"HAYATIN KANATLARI İLİM VE SANAT"
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan, "1.Seramik Sanatı Eğitimi Konferansı" açılışında yaptığı konuşmada: "Eğer biz hayatı inşa edeceksek iki kanadından birisi ilim, aklın dışa vurumu; birisi de sanat, ruhun ve duygunun dışa vurumu. Bu ikisini desteklemeyen toplumlar, milletler, ülkeler, devletler varlık sahnesinde bir yer işgal edemiyor. Onun için yüzlerce güzel sözümüz var. Sanat bir milletin can damarlarından birisidir. Bunlardan bir tanesi."
Sinan ÖNCE
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi ve Seramik Sanatı Eğitimi ve Değişimi Derneği tarafından düzenlenen "1.Seramik Sanatı Eğitimi Konferansı" açılış programı yapıldı.
Ulusal ve Uluslararası alanda seramik eğitiminin sorunları ve seramik eğitiminde ihtiyaç duyulan yenilikleri değerlendirmek, deneyimleri paylaşmak ve iş birliği olanaklarını geliştirmek amacıyla düzenlenen program iki gün boyunca alanında uzman katılımcıların sunumları ve sergi açılışı ile devam edecek.
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Kütüphanesinde bulunan toplantı salonunda gerçekleşen açılış programına Vali Ahmet Hamdi Nayir, İl Jandarma Komutanı Albay Alper Sır, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan, İl Emniyet Müdürü Eyüp Özüdoğru, Bilecik POMEM Müdürü Mesut Çelebi, İl Milli Eğitim Müdürü İsmail Altınkaynak, ve davetliler katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasıyla başlayan program daha sonra konuşmalarla devam etti.
Programda ilk olarak Seramik Sanatı, Eğitimi ve Değişimi Derneği Başkanı Prof. Dr. Zehra Çobanlı konuştu.
Çobanlı konuşmasında şunları dile getirdi: "Seramik Sanatı, Eğitimi ve Değişimi Derneği; Seramik Sanatı ve eğitiminin ülke yararına gelişmesi ve ilerlemesi yolunda teknik, estetik ve kültürel çalışmalar yapmak, yapılan çalışmaları desteklemek, böylece ulusal ve uluslararası alanda sanatsal ve bilimsel değişim olanaklarını arttırmak amacıyla 10.06.2013 tarihinde tarafımdan Eskişehir’de kurulmuştur.
Kuruluşumuzun en önemli nedenlerinin başında güzel sanatlar alanında seramik eğitimi veren kurumları bir araya getirmek, var olan durumu değerlendirmek, eğitim programlarının geliştirilmesi, yenileştirilmesi çabalarını değerlendirmek ve bu konuda çalıştaylar, toplantılar yaparak alan ile ilgili olan meslektaşlarımızın buluşmalarına ve ortak etkinlik yapmalarına fırsat vermektir. Aynı zamanda mezun olacak öğrencilerin ülke çapında ortaklaşa mezuniyet projelerini sergilemek ve onları alandaki ilgili paydaşlar ile tanışmalarına fırsat vermektir.
"REKTÖRÜN DESTEĞİ İLE ÇALIŞMALARIMIZI HIZLANDIRDIK"
Anadolu Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Seramik Bölümünde lisans, yüksek lisans ya da sanatta yeterlik programlarında öğrencim olan, şu anda da seramik eğitimine akademisyen olarak katkılar sağlayan benim dışımdaki 6 kurucu üye Doç. Lale Demir Oransay, Doç. Ezgi Hakan Verdu Martinez, Doç. Dilek Alkan Özdemir, Yrd. Doç. Şenol Kubat, Yrd. Doç. Elif Ağatekin, Yrd. Doç. Leyla Kubat ve ardından ilk üyelerimiz Doç. Kadir Sevim, Doç. Yücel Başeğit ve Doç. Ayşe Güner ile yaptığımız ilk toplantımızda amaçlarımız ve isteklerimiz doğrultusunda bu ilk ulusal konferansı yapmaya karar verdik. Bu önerimizi, bu yıl Güzel Sanatlar Fakültesi, Seramik Bölümüne ilk defa öğrenci alacak olan Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesinin değerli Rektörü, Sayın Prof. Dr. Azmi Özcan ile paylaştık. Sayın Rektörün desteği ile çalışmalarımızı hızlandırdık.
Konferans programında seramik eğitimi alan öğrencilerimizi, sanatçılarımızı, akademisyenlerimizi ve değerli paydaşlarımızı bir araya getirmeyi istedik. Amacımız doğrultusunda “Biblo” Konulu seramik yarışmasını, 98 sanatçının eserlerinin yer aldığı ”Miras” seramik sergimizi ve Mimar Sinan Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Çankırı Karatekin Üniversitesi ve Uşak Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakülteleri, Seramik Bölümü 2013-2014 dönemi mezun öğrencilerinin; mezuniyet projelerinden oluşan “Mezuniyet Projeleri sergisini gerçekleştirdik.
1.Seramik Sanatı Eğitimi Konferansı kapsamında düzenlediğimiz konferansın konu başlıklarını; Türkiye’de Seramik Eğitimi ve Sektörü, Sanat Seramiğinin Sergilenme, Koleksiyon ve Eleştiri Sorunları, Seramik Eğitimi Sektör İlişkisi, Uluslararası Ölçekte Seramik Eğitimi ve Mezun Öğrenci Profili olarak belirledik. Bu kapsamda alanlarının uzmanı olan değerli konuşmacılarımızı davet ettik. Ayrıca ilk defa Seramik bölüm başkanlarının bir araya gelerek genel değerlendirme yapmalarına olanak sağlayacak bir toplantı düzenledik.
Bu tür organizasyonların gerçekleştirilmesinde çok önemli bir bütçe gerekmektedir. Biz kısıtlı olanaklarımız ile elimizden gelenin, elimizde var olanın en iyisini yapmaya çalıştık. Bu çerçevede bizi destekleyen paydaşlarımızın verdiği destek bizi memnun etti.
Seramik Sanatı, Eğitimi ve değişimi derneği ve şahsım adına bana güvenen, emeklerini esirgemeyen değerli yürütme kurulunda görev yapan meslektaşlarıma, Sergiye eserleri ile katılan sanatçılarımıza, Mezuniyet Projeleri sergisini destekleyen değerli Seramik Bölüm Başkanlarımıza, Değerli Davetli konuşmacılarımıza, Seramik sektöründen bizi destekleyen kurumlara, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Mustafa Koç ile destek ve ilgilerini esirgemeyen sayın Rektör Prof. Dr. Azmi Özcan’a içten teşekkür ederim." dedi.
Seramik Sanatı, Eğitimi ve Değişimi Derneği Başkanı Prof. Dr. Zehra Çobanlı'nın ardından Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Koç konuştu.
"BÜTÜN DÜNYANIN MERKEZİ İNSAN"
Koç konuşmasında şunları dile getirdi: "Yerle gök arasında bütün semavi metinler muhayyer bir yerde muhayyer bir zamanda topraktan çamurdan insanın yaradılış hikayesini anlatır. Meleklerin nezaretinde çamurdan insan suretine yükselen ve bütün hayatın bütün alemlerin merkezi olduğuna inanılan varlığın yükselişi. İlk sanatçı, ilk çamur, ilk varlık, ilk şekil, ilk suret. Tanrının sanatçı sıfatına en yakışan en yakın olan herhalde sizlersiniz. Çamura şekil, çamura estetik, çamura vucut vermek itibarıyla. Herhalde ahir bir sahne kalıyor o insana adem denen safhası ruh üfleme safhası. Bu üniversite çamura ruhun üflendiği ruhun üflenmek istendiği insanın adam yapıldığı yerlerden birisi. Öyle olması gerekir. Biliyoruz ki, bu insanla olur. Bütün dünyanın merkezi insan. Etrafa bakınca şaşırdığımız insan.
"CEP TELEFONUMU ARIYORUM"
Birkaç hafta önce Eskişehir'e giderken, Pazaryeri'nden çıkan bir araç akşamın hayli bir karanlığında içinde 3 kişinin olduğu bir araç gözlerimin önünde bir kamyon tarafından parça parça edildi. Arabanın ilk yarısı gitmişti. Arkasındaydım hemen. Arabadan usulca indim, bir yaşlı kadın bir yaşlı erkek arka koltukta 20'li yaşlarda genç bir kız. Vardım, korkmayın dedim. Kendilerinden geçmiş bir haldelerdi. Arabanın arka kapısı açıldı. Genç kız indi hayatla memat arasında anne ve babasını görmüyordu. Dalgındı. Yaklaştım ne yapıyor diye baktım. Genç kız indi, aranıyor, aranıyor. Ne arıyorsun dedim. Cep telefonumu arıyorum dedim. Yerle gök yıkıldı. Annesi ve babası ölüm safhasındaydı ve genç kız telefonunu arıyordu.
Neyi var ettiğimizi anlamaya çalıştım. Modern insan neyi şekillendiriyor, ne hayat buluyor. Bir kısmımız böyle. Yarattığımız, şekil verdiğimiz.
"EŞİME DİYE HAYKIRDI"
Yarhisar köyde yağmu üstü toprak kokuyor. Şelalede çıkmış yürürken önümde yaşlı bir amca. 90'larında. Hani yaşlanınca bazılarının yüzüne pamukumsu tebessüm yayılırya öyle bir hal. Elinde bir gül. Döndüm nereye gidiyorsun dedim. Eve gidiyorum dedi. Ceketine bürümüş. Kime götürüyorsun bu gülü dedim. Bütün heyecanını bütün hücrelerimde hissettim. Eşime diye haykırdı. Gözleri çakmak çakmaktı. Bu insanın halkına vucuduna şeklinde baktım. Ümidim, ümitsizlikten ümide yükseldi. Manzara güzeldi.
Yanlızız ama işte anlamlandırmaya çalışıyoruz. Kızılırmak'a ilk gençlik yıllarımda balık tutmaya gittiğimde balıkları canlı canlı ırmaktan uzağa koyardık. Balıklar her nasılsa suya doğru çırpınırdı. Hep suya doğru. Ben balıkların uzaklaştırırdım. Yine suya doğru çırpınırlardı. Bu en çok bize benziyor. Bu anda şu anda ilme sanata birbirimize koşuyoruz. İlmin en güzel tarafı. Aşka, sanatçının sınırsız arzuları var bu sınırlı dünyada. Sınırlı dünyada sınırsız arzularımızı doyuramıyoruz. Hepinizin bir hayal dünyası var. Hayal dünyasına koyuluyor, belki bu hayal dünyasından bir gerçeklik kalıbı buluyoruz." dedi.
"SANAT OLMADAN HAYATIN ANLAMI OLMUYOR"
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Koç'un ardından Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan konuştu.
Özcan konuşmasında "Bütün paydaşlarımız burada ve bizim için güzel bir gün. Sanat için, üniversite için güzel bir gün. Mustafa ve Zehra hocam konunun içeriği ile ilgili söylenmesi gerekenleri bize aktardılar. Ben sanatla doğrudan ilgili olmasa bile hayatı en anlamlı kılan değerlerden birinin sanat olduğunu vurguayarak birkaç cümle kurayım.
Sanat olmadan hayatın anlamı olmuyor. Sadece biyolojik bir mekanizma oluyor, bir otomasyon oluyor. O yüzden sanatı olmayan toplumlar medeniyeti kuramıyor. Bir sosyal bilimci olarak üzerinden en çok durduğum konulardan birisi.
Eğer biz hayatı inşa edeceksek iki kanadından birisi ilim, aklın dışa vurumu; birisi de sanat, ruhun ve duygunun dışa vurumu. Bu ikisini desteklemeyen toplumlar, milletler, ülkeler, devletler varlık sahnesinde bir yer işgal edemiyor. Onun için yüzlerce güzel sözümüz var. Sanat bir milletin can damarlarından birisidir. Bunlardan bir tanesi.
"SERAMİKİN İLK ÖRNEKLERİNİN NEŞRET ETTĞİ COĞRAFYA, BU COĞRAFYA"
Ama özellikle bu ülkede bir farklılığımız var. Şairin dediği gibi, hepimiz aynı hamurdanız fakat bu topraklar biraz farklı bir kandan, farklı bir çamurdan. Sanki medeniyetin mülasası. Tarihin mülasası. Alanım değil ama tarihten hatırladığım kadarıyla seramikin ilk örneklerinin neşret ettiği coğrafya, bu coğrafya. Doğal olarak bu sanatın bayraktarlığını yapmakta bize düşer diye düşünüyorum. Bu programı bu yüzden çok anlamlı buluyorum.
Şüphesiz sanat, içinde yeşerdiği toplumu değerlerinide dışarıya aks ettirmelidir. O yüzden duygu çok önemlidir. Biz de üniversite olarak bu güzel duygu ve niyetle bu projenin içinde yer aldık.
Bir çocuk henüz doğarken büyük işlerle yolculuğuna başlıyor. Fakültemizin bir diğer kanadı da geçen hafta Kırgızistan'daki uluslararası endüstriyel tasarım yarışmasında birincilik ödülü aldı. Onun içinde fakültemizin diğer kanadını da tebrik ediyorum." dedi.
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan'ın ardından Vali Ahmet Hamdi Nayir konuştu.
"GELECEK VAAD EDEN SEKTÖR, SERAMİK"
Vali Nayir konuşmasında şunları dile getirdi: "İlimizin öne çıkan ve gelecek vaad eden sektörlerinden biri seramik. Bu sektörün bir de duygu boyutu olan sanatla birleştirilmesiyle bu program çok daha büyük kıymet ifade etmektedir. Biz geleneğimizi yaşatmak durumundayız ama geleceğe ve gelişmelere açık olmak tecrübeleri paylaşarak pazardaki payı artırabilemk, ondaki sanatı geliştirebilmekte bir görevimiz. Ben herşeyden önce bu sorumluluk duygusunu hissedip bu ihtiyacı tespi edip bu görevi üstlenen derneğimize teşekkür etmek istiyorum. Kapılarını açan üniversitemize teşekkür etmek istiyorum. Katılımlarıyla bu programları zenginleştiren öğretim görevlilerimize teşekkür etmek istiyorum. Dileğimiz bunların devam etmesi.
"BENİ RAHATSIZ ETTİ"
O birinci ifadesi beni biraz rahatsız etti. Niye birinci ki? Bu belki onbirinci, yirmibirinci olması lazım değilmiydi? Belki bu safhanın birincisi. Daha önceden bu konularda yapılan çalışmalar vardır. Bunu bilmediğime bağışlayın ama eğer böyle bir çalışma yeni başlıyorsa biz çok geç kalmışız diyebiliriz. Önemli bu başlangıcı sağlayıp devamını getirebilmektir." dedi.
Konuşmaların ardından 1.Seramik Sanatı Eğitimi Konferansı kapsamında gerçekleştirilen seramik biblo yarışması ödül töreni gerçekleşti. Yarışmada dereceye girenlere ödülleri protokol üyeleri tarafından takdim edildi.
Bu haber toplam 0 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.