ÇOBANLIK YILLARIM - Sadettin Bayram/Köşe Yazısı

ÇOBANLIK YILLARIM - Sadettin Bayram/Köşe Yazısı

ÇOBANLIK YILLARIM - Sadettin Bayram/Köşe Yazısı

Çobanım dedikçe, Peygamberimiz de (s.a.v) çobandı diyorlar. O mübarek insanların çobanıydı. Benim böyle bir çobanlık haddime mi. Ben, kuzu,davar, buzağı ve sığır çobanlık günlerimden bahsedeceğim.

1954 yılında ilkokula başladım. Bizim çobanlık yıllarım bundan önceki yıllara dayanır. İlkokul bitti, çobanlık da bitti, bu defada en az altmış yıl süren gurbetlik başladı.

Önce kuzularla başladık çobanlığa. Kuzu çobanlığı biraz zor, çok hızlı hareket ediyorlar, ürktüler mi fena kaçıyorlar. Zaten köyün etrafından fazla uzaklara gitmiyorduk. Kuzu çobanlığını sonraları kız kardeşlerimize devrettik. Buzağı çobanlığına terfi eyledik. Buzağı çobanlığı kuzu çobanlığından daha zordur. Bir binelek tuttular mı zapdet zapdedebilirsen.

Sığır çobanlığına terfi ettiğimde dokuz yaşıma girmiştim. Sığır çobanlığı kolay ve oldukça meşakkatli ama zevklide aynı zamanda. Sığır çobanlığında ilkbahar-sonbahar dağlar da, yazın ise ovada güderdik sığırları. Bu vesileyle köyümüzün bütün dağlarını, bayırlarını, meralarını ve ovalarını öğrendik.

Ovada çobanlık pek zevkli olmaz. Kalkan mahsullerin tarlaların da otlatırdık hayvanları, hali hazırda ekili olanlar da mevcut olur du. Mısır ve pancar gibi. Karaağaç boğazı, Köprübaşı, Kavaklı, Güllüdere, Kocadere, Göbekler, Kedideresi, Kurupınarlar, Topal Osmanın Çeşme gibi bu saydığım yerlerde çeşmeler olduğu için buralar eğrekleme yeri olarak kullanılırdı. Ovada çakımız ile aygün ve süpürge saplarından tekerlekler yapar eğlenirdik. Ben ve arkadaşlarım okumamızı otobüslerden istediğimiz gazetelerle geliştirirdik. Gazeteleri okuduktan sonra evlerimiz de kullanırdık. Gazetelerin çoğunu kâğıtçı Ayşe ablaya verirdik o da kese kâğıdı yapar evinin geçimine katkıda bulunurdu.

Dağlarda çobanlık o kadar güzel olurdu ki hala unutamadığım hatıralarım vardır. Gamın kasavetin olmadığı mutlu yıllar. Dünya dan bir haber, sadece sığırlarımızdan sorumluyduk. Aynı zaman da da okula giderdik. Okul tatil olunca hür çoban olurduk.

Köyümüzün dağlarda iki bölgesi vardı. Kuzey batı taraflarında; Kayı deresi, Kayı evleri, Tekegünekleri, Taş pınar, Eşşektepesi, Ortacaköyündere, Yazılı, Güre tepesi, Sırt tuzla, Dibekli isimleriyle andığımız dağlar. Güneyler olarak geçen bölgeler: Aydoğdu, Baltıcak, Perviz Pınarları, Yumrukaya, Yusufun Bahçe, Karagürgen, Çeşmederesi, Heydambolluk, Haşheşlik, Yassıgüne, Sivrigüne, Düzgüme, Ömerin hızar çektiği burun, Çal burun, İkipınarlar, Sorgun, İkizceler, Patlangıçlıdere, Dönellerinyanı, Sivritaş, Ihlamurludere, Kuzguncuk, Kışlapınarı, Dedebeleni, Vakıfıntarla, Bataklı, Türkmen, Tarlabaşı, Sefyoluk, Gürfındık, Gürgencidere, Tepecikler, Hamballık gibi daha bir çok yer çobanlık alanlarımızdı.

Köyün sürülerini köy kitabımızda yazdım.

Dağlarda yabani meyveler her zaman mevcuttur. Bol ıhlamur toplardık. Yenebilen mantarın her çeşidini iyi bilirdik. Topladığımızın bir kısmını yer çoğunu da eve getirirdik. Kışlamız ve yatak yerimiz vardı, çoğu zaman dağda kalırdık.

Çobanlık günlerimizde maceralarım inanamayacaksınız ama gerçektir. En çok hoşuma giden kekliklerin ve alakabakların ötüşü ve kartalların gökyüzünde süzülüşü idi. Tilkiler ler ve tavşanlar la adeta saklambaç oynardık. Kurda sopa vurduğumuz ve ayı ile karşılaştığımız vakidir.

Çobanlar çeşmelerden uzak oldukları zaman giydikleri lastiklerle onlara su taşırdık. Uygun ağaçlara yatak yapar uyurduk. Kuru ardıçlardan çatal ve bıçaklar yapardık. Gebe ineklere ebelik yapar ve buzağıların köye getirilmesi sağlardık. Kurtlar bazen zayıf hayvanlarımıza saldırırdı. Her sürünün yaman köpekleri vardı ama kurtlar ufak bir gafleti değerlendirirlerdi.

Kısacası yazacaklarım uzar gider. Dağlar her zaman gümbür gümbür olurdu. Yaklaşık altmış beş yıl önceleri hatırladım ve hatırlarımı sizlerle paylaşayım dedim. Bu yazdıklarımı bilfiil yaşadım. En yakın beraber olduğum çoban arkadaşlarım kardeşim İlyas ve amcaoğlum Eyüp idi. Dağlar sayısız çobanlarla dolu idi. İki çeşit çoban vardı. Sığır ve davar çobanları. O yıllarda köyümüzde hayvancılık revaçtaydı, onlarca çoban vardı. Hepsi de göçtü gitti. Cümlesine Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum.

Dağlarda kekliklerin yanı sıra yanık kaval, zurna ve klarnet sesleri ile yankılanırdı. Takım çan sesleri ise dağları vazgeçilmez musikisi idi.

Fıranlardan selam ve saygılar.

Bu haber toplam 39 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.