ÇELEBİ SULTAN MEHMED CAMİİ
-Osmanlı mimari sanatının kubbeli türündeki ilk örneklerindendir.
-Yapı, Osmanlı mimarisinin Osmanlı mimarisindeki Bursa Ulu Cami plan tipinde bir eserdir.
-Söğüt Çarşı merkezinde, Hükümet Konağı'nın karşısında yer alır ve Çelebi Sultan Mehmet döneminde (1414-1420) inşa edilmiştir.
Yukarıda, birkaç satır olarak aktardığım cümleler, devamında birçok mimari ve teknik bilgiyi siz değerli okuyucularımla paylaşacağım Çelebi Sultan Mehmed Camii hakkındadır.
Evet değerli okuyucularım. Bu haftaki yazımda ilimizin güzel ilçelerinden biri olan Söğüt'te bulunan ve günümüze ulaşmış olmasıyla bizlere büyük bir mutluluk veren Çelebi Sultan Mehmed Camii hakkında daha çok mimari ve teknik yapısı hakkında bilgi vermek istiyorum.
Sultan Abdülhamid Han döneminde büyük bir onarımdan geçirilmiş, bugünkü görünümü daha çok o döneme ait olan Çelebi Sultan Mehmed Camii, II. Abdülhamid devrinde (1876-1909) eski caminin yerine mimarı Üsep Kalfa tarafından inşa edilmiş ve mimarisinin yapımında da onun minare kaidesinden faydalanılmıştır. Eski camiden kalmış yegane orijinal mimari elemanı teşkil eden minare kaidesinin batı cephesinin ortasında yer almasından, yapının ilk ölçülere göre daha büyük boyutlarda ve özellikle kuzeye doğru genişletilmiş olarak inşa edildiği anlaşılmaktadır. Bugün eski caminin planı hakkında fikir verebilecek herhangi bir ipucu mevcut değildir.
Osmanlı mimari sanatının kubbeli türündeki ilk örneklerinden biri olma özelliğinin taşıyan yapı, kareye yakın dikdörtgen planlı olup caminin üzerini, duvarlardaki üzengi ayaklarıyla altı sütuna oturan kemerlere bindirilmiş on iki küçük kubbe örtmektedir. Ana kubbeyi dört sütun taşımaktadır. Kemerlerden pandantiflerle geçilen kubbelerin ortada yer alanı diğerlerinden daha yüksek ve büyük tutulmuş, üzerine de iç aydınlanması için erken Osmanlı dönemi camilerinde görülen bir aydınlık feneri yerleştirilmiştir. Yapı, Osmanlı mimarisinin Osmanlı mimarisindeki Ulu Cami plan tipinde bir eserdir.
İç mekân oldukça ferahtır; yan duvarlar, kemerler, kubbe göbeği ve eteğinde pandantifler, mihrap ile pencere çevreleri ve alınlıklarında gerek dış görünüşünde gerekse iç görünüşünde kalem içi süslemeler Batı etkisi gösteren Osmanlı’nın geç dönem özelliklerini yansıtmaktadır. Bunlardan orta kubbe diğerlerinden daha yüksek olup burada Ulu Cami plan tipi aynen uygulanmıştır Somaki taşından bir bordür içine alınmış olan mihrap basit bir niş halindedir ve çevresiyle birlikte yoğun biçimde kalem işleriyle süslenmiştir. Aynalık ve korkulukları ajurlarla ve bitkisel motiflerle süslenmiş olan ahşap minberin kapısı yine barok tarzda rûmîler ve palmet dalları ile taçlandırılmış, köşk kısmının üzeri de aynı tarzda taçlandırılarak sivri bir külâhla örtülmüştür. Ahşap kadın mahfili basit görünümlüdür.
Kesme taş ve tuğladan inşa edilmiş olan yapının sade sıvalı dış cephe duvarları, düz bir saçak silmesiyle sona ermektedir. Caminin kuzey, doğu ve batısında üç kapısı bulunmaktadır. Kuzey cephesindeki cümle kapısı dışında doğu ve batı cephelerine de tâli kapılar açılmış ve üzerleri iki ahşap sütuna dayanan ahşap sundurmalarla örtülmüştür. Kuzey cephesinde yer alan cümle kapısı şu anda kullanılmamaktadır. Çift sıra pencerelerden üsttekiler oval, alttakiler ise ince uzun ve yuvarlak kemerlidir.
Caminin batı cephesine bitişik durumda olan tek şerefeli tuğla minarenin orijinal kaidesi sekizgen kesitli ve yüksek kürsülüdür; iki sıra tuğla, bir sıra kesme taş ile örülmüş, Türk üçgenleriyle pahlanan pabuç kısmından silindirik gövdeye bir bilezikle geçilmiştir. Kuzey batı kenarına camiye bitişik olarak kaide ve pabuç kısmı kesme taştan, gövdesi tuğladan minaresi bulunmaktadır.
Kaynakça:
1)Türkiye’de Vakıf Âbideler ve Eski Eserler, Ankara 1977
2)Tayyar Akkayan – Mehmet H. Aydın, Ertuğrul Gazi’den Bugüne Söğüt, İstanbul 1983
Bu haber toplam 0 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.