CİHAN DEVLETİ OSMANLI’NIN KURULUŞUNDA BİLECİK’İN FETHİ

CİHAN DEVLETİ OSMANLI’NIN KURULUŞUNDA BİLECİK’İN FETHİ

Arkeolog Umut ÖZDEMİR - Köşe Yazısı

Bilecik, çoğu kez ve birçok kişi tarafından kısaca, ''Taşı mermer, toprağı seramik, yaprağı ipek; kuruluş ve kurtuluşun beşiği Osmanlı Sancağı, Şeyh Edebalı diyarı olarak ifade ediliyor. Şehrin ve bölgenin önemini bu kısa ifade ile özetlemek elbette mümkün değil. Gelin altı asır hüküm sürmüş, fethettiği topraklar yedi iklim görmüş, üç  kıtaya yayılmış, gittiği her yere hak, adalet, hoşgörü anlayışını beraberinde götürmüş bir cihan imparatorluğunun, tohumlarının atıldığı, otağın kurulduğu ilk başkent Şehr-i Bilecik’in Fethi hakkındaki bu yazıya bir göz atalım.

Bilecik, ayakta kalmış nadir tarihi eserleri ile (camiiler, imarethaneler, hanlar, hamamlar) yıkık metruk halde bulunan mimarı yapıları; tarih sahnesinde savaşlar sonucunda büyük tahribat görmüş, üzüntüler yaşamış, şehitler vermiş coğrafyanın adıdır. Bilecik, 1071 Malazgirt Savaşından sonra Anadolu fatihi ve Anadolu Türk devletinin kurucusu Selçuklu Sultanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın ordularınca fethedilmiş ve 1.Haçlı Seferinde ise Bizans tarafından yeniden alınmış, kıymetli bir vatanın adıdır.

Tarihin eski dönemlerinden bu yana, paylaşılamayan güzellik ve özellikte olan Bilecik'te Osmanlı İmparatorluğu serüveni, Selçukluların bir boyu olan Kayıların bir bölümü (400 çadırlık bir oba) Ertuğrul Gazi yönetiminde batıya doğru yer değiştirerek Söğüt ilçesi ve çevresine yerleşmeleriyle başlıyor aslında.

Bilecik'in tarih sahnesine çıkışı ile ilgili olarak, Osmanlı Vaka-i namelerinde Kayıların Söğüt ve çevresine yerleşme tarihi olarak 1230’lu yıllar gösterilmektedir. 1231 yılında İznik İmparatoru, Selçuklu sınırına saldırınca Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubat Bizanslılara karşı bir sefer düzenlemiş, Ertuğrul Bey de bu sefere bir akıncı olarak katılmıştır. Selçuklu ve Bizans orduları arasında Sultanönü (Eskişehir) mevkiinde meydana gelen savaşın sonucunda Bizans ordusu yenilmiş, Karacadağ ve Söğüt dolayları Büyük Selçuklu Devleti’nin eline geçmiştir. Selçuklu Sultanı Belekoma (Bilecik) Tekfurunu vergiye bağlamış; savaşta büyük yararlıklar gösteren Ertuğrul Bey’e Söğüt’ü mülk, Domaniç’i de yaylak olarak vermiştir. Burada parantez içinde belirtmek gereken bir nokta ise günümüzde kullanılan Bilecik adının Bizans dönemindeki karşılığının Belekoma olduğudur. Ertuğrul Gazi’nin 1281 yılında vefat etmesi ile oğlu Osman Bey’in yönetiminde Söğüt uç beyliğinin kurulması (1284) hem bölge hem de dünya tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur.  

CESARETİ, ZEKÂSI VE CÖMERTLİĞİ İLE OSMAN BEY

Şeyh Edebalı'dan, ''Oğul! Osman, padişahlık sana ve soyuna hayırlı olsun, öyle bir devlet kuracaksın ki hak, adalet dağıtacak. Sen kızımı alacaksın, neslin cihana hâkim olacak.'' müjdesini alan Osman Bey elbette bu makama layık olduğu için böyle güzel bir müjde ile müjdelenmiştir.

Osman Gazi cesareti, zekâsı, cömertliği, İslam dinine sadakati herkesçe takdir edildiğinden babası tarafından Kayı boyu beyliğine aday gösterildi. Babasının yerine geçen Osman Bey, 1286 yılında İnegöl yakınındaki Hisarcık kalesini Bizanslılardan alır, 1287 yılında da İnegöl Tekfuru’nu Domaniç yakınlarındaki İkizce’de (Erice) yenilgiye uğratır. Osman Bey ve silah arkadaşlarının Bizans Tekfurları ile olan savaşlarını izleyen Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubat büyük bir ordu ile Karacahisar önlerine gelmiş, Osman Bey’in kuvvetleriyle birleşerek Bizans’ın elindeki bu kaleyi kuşatmıştır. Kuşatma sürerken Selçuklu Sultanı geri döner. Osman Bey’e bir sancak, tuğ, âlem ve gümüş takımlı bir at göndererek Söğüt ve Eskişehir’i de içine alan bu sancağı Osman Bey’e verir. Karacahisar’daki Rum kilisesini camiye çeviren Osman Bey burada Bilecik’in resmiyette ilk kadılık görevini yapan Dursun Fakih hazretleri tarafından kendi adına ilk kez hutbe okutmuştur ki (28 Eylül 1299)  bu olaylar Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun ilk işaretleri olarak nitelendirilmektedir. O tarihlerde henüz Türklerin elinde olmayan ve bir Bizans kenti olan Bilecik’in Osman Bey tarafından fethi ise 1299 yılında Belekoma kalesinin ve Yarhisar’ın fethedilmesiyle olmuştur.

Büyük müjde ile müjdelenen Osman Bey, Uç beylerinin birbirlerine girdiği dönemde İslam şehirlerine hiçbir şekilde saldırmayıp, yalnız cihad ile meşgul oluyordu. Osman Gazi’nin  bu özellikleri bütün müslümanları sevindirdiği gibi, komşu tekfurların da düşmanlığını çekiyordu. Osman Gazi ise, sadık dostu Köse Mihal vasıtasıyla tekfurların işlerine vakıf oluyordu. Bilecik Tekfuru da Osman Gazi ile müttefik görünüyordu. Osman Bey, yaylaya çıkarken fazla eşyasını saklaması için Bilecik kalesine bırakırdı. Hâlbuki Bilecik Tekfuru samimi olmayıp tam bir riyakârlıkla hareket ediyor, öteki tekfurlarla birleşip,  Osman Bey'in aleyhine çalışıyordu. Bütün bu hainlikler aynı zamanda Bizans tekfurunun ve yönetiminin de sonunu getiriyordu.

OSMAN BEY'E KURULAN PUSU

Osman Bey'e karşı her zaman rahatsızlık içinde olan Bilecik tekfuru, kuracağı bir pusu ile Osman Bey'in ilerleyişini durdurma niyetinde idi. Köse Mihal'in düğününe giden Osman Bey'i pusuya düşürmek isteyen tekfurlar, Osman Bey'in maiyyetini kalabalık gördüklerinden korkup saldırıdan vazgeçtiler. Bilecik Tekfuru, Yarhisar Tekfuru'nun kızı Holofira'yla yapacağı izdivacın hazırlıklarını sürdürürken, komşu tekfurları davet etti. Fakat bu arada Osman Bey'i de tuzağa düşürmek için henüz İslam dini ile şereflenmeyen Köse Mihal vasıtasıyla davet etti. Ancak Köse Mihal, bu davetin altındaki kötü niyeti sezdi, fakat hiç belli etmeyerek, yapılan davete icabet edeceğini söyleyip, düğün hediyesi olarak Bilecik'e bir koyun sürüsü gönderdi. Ayrıca düğünden sonra da yaylaya çıkacağını, arasının açık olduğu Germiyanoğlu’nun kadın ve mallarına, düğünde oluşları sebebiyle, zarar verebileceğini, Bilecik Tekfuru izin verirse, kadınları da, malları da kaleye göndermek istediğini bildirerek, düğün davetini yapan Köse Mihal’e haber yolladı.

BİZANS TEKFURU, KURDUĞU PUSU'YA KENDİSİ DÜŞTÜ

Bilecik Tekfuru, Osman Bey'i yok etme planını zehirleme, yahut daha başka bir tarzda yapmayı düşünmüştü. Böyle bir haber gelince buna çok sevindi. Derhal düğün yeri olarak Bilecik civarında Çakırpınar denen bir çimenliği seçti ve Osman Bey'in teklifine evet cevabını gönderdi. Ancak, Osman Bey, kurulan bu pusudan Allah'ın inayeti ve zekâsı ile kurtulmayı başaracaktır.

Osman Bey, teklifine evet cevabını alınca, 40 kadar mücahidini kadın kıyafetine sokarak, bir o kadar genç mücahidi de keçelere kilimlere sarıp sandıklar içine yerleştirir ve hayvanlara yükler. Kadın kıyafetine girmiş bahadırlar, koyunları sürerek Bilecik Kalesine girerler. Osman Gazi de kuvvetlerini yanına alarak akşamüstü hareket eder. Kendisine pusu kurulacak yere geldiğinde, yanındaki kuvvetin büyük kısmını orada bırakarak çok az bir kuvvetle düğün alanına gider. Bilecik askerinin yarısı ise gelini almak üzere Yarhisar'a gider.

Askerlerin, büyük kısmı da düğün yerine gittiğinden, kalede çok az miktarda asker kalır. Kadın kılığındaki bahadırlar, sandıklardaki mücahitleri de çıkarınca, kalede kalan Bilecik askerini bertaraf etmek çok kolay olmuştur. Kaleyi zapt ettiklerini düğün alanında rahatlık içinde bekleyen Osman Gazi’ye ulaştırırlar. Fakat Bilecik Tekfuru da aynı anda durumu öğrenir. Buna rağmen sarhoş olan askerlerini toplayana kadar, İslam Dininde haram olduğu için içki içmeyen Osman Gazi ve değerli askerleri derhal atlarına atlayıp kaçar gibi yaparak, Bilecik askerini pusu yerine doğru çekmeye başlar. Onların bu kaçışını ciddi sanan Bilecik askerleri, pusunun tam göbeğine düşer ve kılıçtan geçirilirler. Osman Gazi, büyük bir savaş teknisyeni ve Cenab-ı Hakk'ın emrine riayet eden bir müslüman olarak zafere ulaşır.

Osman Bey, Bilecik ve Yarhisar kalelerini emniyete aldıktan sonra, ganimetlerin içinde bulunan Holofira, oğlu Orhan Bey ile evlendirir. Osman Gazi Holofira ile oğlu Orhan Bey'i evlendirince, Holofira canı gönülden Din-i İslam'la şereflenir ve Nilüfer Hatun adını alır. Bu mesud izdivaçtan, Rumeli Fatihi olarak bilinen şehzade Süleyman Paşa ve şehit padişah Murad-ı Hüdavendigar dünyaya gelir. Daha sonra Nilüfer Hatun, Valide Sultan olur.

Bizlere bu toprakları vatan eden ecdadımızı Bilecik’in Fethi’nin 719. Yıldönümünde rahmet ve minnetle anıyorum.

Kaynakça

1) ÖZTÜRK, Saidi Tanzimat Döneminde Bir Anadolu Şehri Bilecik, 1996

2) UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, 1982

Bu haber toplam 30309 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.