7 HAZİRAN SEÇİMLERİNİN ÖNEMİ, AK PARTİ İKTİDARINDAN EVVEL VE AK PARTİ DÖNEMİ

7 HAZİRAN SEÇİMLERİNİN ÖNEMİ, AK PARTİ İKTİDARINDAN EVVEL VE AK PARTİ DÖNEMİ

Her seçim, zamanına göre mutlaka çok mühim. 7 Haziran seçimini mühimlerinden mühimi diyebiliriz. Hani devirler anlatılırken milattan önce, milattan sonra diye ifade edildiği gibi çok partili siyasi hayata geçtiğimizden bu yana 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti devrini anlatırken Demokrat Parti’den evvel, Demokrat Parti’den sonra diye, yine 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra iktidara gelen Turgut Özal'ın kurduğu Anavatan Partisi dönemi de aynı şekilde değerlendirilebilir. Bu iki dönem iktidarları milletin sesine kulak vermiş, derin güçlerin hegemonyasından ne kadar millete güç ve söz hakkı koparabildilerse o kadar verebildiler. Derin güçler, milletin sesine kulak verenlere de demokrasi dışı davranışlarını hepimiz biliyoruz.

Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın 1968 yılında kurduğu Milli Nizam Partisi ile başlayan siyasi serüveni Milli Selamet Partisi, Refah Partisi ve Fazilet Partisi ile devam etti. İşte bu ilk başlangıç ve devamı siyasi hayatımızı da ve devlet idaremizi de etkisi altına aldı. O'nun yanında yetişenlerin kurduğu Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılından bu yana iktidarda. 13 yıllık iktidarı Ak Partiden evvel, Ak Parti iktidarı dönemi olarak ikiye ayırarak yorumlamak gerekir. 

İnsanoğlu geçmişi çok çabuk unutuyor.

Refah Yol iktidarı 11 aylıkken çeşitli entrikalarla yıkıldı. Anavatan partisi, DSP ve Doğruyol partisinden ayrılanların koalisyonlar dönemi başladı, derin güçler devreden hiç çıkmadı, yapılacak seçimlerde DSP ve MHP'nin güçlü çıkması için zemin hazırlandı. 28 Şubat döneminin milletin üzerinde baskısı olan hızıyla devam etti. 

Manevi olarak baskılarını şöyle kısaca sıralayabiliriz. Sekiz yıllık kesintisiz ilköğretime geçildi. Taşımalı sistemle köy okulları kapatıldı. Köylerin kapanmasına vesile oldu. İmam Hatip okullarının orta kısımları kapatıldı. İlköğretimi bitirmeyenlerin Kur'an kurslarına gitmesi yasaklandı. İlköğretimde ve lisede zaten yasak olan başörtüsü üniversitelerde de yasaklandı ve binlerce genç kızımız yurt dışında eğitimine devam etmek mecburiyetinde kaldı. 

Askeri okullarda ve askeri hizmette bulunanların bırakın hanımının başörtülü olmasını, annesi, ninelerinin ve hatta akrabalarının bile başörtülü olması yüzünden “Disiplinsizlik” sebep gösterilerek ordudan atıldı. Mecburi hizmet dolayısıyla vatani görevlerini yapan askerlerimizin başörtülü anneleri garnizonlara alınmadı. Anneler evlatlarını ziyaretten mahrum edildi. İlköğretim okullarında din dersleri gösterilmez oldu. Mahkemelerde bile birçok yerde başörtülü olarak şahitler salondan çıkartıldı. Daha anlatılacak çok şeylerin olduğu yaşananlar malum. Ama bunları yaşamayıp da bugün “böyle yasaklar olur mu ?” diyen gençlerimiz mutlaka vardır. Ama maalesef bunlar yaşandı. Halbuki her insanın yaşadığı müddetçe hiçbir gücün mani olmaması gereken hakları kullandırılmadı.

Türkiye'de en büyük güç milletin seçtiği Türkiye Büyük Millet Meclisi olmalı değil mi? Mademki devlet, millet için millet de devlet için var. Şimdi meclis içinde başörtülü milletvekilleri varsa bunlar kendiliğinden mi oldu sanıyorsunuz?

1999 yılında yapılan seçimler sırasında halktan başörtülü olarak oy isteyen ve seçilen milletvekiline başı açtırılarak meclise girebildiğini kaç kişimiz biliyor, hatırlıyor. Bu milletvekilimizin “Ben başörtümü çıkarırsam kendimi çıplak hissediyorum” demesine rağmen yine bir diğer başörtüsüyle milletvekili seçilip açmayı reddedip meclise giren milletvekiline zamanın Başbakanı Ecevit'in “devlete meydan okuyor, bu milletvekiline haddini bildirin” diyerek milletin seçtiği milletvekilinin vekilliğinin sona erdirildiğini, hatta vatandaşlıktan bile çıkarıldığını kaç kişimiz hatırlıyor ve biliyor. 

Gelelim işin maddi yönüne! O devirlerde vatandaşın bankalara yatırdığı paraların teminatının devlet olduğu yönünde kanunlar çıkarıldığını. Bankaların içini boşaltanlar yüzünden 22 bankanın battığını, batan bankaların paralarını milletin verdiği vergilerle ödendiğini unuttuk mu? IMF'nin verdiği krediler yüzünden yıllarca ümüğümüzün sıkıldığını, bir gecede faizlerin 7500'lere çıktığını, enflasyonun yüzde yüzleri aştığını eskimiş askeri tanklarımızı yeni fiyatına İsrail'e tamire verdiğimizi, bir barajın 40 yıl, bir havaalanın 30 yıl yapılmasının sürdüğünü, köylere hizmetin sıfır noktasına geldiğini, sigortalıların bir kutu ilaç alabilmek için kuyrukta beklerken can verdiğini, doktora muayene olabilmek için özel muayenehanelere gitmek mecburiyetinde olduğumuz günleri, daha saymakla bitmeyecek sıkıntıların yok olduğunu bazıları unutsa da unutmayanların olduğu muhakkak. 

İnsan yaşadıkça sorunlar bitmez artar. İnsanoğlu hep ister daha iyisini ister.

Bütün bu anlattığımız manevi ve maddi sorunlar Ak Parti iktidarı döneminde yaşanmaz hala geldi.    

Dedik ya Ak Parti iktidarından evvel, Ak parti iktidarından sonra olarak 7 Haziran seçimlerine oy vermeye giderken değerlendirmek gerekir. Dün yaşadığımız maddi ve manevi sıkıntılarımızı anlattık. Bugün bunların birçoğunu yaşamıyoruz. İnsanoğlu hep ister daha iyisini ister dedik. Daha iyisini isterken yetki vermek gerekir. İktidarın elini güçlendirmek lazım. İktidarı muktedir yapmak, iktidarın elini kolunu bağlayan ihtilalcilerin yaptığı anayasayı değiştirmek için bu değişikliği yapmak isteyenlerin yanında olmalı. Olmalı ki iyisini ve daha iyisini istemeye hakkımız olsun. Siz bu gücü 7 Haziran pazar günü sandıkta verin. Verdiğimiz güveni iktidar olanlar kullanmazsa 4 yıl sonra cezasını verelim. Seçimler vatana ve millete hayırlı olsun. Allah yardımcımız olsun.

SAKARYA

Bu haber toplam 0 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.