’ZEHİRLİ SANAYİYİ GETİRMEYELİM!’
Ahmet MEŞE
Türkiye Doğal Beslenme ve Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi'nin açılışında konuşan Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan birbirinden önemli mesajlar verdi. Bilecik topraklarının bir farkındalığa sahip olduğuna dikkat çeken Rektör Özcan, yetkililere seslendi.
Özcan, Bilecik'e herkesin bir vefa borcu olduğunu ifade ederek, Bilecik'teki verimli toprakların kimyasal sanayiler ile değerlendirilmemesini istedi. İnsanlığın toprağa karşı bir vefa borcu olduğunu söyleyen Özcan,"Lütfen bu bölgeye zehirli kimyasal sanayiyi getirmeyelim. Sanayi, eğitim tamam, buna bağlı diğer sektörler tamam ama toprak bizim kendisine hem hayat hemde vefa borçlu olduğumuz bir değer. Onu zehirletirsek bilin ki kendimizi değil, geleceğimizi, torunlarımızı zehirliyoruz. Buna da hakkımız yok" dedi.
20-23 Mayıs tarihlerinde tarihlerinde gerçekleşen Türkiye Doğal Beslenme ve Sağlıklı Yaşan Zirvesi Bilecik'ten başladı. İlimizde açılışı yapılan zirve bugün Sapanca'da devam edecek olup 23 Mayıs Cumartesi günü Osmaneli, Bilecik ve Söğüt gezisi ile sona erecek.
Zirvenin açılışı, 20 Mayıs Çarşamba günü saat 14.00'te Şeyh Edebali Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen törenle gerçekleşti. Tören, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi'ni tanıtıcı videonun izlenilmesi ile başladı. Ardından açılış konuşmalarına geçildi. Açılış konuşmalarında Türkiye Doğal Yaşam ve Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi Genel Koordinatörü ve Türkiye Doğal Beslenme ve Sağlıklı Yaşam Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Rüştü Karaman, Türkiye Yeşilay Cemiyeti adına Ankara Şube Başkanı Şemsettin Toprak, Türkiye SOMTAD Derneği Başkanı Prof. Dr. Rahmi Türk, Türkiye Bilinçli Sağlık Platformu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, SANKO Üniversitesi Rektörü Ahmet Sınav birer konuşma gerçekleştirdi.
'BUNA HAKKIMIZ YOK'
Türkiye Doğal Beslenme ve Yaşam Boyu Sağlık Zirvesi'nin açılışında konuşan Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan birbirinden önemli mesajlar verdi. Bilecik topraklarının bir farkındalığa sahip olduğuna dikkat çeken Rektör Özcan, yetkililere seslendi.
Özcan, Bilecik'e herkesin bir vefa borcu olduğunu ifade ederek, Bilecik'teki verimli toprakların kimyasal sanayiler ile değerlendirilmemesini istedi. İnsanlığın toprağa karşı bir vefa borcu olduğunu söyleyen Özcan,"Lütfen bu bölgeye zehirli kimyasal sanayiyi getirmeyelim. Sanayi, eğitim tamam, buna bağlı diğer sektörler tamam ama toprak bizim kendisine hem hayat hemde vefa borçlu olduğumuz bir değer. Onu zehirletirsek bilin ki kendimizi değil, geleceğimizi, torunlarımızı zehirliyoruz. Buna da hakkımız yok" dedi.
Rektör Özcan konuşmasında şunları kaydetti:
"Böyle bir toplantıya ev sahipliği yapmak temsil durumunda bulunduğum kurumum adına bir onur. Çünkü canlılar olarak bizler sonsuzluk arzusuyla programlanmış canlılarız. Sonsuzluk arzumuzu ancak sağlıklı nesiller yetiştirerek sağlayabiliyoruz. Kendi varlığımız ölümlü bir varlık sonsuzluk arzumuzu da ancak tıpkı ağaçların filizlenmesi gibi bizde sağlıklı nesiller ile gerçekleştirebiliyoruz.
'TEHLİKELİ BİR SİLAH HALİNE GELDİ'
Beslenme bizim açısından sadece biyolojik bir faaliyet değil. Aynı zamanda beslenme kavramının ardında beslenmenin sadece teknik ve biyolojik vaka değil aynı zamanda bir yaşam tarzı, kültürel kimlik olgusu olduğu gerçeği açısından ben özellikle konuyla ilgiliyim. Bundan bir yıl kadar önce bu ülkede '100 yıllık yüz aklarımız' başlıklı bir program organize etmiştik. 100 yılı aşan gıda şirketlerimizi hem hatırlamak hem onlara teşekkür etmek için. Belki iki elin parmağını geçecek sayıda kuruluş bulamadık. Gıda, aynı zamanda bir ahlaki zemini bize gösteren bir alan. Bu ülkede insanlar kültür ve gelenek olarak kendi yemediklerini müşterilerine ya da başkalarına sunmazlardı. Hatta en sağlıklı en nadide yiyeceklerimizi misafirlerimize ikram etmek onur göstergesiydi ama şimdi her şey değişti. Eksen kayması neticesinde hayatın anlamını daha çok para kazanmak ve ne pahasına olursa olsun güç kazanmak üzer endekslediğimiz zaman gıda sadece bir gelenek örf, inanç alanı olmaktan çıkıp ne yazık ki daha çok para kazanmak için nesillerin sağlık ve ruh yapısını bozan birer tehlikeli silah haline geldi.
'VARLIK NEDENİMİZE UYGUN BİR FAALİYET'
Marketlerden aldığımız yiyeceklere güvenilmez şeklinde toplumda bir kanaat oluşmuşsa bu toplumun önderlerinin bu konuyu ciddi olarak ele alması lazım. İşlenmiş hiçbir gıdayı tüketmeyin diye bas bas bağıran bilim insanları varken her tarafımızı işlenmiş gıdalarla donatmış bir toplum ve ticaret yapısı varsa bunun da bu ülkenin sorumluları tarafından düşünülmesi lazım. Gıda sadece bir biyolojik vaka değil derken eskiden beslenmenin de bir ritüeli vardı. Sofralar kurulurdu, baba gelmeden sofraya oturulmazdı. O sofrada ailenin tüm fertleri mutlaka bir arada olmak zorundaydı. Orada sadece yemek yenmez, nesiller arasında kültür ve gelenek aktarılırdı. Ama şimdi erken gelen buzdolabını açıp hızlı bir şekilde elinde bilgisayarı ya da akıllı telefonu ile kendi köşesine çekilip bir evde aynı ailenin fertleri sadece beslenme alışkanlığının değişmesi yüzünden farklı odalardan cep telefonu mesajlarıyla iletişim kurabiliyorlarsa bu toplumun karar vericileri ciddi anlamda bunu bir mesele halinde önlerine alıp düşünmesi lazım. Biz, belki bilimin bize sağladığı imkanlarla refah noktasında iyi yerlere ulaştık ama insan gibi yaşama konusunda gerilere gittik. Ama bizim varlık nedenimiz insan gibi yaşamak. Hayatı ve ölümü değerli kılan şey bizzat kendisi değil ne için yaşandığı ve ne için ölündüğüdür. Eğer hayatımızı bu tür değerlerle süslemezsek daha çok kazanmak uğruna insanları zehirlemekten çekinmeyen bir üretim sektörü haline dönüşürüz. Nitekim farkında olmadan nesiller belki kısırlaştırılıyor. Bunların sonuçlarının 20-30 sene sonra nelere malolacağını çok acı bir şekilde öğreneceğiz. O itibarla binlerce yıl içinde denenerek günümüze kadar süzülmüş geleneksel beslenme tarzlarının yeniden bu topluma anlatılmasında fayda var. Bu zirve bu açıdan çok önemli. Sadece teknik ve tıbbi boyutu ile değil kültürel boyutuyla da çok önemli. Biz üniversitemiz olarak bu konuda böyle bir oluşuma ülkemizde belkide ilk defa ev sahipliği yapmaktan onur duyuyoruz. Bizim için varlık nedenimize uygun bir faaliyet.
'KİRLETMEYE HİÇ KİMSENİN HAKKI YOK'
Bu topraklardan bir medeniyet doğdu. Belli ki bu toprakların bir farklılığı var ve yer yüzünde birazda bizim temsil ettiğimiz İslam aleminde göğsünü gere gere dolaşabilmenin bir kıymeti varsa o çok büyük oranda bu topraklara borçlu olduğumuz gerçeğidir. Burası hem dünyaya biz varız dediğimiz yer hem de biz yok edilemeyiz dediğimiz yer. Sakarya Havzası dediğimiz yaklaşık 40 km'lik mikroklimanın hakim olduğu olağanüstü verimli toprakların bulunduğu ama devletimizi idare edenlerin gözünden kaçmış devlet politikası olması gereken ve bu haliyle belki Marmara bölgesinin toplam meyve ve sebze ihtiyacını büyük oranda karşılayabilecek bir potansiyele sahip, işlenmemiş ve eğer işlenmemeye devam ederse çok yakında küresel şirketlerin kira ya da satın alma yoluyla mutlaka ele geçirecekleri bir potansiyele ülkemizin ve devletimizin dikkatini çekmek istedik. Bunun birkaç şartı var ve hepimize görev düşüyor. Bunlardan birisi bu havzayı besleyen su kaynaklarının mutlaka kirlilikten kurtarılması. Aramızdan birkaç kişi ve kurumun daha fazla para kazanabilmek adına kirlettikleri geleceğimizin hayat kaynağı olan bu suların mutlaka acilen temizlenip, sağlıklı ürünler yetiştirmenin hizmetine takdim edilmesi lazım. Huzurlarınızda her kim bununla görevli ise bir kez daha tarihe kayıt düşmek adına bunu burada tekrar ediyorum. Bu sular hem bizim hem sonsuzluğa kadar devam edecek nesillerimizin. Onları kirletmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
'ZEHİRLİ KİMYASAL SANAYİYİ GETİRMEYELİM'
Bilecik şehrimizden geçen Karasu ırmağı birkaç km'lik alanda bile kirletebiliyorsa bu bizim çok büyük bir vebalimizdir. Bu suların mutlaka sağlıklı ürünler yetiştirilmesi için hayat kaynakları olarak kullanılması lazım ve Sakarya Havzası'ndaki henüz kirlenmemiş, henüz kimyasal sanayi ile tanışmamış toprak kaynaklarımızın sadece bizi değil tüm dünyayı sağlıklı ürünler ile besleyecek ürünlere dönüştürecek kaynaklar olması lazım. Bunun için biz üniversitemiz olarak gerekli alt yapı çalışmalarımızı hazırlamaya çalışıyoruz. Bu konunun ülke gündemine getirilmesi ile büyük mesafeler alabileceğimizi düşünüyorum. Bu konuyu lütfen canlı tutalım. Henüz bu bölgenin toprakları zehirli kimyasal sanayi ile tanışmamışken lütfen bu bölgeye zehirli kimyasal sanayiyi getirmeyelim. Toprak sanayi tamam, eğitim tamam, buna bağlı diğer sektörler tamam ama toprak bizim kendisine hem hayat hemde vefa borçlu olduğumuz bir değer. Onu zehirletirsek bilin ki kendimizi değil, geleceğimizi, torunlarımızı zehirliyoruz. Buna da hakkımız yok. Tüm bunlar çok uzun sürecek ama bizim hassasiyetlerimiz bu vesile ile dile getirmek istedim. Bu projeye hem devletimiz hem üniversitelerimiz sahip çıktı.
'HERKESİN BU TOPRAKLARA VEFA BORCU VARDIR'
Misafirlerimiz ile Bilecik'i karış karış dolacağız. Bu toprakları yerinde göreceğiz. Ülkeleri kıymetli kılan şey ülkelerin nüfuslarının çokluğu değildir. Ülkeleri ve toplumları kıymetli kılan şey orada nitelikli insanların sayısıdır. İnsanlara nitelik katan bileşenler vardır. Bunlardan birisi sağlıklı bir toplum diğeri de eğitim. Eğitim kurumları olarak bunları yapmaya çalışıyoruz. Bugün burada Bilecik'in çok kıymetli değerlerinin dışında ülkemizin değişik yerlerinden gelen üst düzey nitelikli misafirlerimiz var. Bunların bir kısmı ciddi anlamda bölgeyle ilk defa çalışıyorlar belki ama bundan sonra artık onlarda Bilecikli oldular. Bütün birikimlerini, uzmanlıklarını Bilecik için kullanacaklar.
İmkanı olan herkesin bu topraklara vefa borcu vardır. Bu borcu ödemek zorundayız eğer enerjimizi birbirimiz ile kavga etmek için tüketirsek eğer vaktimizi birbirimizden bir adım öne çıkmak için harcarsak bilin ki hepimiz aynı gemideyiz ve gemi tehlikeli sularda yer alıyor. Orada tek başına bir kurtuluş, saadet, mutluluk söz konusu değildir" dedi.
Vali Ahmet Hamdi Nayir ise zirvenin Bilecik'te gerçekleşmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Vali Nayir aynı zamanda ilimizde konaklama sorunu olduğu için zirvenin tamamının Bilecik'te olmayışıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Vali Nayir, üniversitenin bu yöndeki sıkıntılarını ve taleplerini gördüklerini ifade ederek, gerekenin yapılması noktasında çalışmalarda bulunacaklarını açıkladı. Nayir, konuşmasından şunları aktardı:
'YENİ BİR HALKA DAHA İLAVE EDİLDİ'
"İlimizde üniversitemiz öncülüğünde Başbakanlığın koordinesinde böyle bir programın düzenlenmiş olması ve siz değerli misafirlerimizi Bilecik'te ağırlamaktan duyduğum mutluluğu ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum. Bilecik, genç ve dinamik üniversitesinden büyük beklentilere sahip. Bu beklentileri de bizzat üniversitemiz oluşturuyor. Böyle önemli bir zirveye ev sahipliği yaparak tüm insanımızı ilgilendiren, geleceğimizi ilgilendiren doğal beslenme yaşam boyu sağlık gibi bir konuya dikkat çeken bir zirveye ev sahipliği etme başarısını göstererek bizlere bu beklentilerimizin ne kadar haklı olduğunu bir daha göstermiş oldu. Çok önemli faaliyetler zincirine bir yeni halka daha ilave ederek hem ilimize, ülkemiz büyük katkılar vermeye devam ediyor.
'MESAJI ALMAMIZ LAZIM'
Üniversitelerimiz çıtayı yüksek tutarak üniversite dışı organizasyonlara, kurumlara da bir hedef gösteriyor. Ben burada şöyle bir ders çıkardığımı söylemek istiyorum. Bu kadar geniş kapsamlı bir toplantının Bilecik olarak yalnızca başında ve sonunda olmak istemiyoruz. Ortasında da varolmamız lazım. Bilecik'e verilen bir hedeftir bu. Bu kadar kıymetli bir zevatın Bilecik'te ağırlanabilmesi lazım. Bilecik'te misafir edebilmemiz lazım. Dolayısıyla üniversitemizin bize satır aralarında vermiş olduğu mesajı bizim almamız lazım. Elbette bu programın şartları gereği ara programlar belki ilimiz dışında yapılacak ama bu mesajı almamız gerektiğini ifade etmeyi bir görev biliyorum. Çok yakın bir gelecekte bu tür faaliyetlerin eş değeri ve daha fazlası hemde ilimiz şartları içinde yapılıp hem üniversitemizin onuru olsun hem ilimizin geleceğe bakışında daha büyük hedefleri bize versin" dedi.
Zirve, açılış konuşmalarının ardından Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi yerleşke gezisi ile devam etti.
Bu haber toplam 0 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.