’BÜYÜK BİR BAŞARI’
Yard. Doç. Dr. Mürsel Gürses, Kardelen Dergisi'ni anlattı. Gazetemiz yazarlarından Ali Erdal'ın önderliğinde, 22 yıldır ilimizde yayınlanan dergiden bahseden Gürses,"Büyük bir başarı" ifadesini kullandı.
Ahmet MEŞE
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Mürsel Gürses, 'Şehir ve Edebiyat' konulu bir konferans gerçekleştirdi.
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi tarafından düzenlenen Tarih ve Kültür Sohbetleri kapsamında konferans veren Gürses, Bilecik'in edebiyattaki yerini anlattı. Gürses, Bilecik ve edebiyat ilişkisinden bahsederek geçmişten günümüze Bilecik edebiyatına katkı sağlayanları katılımcılarla paylaştı.
ÖVGÜ DOLU SÖZLERLE BAHSETTİ
Gazetemiz yazarlarından Ali Erdal'ın önderliğinde tam 22 yıldır ilimizde yayın hayatını sürdüren Kardelen Dergisi'ne ayrı bir vurgu yapan Gürses, dergiden övgü dolu sözlerle bahsetti. Bir derginin 22 yıldır Bilecik'te yayınlanmasını büyük başarı olarak nitelendiren Gürses, dergi hakkında bilgiler verdi.
Hatırlanacağı üzere Ali Erdal 5 adet kitap yazmış ve 'Kaynağı bulan adam Ertuğtulgazi' isimli eseri tam 5 baskıya girmişti. Erdal'ın son kitabı 'Durun Kalabalıklar' ise ülke kamuoyunda geniş yankı bulmuş ve ülkemizin birçok köşesinden Erdal'ın kitabına yoğun ilgi gelmişt. Ayrıca Erdal, 'Durun Kalabalıklar' isimli kitabını ilimize gelen Başbakan Ahmet Davutoğlu'na da hediye etmişti.
'KÜÇÜK BİR ŞEHİRDE 22 YILDIR DERGİ ÇIKARTABİLMEK BÜYÜK BAŞARI'
Gürses, Ali Erdal'ın ortaokuldan hocası olduğuna dikkat çekerek," Dergi, fikir çizgisi olarak Necip Fazıl'ın Büyük Doğu çizgisinde. Ancak fikrin dışındaki sanat tarafı herkese açık. Şiire merakı olanlar, hikaye yazanlar rahatlıkla eserlerini orada yayınlayabiliyorlar. Dergicilik, Türkiye'de artık çok zor. büyük dergiler bile ayakta kalmakta zorlanıyor, burada yapılan emeğe dikkat çekmek istiyorum. Küçük bir şehirde 22 yıldır dergi çıkartabilmek büyük bir başarı" şeklinde konuştu.
Gürses ayrıca gençlere seslenerek, yazıp çizmeye merakı olanların Kardelen Dergisi'nde kendisini gösterebileceğini ifade etti.
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Mürsel Gürses, Bilecik'in edebiyattaki yerini anlatırken şunları kaydetti:
"Bu bölümde Bilecik'in edebiyattaki yerinden bahsetmek istiyorum. Maalesef bununla ilgili çok olumlu şeyler söyleyemeyeceğiz. Bilecik ile bağlantısı olan, Bilecik'ten bahsetmiş, Bilecik'e uğramış şair yazarlardan kısaca bahsetmek istiyorum.
'BİLECİK'E UĞRANMIYOR'
Türk Edebiyatı'nda Bilecik denilince Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sine kadar gidebiliyoruz. Biz bunun üzerine bir tez veya araştırma yapmış değiliz, belki araştırıldıkça farklı kaynaklara ulaşılacak. Evliya Çelebi Seyahatname'sinde bildiğiniz üzere Osmaneli ve Söğüt'den söz ediliyor. O dönem Osmaneli'nin adı Lefke ve 600 hanesi var, hamamı var, 5 tane camisi var. Özellik olarak Osmaneli'nin ayvalarından bahsedilir. Tanesi 1,5 okka gelir diye anlatılır. Evliya'nın ardından Söğüt'e geçtiğini görüyoruz. Söğüt'te de 700 hane var, yine benzer han, hamam ve camiler var. Geçim kaynaklarından söz ettiğini görüyoruz. Osmaneli'den Söğüt'e geçiliyor ama Bilecik'e uğranmadığını, Bilecik'in yer almadığını görüyoruz. O dönemde yol o şekilde Bilecik'e uğramıyor.
'AYRINTILARI İLE ANLATMAMIŞLAR'
Tesadüfen bir el yazması seyahatnameye bakarken bir zatın 1794 yılında yazmış olduğu Seyahatname'de yine çok kısa olarak Osmaneli, Vezirhan ve Söğüt'ten bahsediyor. Yine aynı güzergah üzerinden yazarımız İstanbul Üsküdar'dan yola çıkıyor Gebze, İzmit, Adapazarı, Pamukona ve yine o dönemde Osmaneli Lefke olarak geçiyor, oradan geçiyor. Bir iki cümle ile kısa olarak akarsuyu, hamamı, camisi vardır gibi ifadelerden bahsediyor. Ardından Vezirhan'dan geçiyor ve oradan Vezirhanı diye bahsediyor. Onunda hanı, hamamı ve akarsuyu olduğunu anlatıyor. Son olarak Söğüt'e geçmiş ve bu yerleri ayrıntıları ile birlikte çok fazla anlatmamışlar. Kısa kısa notlar halinde tutmuşlar ama anlaşılan o ki şimdiki Bilecik'e uğramayan bir güzergah var o zamanlar.
'BİLECİK, SÜRGÜN YERİDİR'
1794'te bu kadarcık bir yer görüyoruz. Daha sonra Cumhuriyet dönemi içerisinde ve divan edebiyatında Bilecik'in tek başına bir şiire konu olduğu hemen hemen hiç yok. Bazı milliyetçi muhafazakar şairlerde Osmanlı'ya gönderme yapma maksadıyla şiirlerinde ara sıra Söğüt geçiyor. Söğüt'ü anlatmak, tanıtmak, Söğüt'e güzelleme yazma biçiminde değil de bir kavram olarak bahsediliyor. Ama Bilecik'in Söğüt'ün güzelliği gibi bir durum söz konusu değil. Fakat edebiyatta Bilecik çok yokken başka bir noktada Bilecik var. Bilecik, sürgün yeridir. Şair yazarlarımızın ister istemez Bilecik'e zorunlu ikametleri söz konusu olmuş. Buraya baktığımızda Ahmet Ferit Tek ve Müfide Ferit Tek'in Bilecik'e sürgün olmaları söz konusu. 2. Meşrutiyet döneminde Türk Ocakları'nın kurucusu Ahmet Ferit Tek ile eşi Müfide Ferit Tek Bilecik' sürgün ediliyorlar. Bundan sonra da Sinop'a gidiyorlar.
'BU ROMANI BİLECİK'TE YAZIYOR'
Bu sırada Müfide Ferit Tek Aydemir adlı bir roman yazıyor. Kaynaklarda romanın yazımına Bilecik'te başlandığını Sinop'ta bitirildiğini söylüyor. Ama Aydemir romanın bir özelliği Halide Edip'in Yeni Turan romanından sonra Türk Edebiyatı'ndaki ikinci Turancı romandır. Ülkücü bir gencin sevgilisini bırakarak, idealleri uğruna Orta Asya'ya gitmesi anlatılır. Aydemir o dönemde o kadar popüler bir roman oluyor ki Şevki Süreyya Aydemir bu Aydemir tipini kendisine örnek alarak soy isim kanunu çıkınca Aydemir'i kendisine soy isim olarak alıyor. Yani o dönemde popüler bir romanmış. Roman bakımından çok önemli bir roman değildir ama demekki popüler kültürde bir yer edinmiş. İşte yazarımız bu romanı Bilecik'te yazıyor.
'BİLECİK'TE SIKILDIĞINI GÖRMÜYORUZ'
Birkaç yıl sonra Refik Halit Karay Türk Edebiyatı'nın en önemli hikayecilerinden bir tanesi sürgünde Bilecik'tedir. Halim hocam bununla ilgili bir makale de yazdı. Bir tarihçi gözüyle bize anlattı. Yine Refik Halit Karay'ın mizahçı tarafından kaynaklanan İttihat Terraki yönetimi ile anlaşamamasından kaynaklanan zannediyorum 17. ve 18. yıllarda ailesi ile beraber Bilecik'e sürgün edildi. O da çok ilginç. Bilecik'teyken memleket hikayeleri yazıyor. Yine Refik Halit'in en önemli eseridir ve gerçekten çok güzel hikayeler vardır. Bunu Bilecik'teyken yazıyor. Refik Halit'in Bilecik'teyken sıkıldığını, bunaldığını pek görmüyoruz buradaki hayatından memnun ama eserler bakımından Bilecik bir yer oluyor. O dönemde burada yazdığı hikayeleri mektuplar biçiminde İstanbul'a göndererek gazetelerde tefrika ediyorlar ve o dönemde memleket hikayeleri çıkınca Refik Halit'i Türkçe'yi en iyi kullanan yazar diye adlandırıyorlar. Bu da yazarımız Bilecik'teyken ürün verme anlamında önemli.
CEMAL SÜREYYA'NIN ANNE VE BABASI BİLECİK'TE
Bilecik'e uğrayanlardan birde Cemal Süreyya var. Cumhuriyet tarihinin önemli isimlerinden birisidir. Gerçek ismi Cemalettin Seber ama Cemal Süreyya sonradan kullandığı isim. O da Dersim olayları esnasında Bilecik'e sürgün ediliyor. Bilecik' e o dönem 181 tane aile sürgün edilmiş Dersim'den. 800 küsur insan yapıyor bunlardan bir tanesi Cemal Süreyya'nın ailesi. Cemal Süreyye Bilecik'e geldikten 6 ay sonra annesini kaybediyor,Bilecik yaşantısı onun için olumsuz bir gelişmeyle başlıyor. Cemal Süreyya ilk ve ortaokulu Bilecik'te okuyor. Hatta kaynaklar ortaokulu Bilecik ortaokulunda bitirdiğini ifade ediyor. Cemal Süreyya'nın annesi ölünce Bilecik mezarlığına gömüyorlar. Babası ise kamyon şoförlüğü yapıyor. Esma isimli bir Bilecikli bayanla evleniyor. Cemal Süreyya'nın anlattığına göre, üvey anneleri Esma bunlara çok kötü davranıyor, tabiri caizse eziyet ediyor. Babası bu durumdan rahatsızlık duyarak o kadından boşanıyor ve Cemal Süreyya buradaki okulu bitirdikten sonra ailecek İstanbul'a taşınıyorlar. Babası orada başka birisiyle tekrar evleniyor fakat babası vasiyet ediyor, öldüğünde Bilecik'e gömülmesini istiyor ve Cemal Süreyya'nın babası da şuanda Bilecik'te mezarlıkta. Sürgün hayatının bir unsuru olarakta Cemal Süreyya'yı görmüş oluyoruz.
9 YIL BİLECİK MİLLETVEKİLLİĞİ YAPMIŞ
Bunların dışında önemli bir ismin daha Bilecik ile bağlantısı var. Memduh Şevket Esendal aslen Çorlulu ama 1941 ile 1950 yılları arasında tam 9 yıl Bilecik milletvekilliği yapmış. Parlamentoda görev almış ve meclis tutanaklarına bakmıştım. Bazı kanun tekliflerinde bulunmuş ama Bilecik ile ilgili konular yoktu. Memduh Şevket Esendal'ın Cumhuriyet Halk Fırkası milletvekili olarak 9 yıl Bilecik milletvekilliği yaptığını görüyoruz. Zannediyorum Bilecik'e çok fazla uğramamış. Araştırmak lazım ama Bilecik'e büyük bir katkısı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Memduh Şevket Esendal zaten farklı bir siyasi tarafı var. O mesleki temsilcilik diye bir şeye inanıyor. Milletvekillerinin şehirleri temsil eden vekiller değilde meslekleri temsile dilen insanlardan olmasını istiyor. Onun inandığı parlamento böyle bir şey. Dolayısıyla 2. Meşrutiyet dönemi düşünce akımlarından bir tanesi mesleki temsilciliktir. Şimdi zaten bir yazar bir vilayet vekili olmayı kendi ideolojisine göre uygun görmediğinden zannediyorum birde 40'lı yıllar zor dönemler, şu eserde Memduh Şevket Esendal döneminde yapıldı diyebileceğimiz fazla bir şey söz konusu değil.
ORHAN GENCEBAY, FERDİ TAYFUR SÖZLERİNİ BESTELEDİ
Bilecikli olan Fetih Giray adlı bir şairimiz var. Aslen Söğüt doğumlu, 1940'lı yılların önemli şairlerinden birisiymiş. Her ne kadar sonradan etkisi kalmasa da Fetih Giray'da gerçekçilerin önemli isimlerinden şiir kitapları var, yine gazetecilik yapmış. Bilecik ve edebiyat anlamında Salih Korkmaz'ı da hatırlatmak istiyorum. Biz küçükken burada bildiğimiz isimlerden birisiydi. Salih Korkmaz aslen Amasyalıdır ama Türk şiirine, musikiye aynı zamanda çok ciddi söz yazarlığı yapmış, yaklaşık 600 eseri bestelenmiş. Önemli söz yazarlılığı yapmış. Bu sözler Orhan Gencebay'dan Ferdi Tayfur'a pek çok isim tarafından sözlerine beste yapılmış. Salih Korkmaz sadece söz yazarlığı değil şair olarak şiir kitapları ve şiirleri var.
Nedim Argan diye bir hemşehrimiz var, roman yazıyor. Şuan İzmir'de iki tane romanı çıktı. Hatta bir tanesi iki defa baskı yapıldı, tutuldu diyelim. İzmir'de adliyede çalışıyor ama roman hayatına Bilecikli olarak katkıda bulunuyor. Dolayısıyla ilk isim olarak aklımıza gelenler aşağı yukarı bunlar. Bunların bir kısmi Bilecik'te sürgün hayatı yaşamış fakat Bilecikliler de var. Bir kısmıda Bilecik'te doğmuş ama sonradan değişik nedenlerle ekmek davası nedeniyle farklı yerlere taşınmış, oralarda edebiyat hayatlarına devam etmişler.
TAM 22 YILDIR YAYINLANIYOR
Peki şuan Bilecik'te edebiyat olup olmadığına baktığımızda canlı bir edebiyatın olduğunu söylemek zor tabiki. Yalnız 22 yıldır burada çıkan bir dergi var onun ismini vermek istiyorum. Dergini adı Kardelen tam 22 yıldır çıkıyor. Bilecik gibi küçük bir ilde tam 22 yıldır çıkıyor. Benimde ortaokuldan hocam Ali Erdal önderliğinde. Dergi, fikir çizgisi olarak Necip Fazıl'ın Büyük Doğu çizgisinde ama fikrin dışındaki sanat tarafı herkese açık. Şiire merakı olan, hikaye yazanlar rahatlıkla eserlerini orada yayınlayabiliyorlar. Tabi dergicilik artık Türkiye'de zor. Büyük dergiler bile ayakta kalmakta zorlanıyor, burada yapılan emeğe gönderme yapmak istedim. Küçük bir şehirde 22 yıldır dergi çıkartabilmek büyük bir başarı. Genç arkadaşlara da buradan gerçekten yazıp çizmeye merakı olanlar varsa bu dergide kendilerini gösterebilirler.
SOKAKTA YAZANLARA ÇAĞRIDA BULUNDU
Sokaklarda görüyorsunuzdur, şiir sokakta diye bir şey var kimdir bu gizli kişiler bilmiyorum ama artık gençler, dergilere, gazetelerden ziyade bir veya iki dize şeklinde yazıyorlar. Dizelerin bir kısmı Turgut Uyar'ın dizeleri ama bir kısmı kendilerine ait bilemiyorum. Eğer orijinal kendilerininse kendilerini tebrik edeceğim ama bu başkalarının şiirlerini sevdirmek amacıyla yapılıyorsa bilemiyorum. Duvarlara, telefon kulübelerine falan yazıyorlar ama şiirin yeri dergidir. Gerçekten bunlar özgün çalışmaysa bunları başka yerlerde yayınlayın, yayınlayamıyorsanız bir şekilde bizlere ulaşın, bizler yayınlatmak için gayrette bulunalım. Bilecik'in edebiyat ortamı bunlarla sınırlı."
Konuşmanın ardından Vali Yardımcısı Mustafa Güney, Gürses'e üzerinde üniversitenin ambleminin bulunduğu tabak hediye etti.
Programa, Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürü Mesut Çelebi, İl Genel Meclisi Başkanı Serkan Yıldırım, AK Parti İl Başkanı Ramazan Kurtulmuş ve Merkez İlçe Başkanı Fikret Karabıyık, öğretim üyeleri ve üniversite öğrenciler ile vatandaşlar katıldı.
Bu haber toplam 0 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.