ULUSLARIN SONU NASIL GELİR

Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

Değerli okuyucularım ulusal ruhun bir millet için ne kadar önemli olduğunu yazmıştık. Dilerseniz konuyu başka bir boyutta yazmaya devam edelim. Biyolojik boyutta olduğu gibi ulusal boyutta da varlıklar bir süre sonra tarih sahnesinden silinmektedirler. Ibn Haldun’un meşhur eseri “Mukaddime”sinde de konu bu şekilde açıklanmaktadır. Ibn Haldun ulusların da tıpkı insanlar gibi doğup geliştiklerini, sonra da yok olup gittiklerini söylemektedir. Bu noktada kendisine tam olarak katılamıyoruz. Çünkü, uluslar canlı varlıklardan farklı olarak her zaman taze bileşenlere sahiptir. Ulusların her zaman genç ve dinamik üyeleri bulunur. Halen binlerce yıllık tarihi süreçte milli varlıklarından hiçbir şey kaybetmeden varlıklarını sürdüren uluslar yaşamaktadır. Peki böyle ender uluslar varken kalan uluslar nasıl kısa veya uzun zaman içerisinde tarih sahnesinden siliniyorlar.

Ulusların yıkılmasında ilk karşımıza çıkan unsur psikolojik unsurlardır. Ulusları oluşturan etmenler sadece fiziksel unsurlar değildir. Psikolojik özellikler ulusların yaşamında yadsınamaz bir yere sahiptir. Milletlerin karakterlerini oluşturan etmenlerden olan çevre şartları değişmez değildir. Çevre şartlarından kaynaklanan değişme etkisiyle oluşan zihinsel bünye unsurları onların varlıklarını yok olmaya yönelten geriletici değişikliklere neden olur. Varlıkların zihinsel yapıları bu psikolojik yasaların etkilerinden kurtulamazlar. Tıpkı işlemeyen beyin hücreleri sonucu fiziksel uzuvların kaybolması gibi yüzyıllar boyunca oluşan zihin yetenekleri de bu yolla kaybolur. Cesaret, inisiyatif, enerji, girişim ruhu ve kazanılması çok uzun süren diğer karakter özellikleri artık kullanılma fırsat ve vasıtaları kalmadığında, bazen çok çabuk şekilde yok olurlar. Bir ulusun yüksek bir karakter, kültür düzeyine çıkması için uzun zamana ihtiyaç duyulmasına rağmen, aynı ulusun çöküş girdabına girmesi bazen çok kısa bir sürede olabilmektedir.

Tarihin ulus mezarlığına baktığımızda onların yıkılmalarındaki temel neden daima karakterlerindeki bir düzey düşüklüğünün yol açtığı bir zihinsel bünye değişikliği yoluyla olmuştur. Roma İmparatorluğu başta olmak üzere birçok devlet ve ulusun tarih sahnesinden silinmesinin ilk nedeni budur.

20 yüzyıl liderlerinin baş köşe kitabından konu ile ilgili bir aktarımda bulunalım. Eserin adı ve yazarını bulmayı yine okuyucularımıza bırakalım;

“Bir ulus, komşuları tarafından bir saldırıya uğramayacağından emin olduğuna inanarak zenginliklerin verdiği barış ve lüksün nimetlerinden yararlanmaya başladığı bu uygarlık ve büyüklük düzeyine ulaştığında askeri erdemler kaybolur, uygarlık aşırılıkları yeni yeni gereksinimler yaratır ve bencillik artar. Çabuk kazanılmış servetlerden bir an önce yararlanmaktan başka bir ideale sahip olmayan yurttaşlar kamu işlerinin yönetimini devlete bırakırlar ve kısa sürede büyüklüklerini sağlamış olan bütün niteliklerini yitirirler. O zaman gereksinimleri pek basit fakat idealleri çok güçlü olan ilkel ya da yarı ilkel komşular, çok uygarlaşmış olan ulusu istila ederler ve sonra yıktıkları uygarlığın yıkıntısı ile yeni bir uygarlık kurarlar.”

“Ne zaman ki Roma cihanın merkezi, dünyanın en zengin sitesi oldu, her taraftan akın eden yabancılar tarafından istila edildi ve sonunda vatandaşlık hakkını elde ettiler. Roma’nın sahip olduğu lüksten yaralanmaktan başka bir şey istemeyen bu yabancılar onun şan ve şöhretiyle çok az ilgiliydiler. Koca site o zaman büyük bir kervansaraya döndü, fakat bu eski Roma değildi. Hala yaşıyor gibi görünse de ruhu çoktan ölmüştü.”

Evet sevgili okuyucular insanlık tarihi sadece canlıların bedenlerinin gömüldüğü bir mezarlık değildir. Ondan daha özgün medeniyetler ve uluslar mezarlığıdır. Klasik tedrisatta ulusların yok olmalarının sebepleri ekonomik ve askeri nedenler olarak anlatılmaktadır. Özellikle yaşanan savaşlar ulusların tarih sahnesinden silinmesini tek nedeni olarak gösterilmektedir. Ancak ulusları tarih sahnesinden silinmesinin nedenleri bilinenin çok ötesindedir. Ulusal ruhunu kaybeden milletler aslında o an ölmüştür. Gelecek yazımızda görüşmek dileğiyle.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.