NEREDEN GELDİĞİNİ UNUTMA Kİ NEREYE GİDECEĞİNİ İYİ BİLESİN

NEREDEN GELDİĞİNİ UNUTMA Kİ NEREYE GİDECEĞİNİ İYİ BİLESİN

Geçtiğimiz hafta kaleme aldığım yazıda, Bizans Dönemi, Kuruluş ve Kurtuluşun Şehri Bilecik’i siz değerli okuyucularıma aktarmıştım. Bu yazımda ise 6 asır hüküm sürmüş, fethettiği topraklar yedi  iklim görmüş, 3 kıtaya yayılmış, fethettiği her yere hak, adalet, hoşgörü anlayışını beraberinde götürmüş, ‘İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın’ sözünü kendine rehber edinmiş, Cihan imparatorluğunun, tohumlarının atıldığı, otağın kurulduğu ilk başkent  Osmanlı döneminde  Bilecik yazıma gelin göz atalım.  

Osmanlı Devleti’nin kurucuları Oğuzların Kayı boyundandır. Ertuğrulgazi Anadolu Selçuklu Devleti’ne destek veriyordu. Selçuklu güçleriyle Moğol  güçleri arasında yapılan muharebe de Ertuğrul Bey, Selçuklulara yardım etti. Bunun üzerine Ertuğrul Bey’e Domaniç yaylak, Söğüt kışlak olarak verildi. Ertuğrulgazi’nin ölümünden sonra Kayıların başına Osman Bey geçti.  Osman Bey  ve silah arkadaşları Bizans’a karşı savaşıyor ve sürekli kazanıyorlardı. Kayıların bu başarılarında Şeyh Edebalı’nın büyük rolü olmuştu. Osman Bey 1286 yılında İnegöl yakınlarındaki Hisarcık kalesini ele geçirdi. 1287 yılında İnegöl Tekfurunu Domaniç yakınındaki İkizce’de yenilgiye uğrattı. O sıralarda Bilecik henüz fethedilmemişti. Bizanslılara ait bir kentti. Osman Bey 1299 yılı yaz başında Belekoma kalesini ve Yarhisar kalesini fethetti. Bilecik, Yıldırım Bayezid dönemine kadar Osmanlı hakimiyetinde kalmış ancak 1402 yılında Ankara meydan savaşında Bayezid’in Timur’a yenilmesi sonucunda 2 ay kadar Timur hakimiyetine geçmiş ve Çelebi Sultan Mehmed tarafından geri alınmıştır.

TANZİMAT DÖNEMİ BİLECİK

Osmanlı yönetimi sırasında Bilecik giderek gelişmiş, ancak; şehrin kurulu bulunduğu alanın yerleşim için uygun olmaması daha hızlı gelişmesini engellemiştir. Bununla birlikte Bilecik, Bursa ve İznik’ten  Eskişehir’e ve Anadolu içlerine giden yol üzerinde önemli bir konaklama ve dinlenme yeri olarak önemini korumuştur. XVI. Yüzyıl başlarında, Kadı Emir, Dere, Pazar, Hisar, Börkçüler adında altı Müslüman mahalle ile bir gayrimüslim cemaatten meydana gelen küçük bir kasaba konumundaydı. En kalabalık mahalleleri ise Pazar ve Kadı mahallesiydi. Kasabanın nüfusu 700 dolayında olup bunu yetmiş kadarını Hristiyan nüfus oluşturuyordu.

BİLECİK’E ERTUĞRUL ADININ VERİLMESİ

Bilecik, Klasik dönemde Eskişehir ve çevresinden oluşan Sultanönü Sancağının bir kazası durumundaydı. Tanzimat’tan sonra Muhassaslıkların kurulması üzerine Hüdavendigar Vilayeti’nin Eskişehir Muhassalığı’na bağlı bir kaza oldu. 1840 yılında ise Bilecik Muhassalığı lağvedilerek Eskişehir’e ilhak edildi. Fakat 25 Ağustos 1885’te Bilecik, Söğüt, İnegöl ve Yenişehir kazalarının Bursa Sancağı’ndan ayrılması ve Bilecik merkez olmak üzere ‘Ertuğrul’ adıyla üçüncü sınıf bir mutasarrıflık teşkil edilmesi padişaha arz edildi. 30 Ağustos 1885 tarihli iradeyle Osmanlı Devleti’nin kurulduğu yer olması ve Ertuğrul Gazi’nin burada medfun bulunması nedeniyle Bilecik’in mutasarrıflığa dönüştürülmesi ve bu mutasarrıflığa Ertuğrul Gazi’nin adının verilmesi uygun görüldü. Aynı zamanda burada bir cami inşası bunun gibi hayır binalarının tesisiyle ve eski eserlerin resimleri çekmek üzere buraya bir fotoğrafçı gönderilmesi emredildi.

 20. YÜZYIL’DA BİLECİK

 1907-1908 yıllarında Ertuğrul Sancağının merkezi olan Bilecik’in 76.899 nüfusu vardı. Küplü, Yarhisar, Pazarcık, Lefke ve Gölpazarı adlı beş nahiyesi ve 193 köyü bulunuyordu. Bu dönemde Bilecik merkezinde bir hükümet dairesi, 400-500 kişilik bir hapishane, bir belediye dairesi, bir askeri daire, bir depo-yı hümayun, bir miri ambar, Ticaret Odasına ait bir silahhane, bir belediye bahçesi, bir buçuk dönüm çamlık, kırklar adlı mevkide yeni inşa edilmiş bir köşk, Belediyeye ait bir gazhane, vakfa ait büyük bir koza hanı, inşa edilmekte olan bir bedesten çarşısı ve istasyon yolu caddesinde inşa edilmekte olan bir idadi-i mülki mektebi ve bunun yakınında on beş metre yüksekliğinde bir saat kulesi, bir kız ve üç ilkokul mektebi bulunuyordu.

Aynı zamanda Sultan Osman, Sultan Orhan ile Süleyman ve Şerif Paşaların birer cami, hükümet avlusu, Ak Mescit Mahallesi ve Emirler Mahallesi’nde ve Akkaldırım mevkiinde bir mescit vardı. Osman Gazi Mahallesi’nde Uşşaki Dergahı ve Sultan Osman Gazi’nin kayınpederi Şeyh Edebalı’nın türbesi ve Katolik ve Ermenilerin birer mektepleri, Katolik ve Ermeni cemaatlerine ait iki kilise mevcuttur. Bilecik merkezde 6 hamam, 2 eczane, 3 sarraf,1 dikiş makinesi dükkanı, 2 kıraathane, 3 otel, 80 kahvehane, 2 terzi dükkanı, 2 bonmarşa (giyim mağazası), ipekli mendil ve baş örtüsü imaline mahsus 3 tezgah, 390 bakkal, 6 ekmek fırını, 11 ipek fabrikası, 8 han, aşağı mahallede 1 imarethane ve hamsu deresinde 1 un değirmeni ile 16 debbağhane ve karasu boyunda 12 un değirmeni vardır.

 Bilecik, Milli Mücadele yıllarında işgalci kuvvetlerin üç defa saldırısı altında kalmı ve , savaşın getirdiği sosyo-ekonomik çöküntü nedeniyle Cumhuriyet dönemine çok güçsüz başlamıştır. 

Haftaya, Bilecik tarihini ve doğal güzelliklerini kaleme alacağım yazımda buluşmak dileğiyle Hoşça kalın. 

 Kaynakça

1) ÖZTÜRK, Saidi Tanzimat Döneminde Bir Anadolu Şehri Bilecik, 1996

2) UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, 1982

Bu haber toplam 0 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.