyordu. Ama şimdi kamuoyunun bunu değerlendirmesine müsaade edilmiyor. Kamuoyu bunu değerlendirse de kamuoyunun gücü olmuyor. Devlet işin tepesinde adam yurt dışında Paris’in fahri hemşerisi ilan ediliyor. Cumhurbaşkanının karşısında önünü ilikliyor. Burada bizim Cumhurbaşkanının karşısında ayak ayak üstüne atıyor. Bunlar daha önceden düşünülmediği böyle şeyler olacağı bilinmediği için bunlar ortadan kaltı. Devlet tez zamanda vatana ihanetin tarifini yapmalı.
Şadi ERDAL: Mesela Ermeni soykırımının olmadığını CHP’de söylüyor, Ak Parti’de söylüyor, MHP’de söylüyor. Soykırım 1915 olaylarının olmadığını kabul ediyoruz. Bu devlet politikası zaten bizim. Bir HDP kabul etmiyor. Ama gelelim CHP’nin içerisinde bir ermeni milletvekili. Ermeni den niye milletvekili yapıyorsunuz demiyorum ben olabilir. Çünkü ermeni vatandaş varsa onları da orada temsil eden birisi olmalı. Ama bu adam geçenlerde açıklama yapıyor partisi Ermeni Soykırımı olmadığını kabul ediyor, bu adam Türkiye’de ermeni soykırım oldu diyor. Bu adam hakkında da partisi hiçbir yaptırım uygulamıyor.
Bugünkü Bamteli programımızı kapatıyoruz, 15 gün sonra görüşmek üzere. Allah’a ısmarladık, hayırlı günler.
Kaynak:Ahmet MEŞE
Bu haber toplam 22567 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.