SIRA AKSİYONDA

SIRA AKSİYONDA

Rahmetli Üstad Necip Fazıl, “baş eserim” dediği ve devlet mekanizmasına ait fikirlerini sunduğu “İdeolocya Örgüsü”nün başlangıç kısmında, neredeyse bir kitaplık bölümü Doğu-Batı karşılaştırmasına ayırır ve der ki:

“Ne yapalım; bir zamanlar sonsuzluk ve hudutsuzluk bayrağı altında kendilerini zorlamış olan biz olsak da, hududu çizen, bölümü yükselten ve zorla gözlere sokan onlardır! Ve şimdi biz ifade ve muhasebemizi Doğu-Batı bölümleri dışında hiçbir kalıpta canlandıramıyorsak, kendi öz davâmızın sonsuzluğuna ve hudutsuzluğuna karşı mazur, düşmanlarımıza ve zıtlarımıza karşı da, kendi ayrımlarını kabul eden bir gerçekçi sayılmalıyız!”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 69. Genel Kurulu’nda bir konuşma yaptı.

Konuşmanın yapıldığı esnada genel kurul salonu, yapılan diğer konuşmalarla kıyaslandığında (mesela Amerikan Başkanı’nın yaptığı) boştu. Salonun boş olmasını içine sindiremeyen bir kısım medyanın, haberi sayfalarına taşırken fotoğraf hilelerine başvurma gayretkeşliği, diğer kesim medya tarafından fark edilince bir tartışmadır koptu gitti. Bu hengâmede, konuşmanın muhtevası, esası da hak ettiği kadar gündeme gelmedi, gelemedi…

Oysaki konuşma, dünyayı son iki asırdır idare eden Batı medeniyetini hesaba çeken cümlelerle örülüydü. Birinci Dünya Savaşı ile coğrafyaları, kendi arasında taksim eden Batı’ya, bugün dünyayı yaşanmaz hale getirenin kendileri olduğu daha başka nasıl söylenebilirdi ki:

“Birinci Dünya Savaşı’na sahne olan coğrafyanın, aradan geçen bir asırlık süreye rağmen istikrar, huzur, barış ve refahtan halen yoksun olduğunu üzülerek müşahede ediyoruz. Irak’tan Suriye’ye, Filistin’den Yemen’e, Mısır’dan Libya’ya, Afganistan’dan Ukrayna’ya kadar geniş bir coğrafya, derin krizler içinde insanlığın vicdanını yaralayan görüntülere sahne oluyor.”

Birilerinin, insanların 21. yüzyılda hâlâ açlıktan, salgın hastalıklardan öldüğünü, çocuk ve kadınların savaşlarda hunharca katledildiğini, dünyanın zengin ülkeleri refah içinde yaşarken fakir ülkelerinin açlık, kötü beslenme, salgın hastalıklar, eğitimsizlik sorunlarıyla boğuştuğunu ifade etmesi gerekiyordu.

Birilerinin, “Çocukların öldüğü ve öldürüldüğü bir dünyada, hiç kimse masum değildir, hiç kimsenin can güvenliği yoktur, hiç kimse de sürdürülebilir barış ve refah içinde olamaz. Sadece geçtiğimiz yıl, dünya genelinde, 5 yaşın altında 6 milyon 300 bin çocuk hayatını kaybetti. Suriye’deki savaşta, 17 bin çocuk hayatını kaybetti, 375 bin çocuk yaralandı, 19 bin çocuk en az bir organını kaybetti. Bu yıl içinde, Filistin’in sadece Gazze Şeridi’nde, en modern ve ölüm saçan silahların doğrudan hedefi olarak 490 çocuk katledildi, 3 bin çocuk yaralandı.” demesi gerekiyordu.

Birilerinin, “Daha fazla gecikmeden, daha fazla masum insan hayatını kaybetmeden, küresel vicdan daha fazla yaralanmadan, Birleşmiş Milletler sorunlara ağırlığını koymalıdır. Altını çizerek ifade etmek isterim ki dünya, 5’ten büyüktür. BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülkenin, dünya gerçekleri ile bağdaşmayacak şekilde Birleşmiş Milletleri etkisiz hale getirmesi, küresel vicdanın kabul edebileceği bir durum değildir” demesi gerekiyordu.

Dünyaya ruhunu üfleyen Doğu’dan, insanlığın vicdanı Doğu medeniyetinden bir sesin yükselmesi ve Batı’dan hesap sorması gerekiyordu.

Şükür o ses yükselmeye başladı…

O sesin, bizden birine ait olması ne güzel…

Sıra aksiyonda…

Bu haber toplam 0 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.