Milattan Önce Küllüoba’da Yaşayan İnsanlar Kuraklığa Karşı Tedbir Almış

Milattan Önce Küllüoba’da Yaşayan İnsanlar Kuraklığa Karşı Tedbir Almış

Eskişehir'de yaklaşık 5 bin 200 yıl önce insan topluluklarının yaşadığı değerlendirilen Küllüoba Höyüğü'nde Kazı Başkanı olarak görev yapan Prof.

Eskişehir'de yaklaşık 5 bin 200 yıl önce insan topluluklarının yaşadığı değerlendirilen Küllüoba Höyüğü'nde Kazı Başkanı olarak görev yapan Prof. Dr. Murat Türktekin, "Kuraklık döneminde Küllüoba'da arpa ve buğday yerine kara burçak tercih edildiğini, hayvancılıkta ise koyun yerine keçinin tercih edildiğini belirledik" dedi.

Seyitgazi ilçesine bağlı Yenikent mahallesinde bulunan Küllüoba Höyüğü'nde ilk olarak 1996 yılında başlayan kazı çalışmaları devam ediyor. Milattan önce 3200-3300 yılları arasında insanların yaşadığı ve planlı bir yerleşim olduğu belirlenen Küllüoba'da birçok keşif yapılırken, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Türktekin, çalışmaların güncel durumuyla ilgili bilgi paylaştı. Bilinçli bir şekilde gömüldüğü tespit edilen ve kazılarak ortaya çıkartılan yapılar olduğundan anlatan Prof. Dr. Türktekin, Küllüoba'da özellikle kuraklık durumuyla ilgili çok önemli veriler elde ettiklerini söyledi. Çok su istemeyen bir mahsul olmasına rağmen tarımda arpa ve buğday yerine kara burçağın, hayvancılıkta ise koyun yerine keçinin tercih edildiğini belirlediklerini anlatan Türktekin, bölgedeki eski insanların yaşamlarını sürdürmelerinin temel sebebinin kuraklığa uyum sağlamak olduğunu vurguladı.

"Burada planlı, tasarlanmış bir yerleşim söz konusu"

Küllüoba'nın milattan öce 3200 ve 1950 yılları arasında tarihlenen bir höyük yerleşmesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Murat Türktekin, "Yaklaşık 10 metre bir kültür dolgusu. İlk kazılar 1996 yılında Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün izinleriyle Prof. Dr. Turan Efe başkanlığında başlatıldı. Ben de bu ekibin üyesiydim. 2019'dan beri de kazı başkanı olarak burada göreve devam ediyorum. Küllüoba, milattan önce 3200-3300 aralığında bir dönemde ilk defa yerleşilmiş bir alan. Eskişehir bu anlamda çok zengin. 200'e yakın tescilli ilk tunç çağına tarihlenen höyük bulunuyor. Küllüoba'da bunlardan bir tanesi, içerisinde bulunduğumuz yerin en büyük höyüğü. Ancak çok sayıda höyükten bir parça aslında bir tanesi. Burada ilk defa 3200 yıllarında yerleşildiğinde planlı, tasarlanmış bir yerleşim söz konusu. Ortak duvarları olan, yan yana dizilmiş, dışarıya doğru tamamen kapalı bir görünüm sergileyen avluda, evlerin içerisinde yaşamın sürdüğü bir düzen söz konusu" şeklinde konuştu.

"Bir evi çatısı hariç neredeyse olduğu gibi tespit edebilme şansımız var"

Çalışmalar sırasında karşılaştıkları farklı durumları anlatan Prof. Dr. Türktekin, "Bu aşamada yani 3200-3000 yılları arasında bir dönemde burada kullanılan yapılar özellikle bilinçli bir şekilde gömülmüş olarak karşımıza çıkıyor. Yerleşimin etrafında her alanda bugün de bulunan ama yüzey seviyesinin yaklaşık 3-4 metre aşağısında yer alan kırmızı renkli bir toprak var. Biz buna "kaliş" adını veriyoruz. Bu toprak özellikle kazılarak çıkartılmış ve yapıların içerisine doldurulmuş vaziyette karşımıza çıktı. Yani aslında evler bilinçli bir şekilde gömülmüş bu alanda. Bunu sadece 3200-2900 arasındaki bir dönem için söyleyebiliriz. Buradaki bu gömülme durumu da eşi görülmemiş bir şekilde. Aslına bakarsanız yapılarının korunmasını sağlamış. Biz bir yapıyı çatısına kadar korunmuş vaziyette bulabiliyoruz. Kapısı, havalandırma kısmı, yapının içerisinde taşınmaz ocak, silo gibi öğeleriyle bir evi çatısı hariç neredeyse olduğu gibi tespit edebilme şansımız var. Tabii ki bu uygulamanın neden yapıldığını henüz bilmiyoruz. Bu acaba bir koruma amacıyla mı yapıldı? Ya da bir iklimsel bir sebeple mi yapıldı. Bunu henüz bilmiyoruz ancak çok geniş bir alanda, yani yaklaşık 100 metre çapında bir alanda bütün evlerin gömüldüğünü tespit ettik. Bu da çok büyük bir iş gücü demek" ifadelerini kullandı.

"Yapıların gömme işleminde kullanılan toprağın kırmızı renkli olması ilginç"

Aynı zamanda bize düzenle ilgilide önemli bilgiler elde ettiklerinden bahseden Türktekin, sözlerine şöyle devam etti:

"Bunun eş zaman yapılmış olması lazım. Bu toprağın çıkarıldığı yerde bir boşluk oluşmuş olması lazım. Bununla ilgili çalışmalara 2025 yılında da yani bu kazı sezonunda da devam ediyoruz. Bu yapıların özellikle gömülmüş olduğu toprak yani bu gömme işleminin gerçekleştiği bu toprak kırmızı renkli bir toprak. Yani yapıların etrafında günlük kullandıkları sokak dolgusunu ya da herhangi başka bir toprağı tercih etmemişler. Bu toprağı özellikle kazıp çıkartmışlar. Kırmızı renkli olması ilginç. Kırmızının bu aslına bakarsanız geçmişte de bazı sembolik anlamları var. Kırmızı boyayı biz daha önce başka alanlarda da tespit ettik. Kapların boyanması yine kırmızı renkle. Belki dokumacılıkta da kırmızı ağırlıklı bir kullanım söz konusuydu diyebiliriz. Çünkü boya kalıntıları daha önce tespit ettiğimiz kalıntılar içerisinde var. Bu anlamda kırmızının özel bir yeri var. Tunç Çağı yerleşmelerinin en öne çıkan özelliği, her evin bir atölye olması. Dokumacılık da evin içerisinde yapılıyor. Buğdayı öğütme işi de evin içerisinde yapılıyor. Depolama, yaşam alanı, pişirme alanı, bunların hepsi evin içerisinde gerçekleşiyor. Her evde bir dokuma tezgahı mutlaka bulunuyor bu dönemde. Zaman zaman alet işleyiciliğini ev içerisinde görüyoruz. Bu evler içerisinde metal aletlerin karşımıza çıkıyor."

"Susuzluğa dayanıklı mahsullerin ve hayvanların tercih edildiğini belirledik"

Küllüoba'dan özellikle kuraklık durumuyla ilgili çok önemli veriler olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Murat Türktekin, şunları anlattı:

"Bugün yaşadığımız sıcaklık, küresel iklim değişiklikleri bunlar çok konuşuluyor, ama geçmişe bakmayı bazen unutuyoruz. Küllüoba'da bulduğumuz verilerden bir tanesi ilginçtir. Kuraklık döneminde Küllüoba'da arpa ve buğday yerine kara burçak tercih edildiğini tespit ettik. Aslına bakarsanız buğday da çok su istemeyen bir üretim. Buradan aldığımız toprak örneklerini biz yüzdürüyoruz ve tohumları elde ediyoruz. Bu tohumların bize gösterdiği şey, buğday yerine kara burçak üretimi yapıldığı. Hayvancılıktaysa koyun yerine keçinin tercih edildiğini, yine susuzluğa dayanıklı hayvan türlerinin tercih edildiğini görüyoruz. Bu çok önemli. Bugün aynı coğrafyada kuraklık susuzluk tartışılırken, bir taraftan ayçiçeği ve mısır ekmeye devam ediyoruz. Halbuki Küllüoba'ların ayakta kalmasının, burada yaşamlarını sürdürmelerinin temel sebebinin aslında kuraklığa uyum sağlamak ve o şartlara göre yaşamak olduğunu tespit ettik. Bunu aslında herkesin dikkat etmesi gereken bir durum olarak söylemek isterim."

Milattan Önce Küllüoba’da Yaşayan İnsanlar Kuraklığa Karşı Tedbir Almış

Milattan Önce Küllüoba’da Yaşayan İnsanlar Kuraklığa Karşı Tedbir Almış

Milattan Önce Küllüoba’da Yaşayan İnsanlar Kuraklığa Karşı Tedbir Almış

Milattan Önce Küllüoba’da Yaşayan İnsanlar Kuraklığa Karşı Tedbir Almış

Milattan Önce Küllüoba’da Yaşayan İnsanlar Kuraklığa Karşı Tedbir Almış

Milattan Önce Küllüoba’da Yaşayan İnsanlar Kuraklığa Karşı Tedbir Almış

Milattan Önce Küllüoba’da Yaşayan İnsanlar Kuraklığa Karşı Tedbir Almış

Kaynak:Haber Kaynağı

Bu haber toplam 5 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.