SELAM OLSUN AZMİ HOCAM!

SELAM OLSUN AZMİ HOCAM!

İşte geldik gidiyoruz

Kalanlara selam olsun

Bizim için hayır dua

Kılanlara selam olsun

Kimi insanlar görev yaptıkları yerlerde insanların gönlüne girer, hafızasında yer tutar ve böylece o coğrafyaya kalıcı biçimde yerleşir. Bu insanlardan biri de Prof. Dr. Azmi Özcan’dır. Yaklaşık on yıl önce Aralık 2007’de Bilecik Şeyh Edebali Üniversitemize (o zamanki ismiyle Bilecik Üniversitesi) kurucu rektör olarak atanan ve bu görevi iki dönem boyunca başarıyla yürüten Prof. Dr. Azmi Özcan’a selam olsun. Bilecik’te hemen hemen herkesin gönlünde yer etmiş bu insan-ı selimi her daim hatırlamamak mümkün değil. Üniversitenin 2015-2016 öğretim yılı açılış konuşmasında rektörümüzün kendi değimiyle ‘bana müsaade’ konuşmasında Azmi hoca yukarıdaki Yunus Emre’nin dizileriyle veda etmişti. O sözler ağzından dökülürken boğazı düğümlenen ve duygulanan rektörümüzü salondaki katılımcılar dakikalarca ayakta alkışlamıştı. Salon her zamanki gibi hıncahınç doluydu. Ve nadir görülen bir durumla Bilecik’in bütün bileşenlerinin ve renklerinin üzerinde birleştiği bir rektöre veda ediliyordu. Ve yine öğrenciler, öğretim üyeleri, her kesimden temsilciler Azmi hocayı soluksuz dinliyordu. Çünkü Azmi hocanın irticalen yaptığı her konuşmasında; tarihten edebiyata, iktisattan felsefeye, coğrafyadan müziğe kısaca bilime, kültüre ve hayata dair ne arasanız vardı ve herkes kendinden bir şey bulur ya da kendine bir pay çıkarırdı. Azmi hocanın bu anlamda hakkını yemeyelim çok iyi bir hatiptir.  

Azmi hoca hesabi değil hasbi bir insandır. Rektörlüğünün ikinci döneminde rektör adaylığını bile ilan etmemesine rağmen üniversitedeki oyların yaklaşık yüzde 90’nını almıştı. Bu oran bize rektör hocanın ne kadar makbul bir şahsiyet olduğunun küçük bir göstergesiydi sadece. Hele ki bulunduğu dönem içerisinde Üniversite için oluşturduğu imaj ve itibar çok önemliydi. Hemen hemen herkes tarafından ciddiye alınan ve saygı duyulan bir idareciydi. Üniversite içinden ve dışından hemen hemen bütün kesimlerden, her renkten, görüşten insanların saygısını, sevgisini ve en önemlisi güvenini kazanmıştı. Yani büyük ölçüde karşılığı vardı Azmi hocanın. Ve halen var. Çünkü Bilecik’in gelişimi için önemli girişimlerde bulundu. Öyle ki Bilecik Belediye Meclisi oybirliği ile karar alıp Azmi hocayı fahri hemşehri ilan etmişti. Aralarında Muhtarlar derneğinin dahi olduğu hemen hemen her topluluğun veda yemeğine davet edilmişti. Kısaca Azmi hoca hayatta zor olan iki şeyi başarmış sayılır: iyi isim yapmış ve bunu korumuştur. Gelin şimdi de üniversitenin bugünkü halini düşünün? Neredesin be Azmi hocam? diyesi gelebiliyor insanın.

Azmi hoca rektörlük görevi emanetini tevdi ederken kendisinden sonra bu yolculuğa devam edecek rektörlere emanetlerini sıralamıştı. Bunların ilki, devletin ve milletin emanetleri olarak gördüğü öğrencilerdi. İkincisi üniversite çalışanları idi. Çalışanların milletimizin bir emaneti olduğunu hatırlatarak; onurlarına, şahsiyetlerine ve gururlarına halel getirmeksizin bu yolculuğa devam edilmesini istemişti. Ve en önemlisi yeşertip, büyüttüğü ve kurucusu olduğu üniversiteydi. Üniversitenin kişisel benlik kavgalarından, cari tartışmalardan uzak tutulmasını istemiş ve bilim merkezli bir anlayışın önemini vurgulamıştı. Azmi hoca bu emanetlerin özenle korunmasını istemiş aksi halde ruhunun rencide olacağını söylemişti.

Ne yazık ki Bilecik’imize ve üniversitemize çok büyük katkılarda bulunmuş ve ortak kabul görmüş bu büyük isim inzivaya çekildi. Azmi hoca Üniversiteye ve Bilecik’ e pek gelmez oldu. Hâlbuki Bilecikliler ve üniversite çalışanları Azmi hocayı her etkinlikte örneğin şehirde yapılan büyük toplantılarda, üniversitenin açılış törenlerinde, ilk derste, onuncu yıl kutlamalarında, konferanslarda, derslerde vb. görmek ister. Ancak şimdiki rektör Prof. Dr. İbrahim Taş rektörlük aday sürecinde YÖK’e sunduğu özgeçmiş formunda Azmi hocayı amiyane tabiriyle haksız, yersiz ve usulsüz biçimde eleştirdi. Rektör Taş, “Üniversitemizde ikili ilişkilere dayanan ‘tek adam' yönetimi egemendir. Tek adam yönetimi, istişareden uzak bir anlayış doğurmuştur” diye yazdı. Ayrıca Taş; Bilecik şehrinin yapısı dikkate alınmadan fakülte ve birimler oluşturulduğunu!, fakülte ve birimlerin altyapıları oluşturulamadığını ve 8 yılda sadece 3 blok inşa edildiğini! ve ilmi gerekliliklerinin öncellenmediğini iddia etmiştir. Bu iddialar yenilir yutulur iddialar değildi. Ve Azmi hocanın ruhu daha ilk dakikada maalesef rencide edilmiş oldu. Kaldı ki Bilecik’te yaşayan ve üniversitede çalışan hemen herkes üniversitenin nereden nereye geldiğini, getirildiğini daha iyi anlayacaktır. Belki de rektör Taş bu iddiaların basına yansımayacağını düşünerek bunları yazmış olabilir. Acaba rektör bey bu yazdıklarından dolayı şimdi pişman mıdır bilinmez ama umarız ki buna ilişkin bir ‘keşke’ si vardır.

Azmi hoca döneminde üniversiteye okutman olarak alınan ve beş-altı yıl gibi kısa bir sürede kadro verilerek profesörlüğe kadar yükselen İbrahim TAŞ’ın bunu neden ve nasıl yaptığı halen anlaşılmamıştır. Belli ki İbrahim TAŞ rektör adaylığı sürecinde rahmani ve vicdani olanlardan öte şeytani akıllarla yönlendirilmişti. Yoksa bu sözleri sarf ede(bile)cek bir insan değil gibi duruyor kendileri. Bu süreçte olan oldu ve Azmi hoca haksız biçimde eleştirildi. Bu durumla beraber Azmi hocanın da bu vaziyete üzüldüğü ve muhtemelen ruhen uzaklaştığı sonucu çıkarılabilir. Bununla birlikte yeni rektörün görevi ile birlikte kurumda en önemli görevlerde bulunan başta genel sekreter olmak üzere bazı idari personel emekliye ayrıldı (ya da emekli ettirildi). Pek çok idari sekreterin görev yerleri değiştirildi. Yöneticiler değiştirildi. Hatta geçen bir yıllık sürede üniversiteden ayrılan pek çok öğretim üyesi (Profesör, Doçent, Yardımcı Doçent), öğretim elemanı ve memur oldu. Bu süreçte üniversitemizin geldiği noktada, çalışların kurum aidiyetinin zayıfladığı ve mutsuz olduğu söylenebilir. Zaten bir yerden sonra yapılan ve olan her şey belli bir sona dönüşüyor ya da dönüşecektir.

Peki, şimdilerde üniversitemiz ve yönetimi nasıl algılanıyor dersiniz? Sormayın gitsin.  Ha bir de sadece 3 bina dikildi diye eleştiri yöneltenler, 2 yıl zarfında (yarı dönemde) kaç çivi çaktı acaba? Oysaki asıl marifet öğrencilerin, çalışanların ve şehrin gönlüne girebilmektir. İşte o vakit hafızaya alınır ve burada yer edinir idareciler. Ayrıca rektör Taş, seçim vaatlerinde randevu talepleri ile ilgili olarak herkese en geç 3 gün içerisinde dönüş yapılacağını ve görüşüleceğini vaat etmişti. Ancak randevu verilmeyen veya aylardır cevap alamayan insanlar olduğu iddia edilmektedir. Gerçi bu durum zaman zaman basında da yer almıştır. Hatta bunu bir sendika başkanı da dile getirmiştir. 

Üniversitemiz bir an önce özüne, öz görevlerine dönmelidir. Öncelikle kurum içinde birliği ve beraberliği öncellemelidir. Bu olunca üniversite zenginleşecektir. Üniversite yönetimi bu bütünlüğü perçinlemek için de hakkaniyeti, adaleti, liyakati ve eşitliği daha fazla sağlamalıdır.  Ayrıca şehrin gelişimine ve tanıtımına katkılar sunmalı ve söz sahiplerinden biri olmalıdır. Şehrin ve şehir insanın kültürel gelişimine katkı sağlamalıdır. Bu anlamda görünür olmak değil kalıcı olmak daha fazla önemsenmeli. Bu durum önemsenirse her şey daha güzel olacaktır.

Belki de Azmi hocayı da geç olmadan tekrar kazanmalı bu şehir ve üniversite. Hatta işe kampüs isminin kurucu rektöre verilmesiyle başlayabilir mesela. Bilecik ve üniversite genelinde bu fikre sıcak bakılacağını bu satırları okuyan her insan rahatlıkla kestirebilir sanırım.

Ve son söz, şairin değimiyle;

Gördüğün, göremediğin... göz O'nun 

Bildiğin, bilemediğin... öz O'nun 

Dediğin, diyemediğin... söz O'nun 

Kelamı dudaktan, dilden mi sandın!

Hayır dua ve selam ile…

 

Bu haber toplam 5955 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
52 Yorum