’BAYRAMLAR BAYRAM OLSUN’

’BAYRAMLAR BAYRAM OLSUN’

İl Müftüsü Necati Akkuş, bir Ramazan Ayı'nı daha geride bırakarak bayrama kavuşmanın mutluluğunun yaşandığını belirterek, bayramların gerçekten bayram olması temennilerinde bulundu.

Aysun YILDIZ

İl Müftüsü Necati Akkuş, bir Ramazan Ayı'nı daha geride bırakarak bayrama kavuşmanın mutluluğunun yaşandığını belirterek, bayramların gerçekten bayram olması temennilerinde bulundu. Müftü Akkuş, tüm İslam aleminin Ramazan Bayramı'nın hayırlara vesile olması dileklerinde bulunarak, " Kadir Gecenizi, Ramazan Bayramınızı tebrik ediyor, bütün geceleriniz kadir, bütün günleriniz bayram neşesi içerisinde beldemize, vatanımıza, milletimize, hayırlara, huzur ve sükuna, İslam Âleminin zulüm ve zilletten kurtuluşuna ve bütün insanlığın hidayetine vesile olmasını Yüce Mevla’mızdan niyaz ediyorum" dedi.

Müftü Akkuş mesajında Müslüman ve Türk coğrafyasında yaşanan zulümlere de yer vererek Ramazan Bayramı'nın zulümlerin sonu olmasını istedi. Ramazan Ayı boyunca yapılan tüm ibadetlerin Allah katında kabul görmesi dilekleri ile devam eden Akkuş mesajında şunları kaydetti:

" On beş asırdan beri İslam alemi ve milletimizin büyük bir huşu ile karşıladığı ve inşallah kıyamete kadar da idrak edeceği dini bayramlarımızdan olan mübarek Ramazan Bayramına yeniden kavuşmanın mutluluğunu hep birlikte yaşıyoruz.

 Yüce Mevla’mızın emrine inkıyat ve rızasını ümit kastıyla zevkle-şevkle tuttuğumuz oruçlar, kıldığımız namazlar, dualarımız, tövbelerimiz, zikir ve tesbihatımız ile yegane Rabbimiz Allah Taala’ ya  (C.C.) kulluk vazifemizi yerine getirmenin gayreti içinde olduk. Zekat, fitre, sadaka, hayır-hasenatlarla; yetim ile yetim, fakir ile fakir, muhtaç ile muhtaç olduğumuzun farkına yeniden vardık. Aç kalıp açların haliyle hemhal olmanın hazzını tattık.

 Aczimizi, noksanlığımızı, kusurlarımızı Cenab-ı Hakk’ ın  (C.C.)  yadıyla rikkat kazanan kalplerimizde yeniden hissettik… Ve her şeye gücü yeten noksanlıklardan münezzeh, her türlü kusurlardan beri olan Zat-ı Zülcelal’ in  (C.C.)  azameti huzurunda sırtımızdaki günah yüküyle iki büklüm, hatalarımızı nefsimize kabul ettirmenin azmi içerisinde bir daha işlememek üzere küçük-büyük, bildiğimiz-bilmediğimiz günahlarımıza tövbe ettik, af mağfiret diledik. İmanımızın sesine kulak vererek nefsin kötü arzularına gem vurduk. İbadetlerimize gururlanıp şeytana fırsat vermediğimiz gibi isyanımızın büyüklüğünü, ağırlığını ve kullukta zafiyetimizi kabullendik. Ancak YüceDeyyan’ın(C.C.) “La taknetu min rahmetillah” “Ey kendilerine zarar vermede haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah dilerse bütün günahları bağışlar. Çünkü O çok affedici ve çok merhametlidir.” (Zümer/53) beratı bizi ümitsizlik batağına düşmekten kurtaran sıkı sıkıya yapıştığımız ilahi bir kulp oldu.

 Velhasıl fert ve cemiyet olarak bütün isyan ve tuğyan fırtınaları  kuşatıp bunaltsa da ebedi saadet fidanlarımızı kurutmamak, çorak ömrümüzü salih ameller ile yemyeşil serin vahalara çevirebilmek için Oruç’ un “Sabır” kalelerine sığındık.

Dualarımızı Nebiyy-i Zişan efendimiz (S.A.V.)’ in fem-i saadetlerinden “İkra” diye sökün edip, Mekke çöllerinden  başlayarak kainat afakını nura gark eden Kur’an-ı Mübin’ in hatırına, bir gecede uzunca bir ömür bahşeden Kadir Gecesini saf saf tazyik eden meleklerin, Salih kulların ve hasseten Cibril-i Emin’ in dualarına kattık. Tevbe-istiğfarlarımızı, tövbe-i nasuh ile  “Alay-ı İlliyyin” e yol açan bahtiyarların ah ü eninlerine yükledik. Günahsız ağızların, rahmanın azap etmekten haya ettiği nur yüzlü pir-i fanilerin yakarışlarına amin diyerek, içimizde kor gibi bütün benliğimizi ve ruhumuzu narına yakan hasret ateşine yandık. Hz.İbrahim’i, yutmaya tutuşturulmuş Nemrut ateşini söndürme sevdalısı karıncanın  samimiyeti, ama acziyeti içerisinde her karanlık gecenin şafağını göz yaşlarımızla ıslattık.

 Evet her birimiz birer mücrim “can” olarak yüzümüzün karasına aldırış etmeden Gerçekten bayram edelim diye, “canan” ı aradık durduk.

 Kur’ andan, Allah’Taala’nın ahkamından uzaklaşmanın ve bir türlü Din-i Mübîn-i İslam’ın istediği manada cemaat ve vahdet ruhuna erememenin sıkıntısı ve sancısı canımızı yakıyor.  Şu yaşlı dünyanın her bir köşesinde; Gazze’de, Suriye’de, Irak’ta, Doğu Türkistan’da, Myanmar’da, Arakan’da, Dağlık Karabağ’da, Çeçenistan’da, Keşmir’de, Bangladeş’te, Mali’de,Etiyopya’da, Sudan’da, Somali’de, Libya’da, Yemen’de Mısır’da,Filipinler Moro'da kanı-canı heder olan, ırzı-namusu haleldar olan, inleyen, acı çeken; çocuğu, yaşlısı, kadını, kızı, kızanı hunharca katledilen zulme vahşete uğrayan, aç-susuz, çaresiz-ilaçsız bırakılan din kardeşlerimizin, soydaşlarımızın acısı bayramlarımızın üzerine kara bulut gibi çöküyor.

 “Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmeden önce Rabbinizden size indirilenin en güzeline  (Kur’an’a) tabi olun.” (Zümer;55)  İlahi fermanın beyinlerimizi çatlatırcasına iman aynalarımıza aksettiği bu kutlu günlerde şefkat, şefaat ve merhamet abidesi, iki cihan Peygamberi Hz.Resul-i Ekrem (S.A.V.) efendimizi yeniden yad ediyoruz.  O’nun Uhut’da Huneyn’de ümitsizliğin en uç noktasındayken, “İleyye ya ibadallah”         “Ey Allah’ın kulları bana doğru gelin” uyarısıyla ashabını derdest edip yeniden şaha kaldırdığı  muhteşem tablo, hakikatlere karşı perdelenmiş gözlerimizi aydınlatıyor ve bizler de asırlar ötesinden kalplerimizde yankılanan nebevî sedasına ısrarla kulak vermek mecburiyetimizi yüreklerimizde hissediyoruz.

Şunu  bir becerebilsek; O’na doğru bir yönelebilsek !...

“Gevşemeyin, üzülmeyin; İnanıyorsanız üstün sizsiniz…!”(Al-i İmran:139) ilahî tecellisine yeniden bir daha mazhar olabilsek…Dirayet ve Şecaat Mührünü elimize alabilsek..!

 Belki o zaman bayramlar olması gerektiği gibi bayram olacak.

 O zaman belki bayramlarımızın manevi hazzı yaşanacak. Belki o vakit şahsi menfaat hesapları ve kırgınlıklar ortadan kalkacak, dargınlar barışacak, kardeşler (!) kucaklaşacak, yaralar sarılacak, en çok muhtaç olduğumuz huzur ve emniyetimiz, kendimize öz güvenimiz geri gelecek. İşte o zaman belki milli-manevi değerlerimiz tekrar revaç bulacak, birlik ve beraberlik mesajları yerine ulaşacak. O zaman kardeşlik, sevgi-saygı, dayanışma-yardımlaşma, müsamaha, fakir, yetim, garip, kimsesiz, kul hakkı, ahiret, Cennet, Hesap, Mizan ve bunun gibi artık unutulmaya yüz tutmuş kavramlar arka raflardaki tozlu kalın lügatlardan hakiki manalarıyla yeniden keşfedilecek.

Belki de o zaman özlediğimiz gibi yaşlılar ta’zim ve hürmet onuruyla onurlandırılacak, çocuklar sevgi ve şefkat ırmaklarıyla sulanıp dallanıp, budaklanarak rengârenk çiçek verip yeniden meyveye duracak.

İşte o zaman eş-dost bayramlaşmayı, tebrikleşmeyi bir daha kendi tadında tadacak.  

Ve belki işte O zaman İslam Dünyası, Gönül Coğrafyamız “Medeniyet denilen tek dişi kalmış canavarın” işgali ve tasallutundan kurtuluşunun bayramını kutlayacak. Can ile Canan buluşup Bayramlar gerçek bayram olacak.

Suya hasret, şerha şerha yarılmış kurak toprakların yeşermek ve üzerinde yaşayanlara huzur vermek iştiyakıyla, gökten rahmet bekleyen kavrulmuş çöller misali böylesi huzur ve sükun, izzet ve ikbal yüklü cennet bayramların hasretiyle avuçlarımız semada, dudaklarımız kıpır-kıpır duada, gözlerimiz lahuti ufuklarda öylece beklemekteyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle Kadir Gecenizi, Ramazan Bayramınızı tebrik ediyor bütün geceleriniz kadir, bütün günleriniz bayram neşesi içerisinde beldemize, vatanımıza, milletimize, hayırlara, huzur ve sükuna, İslam Âleminin zulüm ve zilletten kurtuluşuna ve bütün insanlığın hidayetine vesile olmasını Yüce Mevla’mızdan niyaz ediyorum."

Bu haber toplam 0 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.