ADALET VE HAK SONRASI MAHKEME-İ KÜBRA

ADALET VE HAK SONRASI MAHKEME-İ KÜBRA

Mehmet ERDAL

Cumartesi günü akşamı bir televizyon kanalında sinema seyrettim. Adı "Savaşın sonu". 2. Dünya savaşında ABD'nin yanında yer alan İskoç askerlerinden oluşan bir alay Japonlara esir düşer. Esirleri tren yolu yapımında çalıştırırlar. İlk trenin geçişiyle esir kampındaki çile devam eder. Tren yolu inşaatında kullanılan malzemeler Japon askerleri tarafından sayılır ve komutanlarına bir küreğin eksik olduğu bildirilir.

Benim konum burada başlıyor. Japon komutan tüm esirleri topluyor ve eğer kürek ortaya çıkmazsa tüm esirleri ağır bir şekilde cezalandıracağını söylüyor. Canına tak etmiş bir esir ortaya çıkıyor ve Japon komutan esiri öyle bir dövüyor ki, esir bir daha yürüyemiyor. Komutanın öfkesi bittiği anda bir asker gelip yanlış sayım yapıldığını ve küreklerin tam olduğunu söylüyor. Hiddetlenen Japon Komutan bu sefer de ilk haberi getiren askerini dövüyor. 

Kendisine göre, adaleti yerine getirmenin gururuyla sırça köşküne dönen komutan hala nizamı sağlamanın verdiği güçle idareciliğine devam ediyor.

Yukarıda anlattığım bir film. Alt kademedeki bir askerinin yanlışlığı, idarecinin hata yapmasına mâloluyor.

Değerli bir büyüğüm; “Hayat mevzuatla ölçülmemeli” demişti. Vicdan muhasebesini yapabiliyorsanız ne ala. Hak yerini bulur. Hata yapılıyorsa, atalarımız “Yanlış hesap Bağdat’tan döner” demiş. Vicdan muhasebesi en büyük adalettir.

Adaletli olmak; sadece kanunlara göre değil, vicdan muhasebesini yapabilmekle olmalı. Hele hele kanunlara ve nizamlara tam uyulduğu halde hak iade edilmiyorsa daha ne söylenebilir ki.

"Vicdanın sesi bütün kanunların üstündedir" diyor Gandi. Yanlış yorumlar ve agrasif hareketlerle yapılan tavırların Hak'ka ve hukuka uygunluğu tartışılır hale geliyor.

Hak teslim edildiğinde adalet yerini buluyor. Vicdanlar rahatlıyor.

Hz. Hüseyin Efendimiz "En büyük cihad, zalimin karşısına çıkıp; sen 'Haksızsın' demektir" buyurmuş. Yine Hz. Hüseyin Efendimiz Kerbela olayı öncesi Yezit'in karşısına çıkmaması için yalvarılıyor ve geri dönmesi istenilince "Bu gün gitmezsem, bir daha kimse Hak yolunda yürümez" buyuruyor. 

Haksızlıklar karşısında illaki bir Hz. Hüseyin Efendimiz gibi düşünen çıkar ve "Sen Haksızsın, seviyen ve agrasif hareketlerin karşısında Hak'kı görüyorum" der.

Hak ve hukuk karşısında yapılacak en iyi muhasebe vicdan muhasebesidir. Gördüğünü, düşündüğünü ve kararını alırken kalbinin sesini duyduğunda adalet teraziniz eğri durmaz. Vicdanınız rahatsa teraziniz doğru tartar.

Bile bile hala kararınızda itiraz ediyorsanız diyecek bir şek yok tabiki.

İşte o zaman mahkeme-i kübra günü adalet yerini bulur.

Hak yerini bulur, vicdanlar rahatlar.

Adalet: Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme.

Vicdan: Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç.

Mahkeme-i Kübra: Öldükten sonra, ahiretteki ve Allah (C.C.) huzurundaki mahkeme. Bütün insanların muhakemesinin huzur-u İlahiyede yapılacağı yer.

Bu haber toplam 0 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.