Değerli okuyucularım ulusal ruhun bir millet için taşıdığı anlamı yazmaya devam edelim. Bu hafta dilerseniz ilkel uluslar ile gelişmiş uluslar konusunu ele alarak yazımıza başlayalım. Şu anda bile dünyanın farklı bölgelerinde farklı uluslara, insan topluluklarına rastlamak mümkündür. İlkel ulusların göze çarpan ilk özellikleri güçlü bir kültür yapısı ve eserleri meydana getirememiş olmalarıdır. Bu grupları sadece bir yerde yaşayan topluluklar olarak düşünmemeliyiz. Gelişmiş bir toplum içinde bile kültürel bir yapı yaratamamış kitleler bulunmaktadır.
Ulusların diğerlerine üstünlük sağlayan niteliklerine gelince karşımıza bireyin sahip olduğu özellikler çıkmaktadır. Bunlardan ilki iradedir. Bunun için ilkel içgüdülere hakim olunmalıdır. Uluslar içgüdülerine egemen olmayı bildikleri, yani irade sahibi oldukları ve sonuç olarak kendilerine hakim olmayı bilmeyi elde ettikleri ölçüde disiplinin önemini, bir ideal uğruna kendini feda etmenin gerekliliğini anlayabildiği sürece uygar bir düzeye ulaşabilmektedirler.
Ulusların karşılaştırılmasında karşımıza çıkan diğer bir özellik de zeka ve karakter olgularıdır. Gelişmekte olan ulusları ilkel halk topluluklarından karakterleriyle olduğu kadar zekalarıyla da ayırt etmek mümkündür. Ancak gelişmiş ulusları diğerlerinde ayıran çarpıcı özellik sahip oldukları karakter özellikleridir. Burada karakteri ve içeriklerini doğru olarak ortaya koymak gerekmektedir.
Karakter, alışılmış biçimde duyguların değişik kombinasyonlarından oluşmaktadır. Karakterin içeriklerini düşündüğümüzde öne çıkan unsurlar; sürekli çaba, enerji, kendine hâkim olma yeteneği ve farklı ölçülerde iradeden faydalanma yetenekleridir. Bu özelliklere ilave edebileceğimiz bir diğer özellik ahlaktır. Bir ulus için ahlak, anlamı değişmez kurallardan bazılarına sahip olmak ve onlardan uzaklaşmamaktır. Karakterin bir ürünü olan ahlak uzun yıllar sonucu tekrar edilen davranışlar sonucu yavaş yavaş oluşur.
Bir ulusun entelektüel niteliklerini az da olsa eğitim ile değiştirmek mümkündür. Ancak ulusların karakter özellikleri bu alanın dışındadır. Bir yeniliği, icadı diğer bir ulusa aktarmak mümkündür. Ancak karakter özellikleri aktarılamazlar. Kısacası bir ulusu tarih içerisindeki gelişmesini belirleyen ve geleceğini düzenleyen, şekillendiren onun zekası değil sahip olduğu karakter özellikleri ve düzeyidir. Konuyu geçen yazımızda belirttiğimiz örnek üzerinden açıklayalım. Tarihten vereceğimiz örnek yine Roma İmparatorluğu’dur. Yıkılış döneminde Romalıları kaba atalarına göre daha keskin ve süzülmüş bir zekâya sahiptiler. Fakat atalarının azametini sağlamış olan sebatkarlık, enerji, yenilmez sağlamlık, bir ideal uğruna kendini feda arzusu yasalara bağlılık gibi özellikleri yitirmişlerdi.
İlkel ulusların öne çıkan özelliklerinden birisi de fertlerin benzer özellikler sahip olmalarıdır. Homojen bir yapı ve zekâ düzeyine bağlı olan bu topluluklar kendilerini üst düzeye taşıyacak gelişmiş beyinler, elitlerden yoksundurlar. Günümüzde farklı uluslara baktığımızda orta tabakalarının hemen hemen hepsinde aynı, benzer oldukları görülmektedir. Fakat onları ayrıcı kılan üst tabakalarının ne kadar farklı olduklarıdır.
Günümüzde gelişmiş bir ulus entelektüel açıdan, en geniş kısmı nüfusun yoğun kitlelerinden, üst basamakları eğitilmiş tabakalardan, tepe noktası ise bilginlerin, mucitlerin, sanatçıların, yazarların meydana getirdiği ve halkın geri kalanına göre çok daha küçük bir sayıya sahip olan, fakat bir ülkenin uygarlığın entelektüel basamağındaki düzeyini belirleyen bir elit grubun oluşturduğu basamaklı bir piramit gibi düşünülebilir. Bir ulusun şan ve ihtişamını oluşturan şeylerin aynı anda kaybolduğunu görmek için bu elit grubunun kayboluşunu görmek yeterli olacaktır. Devrimlerin ve savaşların çarpıcı uygulamalarından birisi de bu elit kitlenin hızla yok edilmesidir. 1917 devrimi sonrası yeni Rusya yöneticileri sayıca az olan bu elit kitleyi yok ederek yaşam sürelerini biraz uzatabildiler. Ancak zaman onların ne kadar hatalı iş yaptığını birçok kez gösterdi. Rusya ve savaş yaşayan ülkelere hala birkaç yılda kaybettiği bu birikimi hala yerine koyma çabası içerisindedir.
Bu hafta da yazımızı çarpıcı bir gerçek ile bitirelim. “ULUSLAR BİRBİRLERİNDEN KİTLELERLE DEĞİL ELİTLERİNİN SAYSIYLA AYRILIRLAR.” Saygılarımla