MUZAFFER ÇEVEN

MUZAFFER ÇEVEN

BALTANIN SAPI…

BALTANIN SAPI…

Balta (Eski Uygur Türkçesinde baltu, balto; Harezm döneminde ve Kıpçak metinlerinde balta), Türkçede kökeni tam olarak izah edilememiş bir sözcük… Balta, nacak… Balta, odunu kesmek, şekillendirmek ve parçalamak için; savaşlarda silah olarak veya seremonilerde gösterişli bir sembol olarak kullanılan bir âlet… Balta, bir baş ve bir saptan ibaret olan âlet… Baltanın birçok farklı formu mevcut… Baltanın en ilkel olanı, tahtadan bir sapa tutturulmuş taşla yapılmış… Balta, teknoloji geliştikçe taşın yerini bakır, tunç, demir ve çelikten almış… Her ne kadar balta sapı odundan da olsa, odunun yerini alan farklı malzemeler de var… Balta aslında eğik düzlem kullanılarak yapılmış basit bir makine… Balta, başının eğimli yüzeyleri sayesinde odunu kesmek için gereken kuvvet azaltılmış olmakta…

Balta ve balta sapı… Baltanın küçüğü, keser… Baltadan çok baltanın sapı, balta sapı, dillere düşmüş… Balta sapı, dilimizde bir deyim olmuş… Bir baltaya sap olmak deyimi, belirli bir sanat ya da iş sahibi olmak anlamına gelmekte… Bir baltaya sap olmak; bir işe yaramak, bir işe girip çalışmak, yararlı bir şeyler yapmak, atıl kalmamak vb. olumlu anlamlar için kullanılmakta… Gerçekten baltanın sapı olmadan balta ne işe yarar ki… Baltanın sapı, baltanın kullanılabilirliğini sağlayan bir parça… Bir baltaya sap olmak, bir işin veya sanatın parçası olmak, o işe veya sanata katkıda bulunmak demek… Bir baltaya sap olmak; meslek edinmek, kariyer yapmak, başarılı olmak demek… Bir bireyin hem kendisi hem başkaları için faydalı olması anlamında kullanılmakta… Bir baltaya sap olmak; boş durmamak, tembel olmamak, çalışkan olmak mânâsında… Baltaya sap olmak; bir övgü, bir teşvik, bir eleştiri veya bir nasihat olabilir… Misâller… İşi gücü olmayanın, bir sap olamayanın evlenmesi ne kadar doğru? Çok çabalayıp sonunda bir baltaya sap olanın, mesleği olanın evlenmesi doğru… Bir baltaya sap olanın, hayatını kazananın, kendisini ve ailesini mutlu edebilmesi mümkün… Bir baltaya sap olmak isteyen, boşa vakit harcamamalı, kendini geliştirmeli, fırsatları değerlendirmeli elbette…

Balta sapını kesmez.” (Atasözü)… Bir işi yapmak için birlikte çalışan insanların birbirlerine zarar vermemeleri gerekir… Baltayı balta yapan, demir kısmı ile sapıdır… Baltanın, sapına ilişmesi, zarar vermesi söz konusu olabilir mi? Balta sapına muhtaç, sapı baltaya… İş hayatında veya ortak bir amaç için çalıştıklarımızla olan münasebetimiz işte böyle bir şey… Balta, sapıyla işlevsel hâle gelebilir… Baltanın sapına odunken dokunulur, sap olduğunda dokunulmazlık zırhına bürünür… Bilindik söz: “Ağaca balta vurmuşlar sapı bedenimden.” demiş… Yakınımız olarak gördüğümüz, kıymet verdiğimiz bireylerden gelen kötülüğe elimizden bir şey gelemez, karşılık veremeyiz… Ağaç, baltanın sapının kendisinden olduğunun farkında mı acaba? Gerçek olan ve değişmeyen durum; bir kişiye en büyük kötülüğün, yapılan iyiliğin değerini bilmeyen yakınlarından ve çevresindekilerinden geldiğidir, maalesef… Bu, her defasında bilindiği hâlde devam eden ahvâl… Sonunda ah vah etsek de hep aynı… Hayat öyküsü… Orman küçülmeye devam ediyordu, lâkin ağaçlar balta için oy kullanmaya devam ettiler… Çünkü sapı tahtadandı ve hep onu kendilerinden sandılar… Bir toplumun kendi çıkarlarına aykırı olan kişi veya gruplara destek vermeye devam etmesinin öyküsü hiç değişmez aslında, sadece figüranlar değişir… Sömürenler ve sömürülenler, sadece kılık değiştirirler… Hep böyledir… Ağaçlar, baltanın sapının tahtadan olduğunu görünce, onun kendilerine zarar vermeyeceğini sanırlar... Hâlbuki baltanın sapı, onun kesici kısmını yönlendiren bir araçtır ve ağaçların yok olmasına nedendir… İnsanların körü körüne bağlılık göstermemeleri, gerçekleri görmeleri ve akıllıca davranmaları gerekmez mi? Mankurtlaşmak böyle bir şey, devâsı yok… Çözüm için, adını deva desek, gelecek desek, iyi desek, halk desek, demokrat desek, ak kara desek, hareket desek ne yazar… Her biri millî olamadıkça… İsimlerin içi dolmadıkça… Yol belli aslında, kendimiz olmak, kendimize dönmek, özümüze ve sözümüze sahip çıkmak… Birbirimizle olan ilişkilerimizde, toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirmede ve karar verme süreçlerinde dikkatli olmak zorundayız… Aklımızı başımıza almalıyız, aklımızı hiç kimseye kiraya vermemeliyiz, kalemimizi başkasının tutmasına izin vermemeliyiz… Mesele, akıl ve yürek meselesi…

Bazılarımız her şeyde kusur bulurlar ve mutlaka laf söylemek zorunda olduklarını sanırlar… Böyleleri, hiçbir şeyi beğenmezler ve mutlaka birilerine çamur atmaya devam ederler; ‘üzümün çöpü var armudun sapı’ demeye devam ederler… Böylelerinin bilmedikleri şey, kendilerinin de sonunda sap gibi ortada kalmaya mahkûm olacaklarıdır… Baltanın sapı, armudun sapı… İnsanın basireti bağlı olunca, yapacak bir şey yok; her bir kapı kapalı, yollar kapalı… Değerlerin değersizleştirildiği hengâmede kim kime duma duma (herkes kendi işiyle uğraşır, kimse başkasının yaptığıyla ilgilenmez)… Sap ve samanı bilmeyenimiz var mı? Sap saman… Buğday, arpa ve yulaftan da bazen saman yapılabilirse de genelde bunların tohumları ayrılıp kalan sapları kurutulur… Besin değeri düşük olan bu tür sap saman, hayvanlara yataklık olarak kullanılır… Sap samanın kalitesini bile belirleyen ondaki tohum ve yaprak içeriği… Sap ve saman deyip geçmeyelim… Büyük düşünelim, küçük yapalım… Sapla samanı (iyiyle kötüyü) birbirinden ayıralım… Üzümün çöpüne, armudun sapına takılmayalım, baltaya sap olalım, baltaya mahkûm olmayalım

Bir baltaya sap olunca, kim bilir belki bizden olanları da keser de keseriz… Nereye kadar? Kuruyana, çürüyene kadar… Ya sonra? Kendi tabutumuzun ağacını kesene kadar… Sonrası bilinmez bilmece… Giden gelmeyince, çözümü bilinmeyen tek bilmece… Bu, kimileri için eğlence, gülmece güldürmece… Sap gibi kalınır işin neticesinde… Sap olunca, midemiz toktur nasılsa… İçimizdeki kış, dışımızdaki kışa mağlup olduğunda, akıbet aynı, sap da olsak yakılacak odun oluruz ancak… Eninde sonunda baltaya sap olan da ocakta yanacak… Keşke hem öylesine bir sap olsak, hem toprakta ağaç olsak fidan olsak… Gerçi, kömür bulununca; odun, yanmaktan kurtulduğunu sanmış… Ne odun ne kömür… Petrol bulundu, her bir şeyin pabucu dama atıldı… Önlenemez değişim… Elektrik ve dahası… En kötüsü, teknolojinin hızla gelişmesiyle her birimizin robotlara yenik düşeceği ve sap olarak ortada kalacağı gerçeği…

Etkili insanların 7 alışkanlığı (Stephen Covey): Proaktif (davranışa yön veren, geleceğe odaklanan, gerektiğinde eylemlere değişiklik getiren veya kendisini değiştiren) olmak, sonunu düşünerek işe başlamak, önemli işlere öncelik vermek, kazan kazan diye düşünmek, empati yapmak, sinerji oluşturmak ve baltayı bilemek (başarıları sürdürmeye çalışmak)… Etkili ve etkin olmanın yolu baltayı bilemek… “Ağacı kesmem için bana 6 saat süre verirseniz, ilk 4 saatini baltamı bilemek için harcarım.” (Abraham Lincoln)… ‘Baltalar elimizde, uzun ip belimizde haydi gidelim ormana’ demeyi sürdürmek ve eskinin devamı olan halkanın bir parçası olmak… Ya da balta sapı, baltanın sapı olmak… Kararlarımız ve tercihlerimiz; bizi biz yapandır, hayatımızın olmazsa olmazlarıdır, keskin baltadır, balta sapıdır, kazmadır, kürektir, oraktır, çekiçtir, bilgidir… Selam, sevgi ve saygılarımla.

Bu yazı toplam 2102 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
MUZAFFER ÇEVEN Arşivi
SON YAZILAR