VAN GÖRÜLMEYE DEĞER
Mücahid ERDAL
T. C. Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Bursa İl Müdürlüğü’nün organize ettiği Van Gezisi için gazetemiz davet edildi. Gazetemizden katılacak gazetecinin bilgilerini istediler. Sağ olsun BYEGM Bursa İl Müdürü Kadir Akarkaya’da beni arayarak Van gezisine bizzat katılmamı istedi.
Ne yalan söyleyeyim önce pek canım istemedi. Gazetedeki muhabir arkadaşlara gitmek isteyeni görevlendirebileceğimi söyledim ama kimsenin ses çıkmadı. Belki Egede turistik bir bölge olsaydı veya kaplıcalar olsaydı herkes gitmek isterdi. İşte Van’ın dezavantajı buradan başlıyor.
Ben kendi ismimi bildirdim. Yaklaşık 1-2 hafta sonra gideceğimiz Van ile ilgili yakınlarım “Doğu’nun Paris’i” dediler. Van kahvaltısının meşhur olduğunu söylediler. Van gezisinden memnun döneceğimi ve Van’ın çok güzel bir il olduğunu özellikle vurgulayanlar oldu.
Benim Van deyince aklıma 1989’lu yıllarda Bilecik Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü yapan Burhan Yenigün, Bilecik’teki ve Bursa’daki Vanlı arkadaşlarım, Van depremi, basında yer alan Akdamar kilisesi, doğu ve güneydoğuda kanayan yara ve çözüm süreci aklıma geliyordu.
18 Ağustos 2014 Pazartesi günü sabah 05:30’da Bilecik’ten Sabiha Gökçen havaalanına gitmek üzere yola çıktım. İki saat sonra Sabiha Gökçendeydik. Bursa’dan gelen 23 kişilik gazeteci gurubu ile buluştuk. Basın Yayın Enformasyon Bursa İl Müdürü Kadir Akarkaya sağ olsun hepimizle ayrı ayrı ilgilendi. Uçağa binmeden önce toplu bir hatıra fotoğrafı çektik. 09:30’da hareket etmesi gereken uçağımız 11:30’da ancak havalandı.
Van’ı görmeden kanaat sahibi olmayın
Giderken nasıl bir Van göreceğimi düşünüyordum. Vanlı arkadaşlarımla doğu ve güneydoğu ile ilgili sohbetlerimiz aklıma geldi. Bilecik’te benzinlik çalıştıran İmroz arkadaşım “Van’ı görmeden, Doğu ve Güneydoğu’yu görmeden kanaat sahibi olursanız yanlış düşünürsünüz. Her şey televizyonlarda anlatıldığı gibi değil. Oraları mutlaka görmeniz gerekir” demişti.
Yine Bursa’da kağıt satan bir ticari firmada çalışan Vanlı arkadaşımla seçimlerden önce sohbet ederken BDP’nin doğu ve güneydoğudaki oy potansiyeli ile ilgili sohbet etmiştik. Arkadaşım “Oraları görmeden kanaat sahibi olma. BDP’ye oy verenlerin hepsini örgüt üyesi gibi görmekte yanlış olur. Oraların yapısı batı gibi değil Bunu anlatmakla baş edemeyiz” demişti.
Bu sohbetleri yaptığımız zamanlar Van’a gideceğim aklımın ucundan bile geçmemişti ama ben şimdi Van’a doğu Ankara’nın üzerinden, bulutların içinden Van’a doğru gidiyordum.
Büyük bir sıcakkanlılıkla karşılandık
Van havaalanına yaklaşık 2,5 saat rötarla vardık. Bizi Van Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Fatih Sevinç, Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Emin Toktaş ve yine Yönetim Kurulu Üyesi Selahattin Akdaş bizleri büyük bir sıcakkanlılıkla karşıladılar.
Gösterdikleri ilgi alaka karşısında ne yapacağımı şaşırdım. Memnuniyetimi ifade ettim. Van Gazeteciler Cemiyeti iki minibüs ile bizi havaalanından aldı. Elit Otel’e doğru yola çıktık. Araç şoförü bile hepimize tek tek hoş geldiniz dedi. Yolda “Dünyada Van ahrette İman” diyerek Van’ı ve Van’ın değerleri konusunda sohbet etmeye başladı.
Van Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Fatih Sevinç’in, Selahattin ve Mehmet Emin Beylerin, şoför arkadaşların sıcaklığı, yakın ilgisi, misafirperverliği bulunduğumuz ortamın havasını anında değiştirdi. Geç kalan programımıza bavullarımızı otele attığımızla beraber devam ettik.
Akdamar adasına doğru yola çıktık. Van Gevaş’ta Akdamar adası iskelesinde öğle yemeği yedik. Van gölü kıyısında diyeceğim ama bu tabire Vanlılar alınmasın diye Van denizi kıyısında diyeceğim. Çünkü Vanlılar “Van gölü” tabirinden hoşlanmıyor ve “Van denizi” diyorlar. Ben de onun için Van denizi tabirini kullanacağım.
Van denizi kenarında öğle yemeği yedik. Tesis sahibi bizleri güler yüzle karşıladı. Bizlerle yakından ilgilendi, hal hatır sordu. Garsonların ve orada bulunan Vanlıların ilgisini tarif etmekte zorlanıyorum. Yemekten sonra tesis sahibi ile de biraz sohbet ettik. Kendisinin bu tesisi kurduğunu, eğitime çok büyük önem verdiğini, kendisinin lise mezunu olduğunu ama çocuklarının üniversiteyi bitirdiklerini söyledi.
Akdamar adasına doğru yola çıktık
Yemekten sonra tekne ile Akdamar adasına doğru yola çıktık. Türkçe ve Kürtçe şarkılar her iki dilinde ortak kullanıldığının bir göstergesiydi. Akdamar adasına doğru giderken manzara gerçekten çok harikaydı. Ada’ya vardık. Önce Akdamar kilisesine çıktık. Burada Van Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi ve aynı zamanda bize rehberlik yapan Mehmet Emin Toktaş Akdamar Kilisesini bize anlatarak gezdirdi.
Mehmet Emin Toktaş’ın verdiği bilgiye göre Akdamar kilisesi adanın güneydoğusuna kurulmuş, Kutsal Haç adına Vaspurakan Kralı I. Gagik tarafından 915-921 yılları arasında Keşiş Manuel'e yaptırılmış. Kilisenin kuzeydoğusundaki şapel 1296-1336 tarihlerinde; batısındaki jamaton 1763 tarihinde; güneyindeki çan kulesi 18. yüzyıl sonlarında ilave edilmiş. Kuzeyindeki şapelin ise, tarihi bilinmemektedir. İlk yapıldığında saray kilisesi olan yapı, sonradan manastır kilisesine dönüştürülmüş. 2007 yılında geçirmiş olduğu restorasyon sonucunda Anıt Müze olarak hizmete girmiş.
Mehmet Emin Toktaş anlatımına şöyle devam etti: “Kilise, mimarisi yanında dış cephelerindeki figürlü taş plastiği ile dikkat çekmekte. Plan bakımından merkezi kubbeli, dört yapraklı yonca biçimli haç plana sahip. Orta mekan yüksek kasnaklı, içten kubbe, dıştan piramidal külahla örtülü. Kubbenin yüksek tutulması kilisedeki dikey etkiyi açıkça ortaya koy makta.
Kiliseye batı ve güneyden birer kapı vasıtasıyla giriliyor. Kilisenin çevresi daha sonraki dönemlerde ilave edilen yapılarla kuşatılmış.
Kilisenin figürlü repertuarı oldukça zengin. Bunun yanında İncil ve Tevrat'tan alınmış çeşitli sahneler bulunmakta. Yunus Peygamber’in denize atılması, Hz. Meryem ve kucağında İsa, Adem ile Havva'nın Cennet'ten kovulması, Hz. Davut ile Kral Goliat'ın mücadelesi, Samson Filistinli ikilisi, ateşte üç ibrani genci, Aslan ininde Daniel sahneleri bunların başlıcaları. Batı cephede Kral Gagik'i kilise maketini sunarken gösteren bir sahne yer almakta. Dört yöndeki alınlıklarda İncil yazarları boydan tasvir edilmişti. Bunlardan başka cephenin alt ve üst kesimlerinde, asma sarmaşığından oluşan kuşaklar dolanmakta. Bu kuşakların içlerinde çeşitli dünyevi sahneler işlenmiş. Av sahneleri, çesitli hayvanlar, güreşçiler ve sarayla ilgili bir çok sahneye yer verilmiş. Ayrıca doğu cephenin tam ortasında asma sarmaşığı bordürünün içerisinde Abbasi Halifesi Muktedir başı haleli, bağdaş kurmuş vaziyette bir elinde kadeh, diğer elinde üzüm tutar vaziyette, tasvir edilmiştir.
Dini ve dünyevi sahnelerden başka, hayvan figürleri yönünden de bir çesitlilik göze çarpmakta. Aralarda serbest biçimde, asma sarmaşıkları içerisinde ve çatıların alt kesimlerinde bu zengin hayvan figürlerini görmek mümkün” dedi.
Bu haber toplam 0 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.