ERENLERDEN BİR EREN TAPTUK EMRE - Sadettin BAYRAM/Köşe Yazısı
ERENLERDEN BİR EREN TAPTUK EMRE - Sadettin BAYRAM/Köşe Yazısı
Tarihi hep bir koridora benzetirim. Tarihe uzun ince bir yol veya ezelden ebede ulaşan yol da diyebiliriz. Evet ezelden ebede uzanan bir koridor, insanlık serüveninin yaşandığı, nice kavimlerin gelip geçtiği, nice medeniyetlerin oluştuğu ve yok olduğu, insanlık saadetlerinin ve dramlarının yaşandığı bir koridor.
Bu koridor insanlığın hayat alanı.. Buradan geçen milyarlarca canlının çok büyük bir çoğunluğu ebedi âleme göçmüş durumda. Hepsi tarih oldular. Nice peygamberler, nice âlimler, nice bilim adamları, nice kâşifler, nice zalim veya adil hükümdarlar geldi geçti bu koridordan. Bu geçenlerin hepsi de insanlık âleminde iz bıraktılar. Kimi dünyayı kimi de Anadolu’muzu aydınlattılar. İşte bunlardan birisi olan Tapduk Emre Hazretlerinden bahsedeceğiz bu kültür yazımızda.
Tapduk Emre Hazretleri kimdir? Tapduk Emre dedikçe önce Yunus Emre akla gelir. O Yunus Emre’yi yoğuran, onu ham iken gönül fırınında pişiren hocasıdır. Galiba en iyisi onu Yunus Emre’nin şiirlerinden tanımak. Bu yazımızda sizlere onu tam olarak tanıtmaya kudretimiz yetmez. Sadece diyebiliriz ki; bu dünyadan bir Tapduk Emre geldi, iz bırakıp geçti gitti.
Yunus Emre’nin bildiğimiz dokuz yerde kabri var. Aşağı yukarı hepsinde de Tapduk Emre Hazretlerinin hemen yanı başında kabri bulunmaktadır. Sivrihisar Sarı köyde, Erzurum’da, Aksaray’da, Sivas’ta, Kula Salihli arasında, Sandıklı’da, Keçiborlu’da ve Bursa’da.. Hangisi gerçek mezarıdır tam olarak bilinmemektedir. Her bölge meskûnları buradaki gerçek mezar iddiasındadır. Bunu yadırgamamak lazımdır. Toplum böyle abide şahsiyetlere sahip çıkmayı sevmektedir. Onlar tüm toplumumuza mâl olmuş şahsiyetlerdir.
Prof. Dr. Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu Yunus Emre’nin asıl mezarının Erzurum’ da olduğunu iddia etmektedir. Fuat Köprülü ve Abdülbaki Gölpınarlı ise Sivrihisar’ın köylerinden Sarıköy’de olduğunu belgelere dayandırmaktadır. Bu arada şunu belirtelim ki; Mustafa Necati Sepetçioğlu İstanbul ve Anadolu Evliyaları isimli binyirmidört sayfalık eserinde Tapduk Emre Hazretlerinden ne hikmetse hiç bahsetmemektir.
Kula’dan iyi tanıştığım dostum İlyas Macun Beyle konuştum. Tapduk Emre Hazretlerinin Kula’da medfun olduğunu söyledi ve beni emekli tarih öğretmeni ve aynı zamanda Emre Köyü “ Yunus Emre’yi Tanıtma ve Kültür Derneği Başkanı olan Faik Şentürk Hocamızla tanıştırdı.
Faik Hocam bu konuda bana şunları söyledi: “ Yunus Emre ve Tapduk Emre’nin mezarları Kula’nın Emre Köyündedir. Yunus Emre bir şiirinde
“ Koyun yatayım Şeyhimin eşiğinde.
Dönmezem şeyhimden ya niye döneyim.” Der.
Bu mısralar nedeniyle Yunus’un mezarı Tapduk Emre’nin kapı eşiğine konmuştur. Çünkü Yunus ve Tapduk Emre’leri aynı yerde aramak gerekir. Kula, Emre Köyü 12.yy. dan beri Müslüman Türklerin yerleştikleri bir merkezdir. Yunus ve Tapduk Emrelerin köyümüzde yaşadıklarını dedelerimizde, ninelerimizden duyagelmişizdir. Bu bilgiler nesilden nesile aktarılmıştır. Hiçbir Yunus Emre Türbesinde yazılı bir vesika yoktur. Osmanlı döneminde köyümüzde Emre Sultan Vakfı mevcut olup her yıl devlet hazinesinden para gönderilir ve bu para ile hem vakfın masrafları karşılanır hem de yılda bir defa büyük katılımlı yemek düzenlenirdi. Vakfa ait makbuz örnekleri elimizde mevcuttur.”
Faik Hocam bunları söyledikten sonra aynı köyde doğup büyümüş Prof. Dr. Bahattin Kahraman Hocamızın telefonunu verdi ama defalarca aramama rağmen ulaşamadım?
Bu araştırmalarıma devam ederken Aksaray Milletvekili Nevzat Palta kardeşim aracılığı ile Aksaray İl Kültür Müdürü Mustafa Doğan Bey ile tanıştık. Mustafa Bey de çok iddialı. Bu konuda bana şu bilgileri verdiler: “ Moğol istilası döneminde Horasan bölgesinden ayrılarak Anadolu’ya gelen Tapduk Emre, Selçuklu devrinde Aksaray civarına yerleşmiştir. Aksaray ilinin kuzey doğusunda il merkezine yirmi kilometre mesafede olan Tapduk Emre Türbesi Tapduk köyü sınırları içerisindedir. Köy Ekecik Dağının eteklerinde kurulmuştur. Ekecik Dağı eteğinin üst kısmında yer alan ve Tapduk Emre’ye ait olduğu bilinen türbenin yanında bir de cami bulunmaktadır. Cami yapılmadan önce bu mekânda bir külliyenin olduğu bilinmektedir.1988 de yıkılan caminin yerine yeni bir cami inşa edilmiştir. Caminin içerisinde Tapduk Emre’ye ait olduğu düşünülen bir şifa tokmağı bulunmaktadır. Türbenin hemen yanında Tapduk Emre’nin müritleri ile yemek yediği bir de taş sofra bulunmaktadır. Aksaray şehir merkezine yakın bir mesafede bulunan Tapduk Köyü ismini Tapduk Emre Türbesinden almıştır. Tarihi kayıtlarda Tapduk olarak geçen köye ait vakfiyelerde Derviş Tapduk ve dergâhına ait bilgiler yer almaktadır.
Başbakanlık Arşivi’nde 455 numarada kayıtlı bir defterde burayla ilgili şu bilgiler yer almaktadır:
“Bu köy derviş Tapduk’ un evladının tasarrufundadır. Ellerinde Karamanoğlu İbrahim Bey’in ve Şehzade Cem Çelebi’nin, Abdullah Çelebinin mektupları ( beratları) vardır. Saltukzade Derviş Tapduk, bu köyede bir zaviye yaptırmıştır. Bu köyün geliri ile bu zaviyeyi ihya edermiş. Şimdi evladı ihya ediyorlar. Eskiden beri kimseye rüsum vermiyorlar.”
Birçok insanTapduk Emre’nin gerçek kabrini bulmaya ve onu tanımaya gayret etmektedir. Ancak bu konuda kaynak yetersizliği var.
Bendeniz şahsen Karaman ( Larende) Nallıhan’daki kabirleri bizzat gördüm. Aksaray’dan ve Kula’dan da fotoğraflar istedim. Sonra Kula’ya ve Aksaray’a, Nallıhan’a defalarca gittim. Benim Şahsi kanaatim Tapduk Emre’nin kabri Nallıhan Emre köyündedir. Kabrinin her olduğu yerde her yıl etkinlikler yapılmaktadır.
Biz de Bilecik’te 2026 yılında Şeyhimiz Edebali’yi anma imtihanı vereceğiz.
Tapduk Emre’nin mutasavvuf ve Bektaşi dervişi olduğu ve Yunus Emre’nin ise mürşidi olduğu kesin olarak bilinmektedir. Horasanlıdır, birçok Horasanlı âlim gibi Moğol baskısından dolayı Anadolu’ya gelmiştir. 1210-1215 yıllarında doğduğu sanılmaktadır. Ölüm tarihi hakkında her hangi bir kayda rastlanmamıştır.
Hacı Bektaşi Veli’nin Halifesidir. Hacı Bektaşi Veli kendisine gelen Yunus Emre’yi Tapduk Emre’ye yönlendirmiştir. Bu yönlendirme şöyledir. Yunus Emre buğday istemek için varır. Yolda giderken topladığı alıçları da hediye olarak götürür.
- Buğday mı istersin, nefes mi istersin sorusuna muhatap olur.
- Ben nefesi neyleyeyim, bana buğday versinler der.
Bu cevabı Hünkâra götürdüler.
Hünkâr: Varın söyleyin alıcının bir tanesine iki nefes verelim.
Bu teklif Yunus’a bildirildi.
Yunus: Buğday versinler. Dedi.
Hünkâr alıcının çekirdek başına on nefes verelim. Dedi.
Ben nefesi neyleyeyim, evladı iyalim var, bana buğday gerek dedi. Yunus’un taşıyabileceği kadar buğday verdiler, Yunus yola koyuldu koyulmasına amma yolda buğday almaktan vazgeçip nefes almak istedi.
Hünkâr buyurdu: “Biz kilidin anahtarını Tapduk Emre’ye sunduk. Varsın nasibini ondan alsın.”
Yunus Emre erenlerin selamıyla Tapduk Emre’nin dergâhına vasıl oldu. Tapduk Emre O’nu “ Ne kadar da geciktin, hey koca aslanlı yadigârı, safa geldin, kadem getirdin, her ne ise halin bize malum olmuştur. Hizmet et, emek getir, nasibini al diye iyi karşıladı. Böylece fikirleri yüz yılları aşan gönül dilimiz, şiirleri hala dillerde terennüm edilen Yunus Emre Tapduk Emre’nin müridi oldu. Yunus Emre büyük bir gönüldür. Ama ondan da büyük bir gönül var. Tapduk Emre.
Yunus Emre Tapduk ’un dergâhına girerek 30-40 yıl odun taşıdı ve eğri odun getirmedi. Sakalık yaptı. Türlü hizmetlerde bulundu. Ham iken pişti ve söylemleri ile dillere destan bir şahsiyet olarak tarihe geçti.
Tabi ki konumuz Yunus Emre değil, Tapduk Emre’dir. Tapduk Emre hakkında kaynaklar yetersiz durumda. Hacı Bayram Veli de kitap yazmamıştır. Ancak canlı kitaplar yetiştirmiştir. Tapduk Emre’nin de henüz yazdığı canlı kitap da Yunus Emre’dir. O müthiş bir esere imza atmıştır.
Yunus Emre’nin Türkiye dışında Türkmenistan ve Azerbaycan’da da kabri olduğu söylenmektedir.
Tapduk Emre’den bahseden kitaplar var ancak “ Ankara’nın Kalbinde Bir Ahi Eren TAPDUK EMRE “ kitabını Dr. Mustafa TATCI yazmış ve Ankara Büyük Şehir Belediyesi basmıştır.
Sadede gelecek olursak, Tapduk Emre diye bir eren vardır, yaşamıştır. Ancak yazılı bir eseri bulunamamıştır. Ve Asıl kabrinin nerede olduğu kesinlikle bilinememektedir.
Ben âcizane derim ki; bu konu hakkında bir çalıştay (bilgi şöleni) düzenlese, buna üniversiteler veya ilgili vakıflar hatta Kültür Bakanlığı öncülük etse çok iyi olur. Değerli şahsiyetlerimizle ilgili her türlü bilginin gün yüzüne çıkması faydalı olacak kanaatindeyim. Yazımızı Yunus Emre’nin bir dörtlüğü ile tamamlayalım.
“ Tapduk’un tapusunda,
Kul olduk Kapusunda.
Yunus miskin çiğ idik
Pişdük elhamdülillah.”







Bu haber toplam 169 defa okunmuştur

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.