MUZAFFER ÇEVEN

MUZAFFER ÇEVEN

DEDEDEN TORUNA….

DEDEDEN TORUNA….

Dededen toruna nasihat vermenin önemi nedir? Dededen toruna nasihat vermek, dedenin torununa olan sevgisini, ilgisini ve saygısını gösterir. Dede, torununa kendi hayat tecrübesinden yararlanarak doğruyu ve yanlışı öğretir, hayatın zorluklarına karşı nasıl davranması gerektiğini anlatır, ona yol gösterir ve destek olur. Torun da dedesinin nasihatlerini dinleyerek onun bilgisinden ve deneyiminden faydalanır, ona karşı minnettarlık ve saygı duyar, onunla güçlü bir bağ kurar ve onu örnek alır. Böylece dededen toruna nasihat vermek, kuşaklar arası iletişimi güçlendirir, aile bağlarını kuvvetlendirir ve toplumsal değerleri korur. Lâkin dede-baba-torun, farklı dilleri konuşuyorsa, dillendirdiğimiz her bir şey, kocaman bir hiç…

Geçmişe takılı öğretilerin hataları ve yanlışları ayıklanarak, ilim-irfan süzgecinden süzülerek alınması gereken kısmı; deneyim (tecrübe)… Tecrübe üzerine konuşlandırılan kültür, bilim, sanat ve teknoloji; bir toplumu iyi ve güzel bir geleceğe taşır… Dede ve nene, böylesi bir sorumluluğa ve göreve tâbi… Elbette, dedenin entelektüel (aydın, münevver) olması kaydıyla, söylenilenler geçerli… Aksi takdirde, cehaletin ve bağnazlığın sürdürülmesi, gelecek kuşakların heder edilmesine neden olacaktır… Aksakal (bilge) dede, model alınması gereken dede… Dede, sözüyle, özüyle, en önemlisi hâlinin diliyle, torunla muhatap olmalı… Torununun, görgü kurallarını bozmasına sessiz kalan, hata ve yanlışlarına gülen, göz yuman ve bundan hoşlanan bir dede, okulöncesi eğitimde kazanımların yok olmasına en büyük sebep… Böylesi bir ortamda dede, önlenemez bir tehlike… Çocuklarda görülen davranış bozukluklarından, anne-baba-dede-nene-ebeveyn olarak her birimiz, tek tek sorumluyuz… Çocukların davranışları gözlemlendiğinde, anneden-babadan-dededen-neneden-ebeveynden bir yansıma görülür… Dededen toruna… Dededen toruna göndermesi, sadece bir tema… Bu temanın içinde, her bir yetişkinden bir pay var… Dedeler dokundukları toruna biraz bilgelik, mutluluk, sıcaklık ve sevgi verirler… Bir dedeye sahip olunduğunda, tarih kitabına ihtiyaç duyulmaz… Dede için torun, hayatında ikinci şans demektir; çocuklarınla yapamadıklarını, torunlarınla yapabilmek için… Çocuk, köklü bir ağaç; torun, ağaçta açan koklamaya doyulamayan çiçek… Çocuklarına sevgisini gösteremeyen ebeveynler olabilir; torunlarına hayranlık duymayan bir dede olamaz… Çocuk, ceviz; torun, cevizin içi… Torun, dedenin yaşlandığını unutturan, ona çocukluğunu tekrar yaşatan can… Dede için torun; çocuklarınla yapamadıklarını, torunlarınla yapabilmek için elde ettiği son fırsat… Dede, torununa mektup yazarak ona duygu ve düşüncelerini aktarabilir, ona tavsiyelerde bulunabilir, ona hayat hikâyesini anlatabilir veya ona dua edebilir… Dede, torununa hikâye anlatarak ona eğlenceli ve öğretici vakit geçirtebilir, onun hayal gücünü zenginleştirebilir, ona kültürel mirasını aktarabilir veya ona etik/ahlakî dersler verebilir… Dede, torununa oyun oynayarak ona keyifli ve sağlıklı vakit geçirtebilir, onun fiziksel ve zihinsel becerilerini geliştirebilir, ona sosyal davranışlarını öğretebilir veya ona rekabetçi ruh kazandırabilir... Dede, torununa nasihat vererek onun hayatına katkıda bulunur, onun mutluluğunu ve başarısını sağlar, onunla gurur duyar ve onunla mutlu olur… Dede, torununa nasihat vererek kendi hayatını anlamlandırır, kendi bilgisini ve deneyimini aktarır, kendi değerlerini ve kültürünü yaşatır ve kendi varlığını sürdürür…

Hayatta iki dönem çocuk olunur… Bir, çocukken; bir de torunu ile evcilik oynarken… Dede torunu çok özler, torun yanında olsa bile… Dedenin sahip olduğu her şey aslında, torunu içindir, torunun geleceği içindir… Dedenin torun sevgisi, gerçekten de anlatılamaz, yaşanır… Torun, dedeye ‘yapmam’ dediği her şeyi yaptırır; bunu yaparken dede hep mutlu olur… Dede, torunu için yaptıklarını düşünüp, neden daha önce aynını çocuğu için yapmadığına hayıflanır… Torun sahibi olmadığına üzülen dedenin-nenenin üzülmesine hiç gerek yok… Dede-nene olmak için kan bağına da ihtiyaç yok. Dışarıda bu sevgiye hasret birçok çocuk var… Dedesi olmayan torunların da dedesi var… Ay Dede… Torun sevgisi hiçbir sevgiye benzemez… Tıbbın henüz çözemediği en kuvvetli ağrı kesicidir, torun sevgisi! Torunla geçirilen bir saat dedeyi en az bir yıl gençleştirir… Torun ile çocuk arasındaki fark ne midir? Çocuk yaşlandırır, torun gençleştirir… Bir evlâdın, anne babasına verebileceği en güzel hediye, bir torun… Kime sorarsanız sorun; en pahalı parfümlerinden daha kıymetli, paha biçilmez hediyedir torun… Hiçbir çiçek, torun kadar güzel kokamaz… Dünyadaki bütün çiçekleri toplamışlar, bütün güzel kokuları üzerine sıkmışlar, bütün renkleri birbirine karıştırmışlar… Adı? Torun… Şu ya da bu oldun… Hepsi bir yere kadar… Ne zaman dede-nene oldun; işte o zaman dünyanın en mutlusu oldun...

Toruna gösterilen sevgi, dedenin-nenenin gözünü kör etmemeli… Toruna güler yüz ve nezâketle muamele edilmeli… Duygulu olan torunun, imâ ve işaretle iyi olmayan hâli ve hataları düzeltilmeli… Torun, hata ve yanlışlarından dolayı medenî ve nezaketli bir şekilde uyarılmalı… Torun, topluluk içinde değil, yalnızken ikaz edilmeli… Şiddetten kaçınılarak, asla yüzüne vurmadan bazı kısıtlamalarla torunun, doğruyu görmesi ve anlaması sağlanmalı… Torun, başkalarıyla kıyaslamamalı, arkadaşlarının yanında eleştirilmemeli… Torunun, bir dediği iki edilmemeli’ davranışı terk edilmeli… Toruna söz verirken ölçülü ve dikkatli olunmalı ve verilen sözler yerine getirilmeli… Toruna söylenen ile uygulanan, yapılanlarla örtüşmeli… Torunun sorularına sabırla, dikkatlice ve doğru yaklaşımlarla cevaplar verilmeli… “Kimin bir çocuğu varsa onunla çocuklaşsın!” (Hadis-i Şerif)… Bilinmeli ki “Çocuklar, anne ve babalarının kötü örnekleriyle bozulmaya devam ettikçe, yeni bir dünya kurulamaz.” (A. S. Neil Alexis Carrel)… Çocuklarımızı, torunlarımızı en iyi eğitmenin yolu kendimizi eğitmekle ve geliştirmekle alâkalı… Biri, İbn Haldun’a sorar: “Çocuklarımızı nasıl terbiye edelim?” İbn Haldun’un cevabı: “Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira zaten size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter.”…

Her şeyden çok daha önemlisi, sokak çocuklarına dedelerin-nenelerin sahip çıkması… İnsan olarak kendi çocuğumuzun çocuğuna sahip çıkmaktan daha önemli bir görev… Sokaklarda yaşayan çocukların sayısının dünya çapında 100 ila 150 milyon arasında olduğu düşünülmekte… Bu çocukların çoğu, 5-17 yaşlarında… Sokak çocukları; terkedilmiş binalarda, karton kutularda, parklarda ya da kendi sokaklarında barınmakta… Vakitlerinin tamamını sokaklarda geçirip, yetişkinlerle aynı evde uyuyan ve hiçbir erişkinin gözetimi ve denetiminde olmayan çocuklar da var elbette! UNICEF (United Nations Children's Fund -Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Acil Yardım Fonu) tarafından yapılan açıklamaya göre, sokak çocukları, dilencilikten işportacılığa kadar çeşitli aktiviteleri kendilerine meslek edinmişler… Bu çocuklar, gün sonunda evlerine giden ve kazandıklarıyla ailelerine katkıda bulunan çocuklar… Bunların bir kısmı, okula gidebilen ve bir aileye ait olma duygusuna da sahip olan çocuklar… Ailelerinin ekonomik kırılganlıkları sebebiyle sokaklarda kalmayı ve yaşamayı tercih eden çocuklar… Normal aile ortamının dışında, sokaklarda hayat süren sokak çocukları… Sevgiye susamış sokak çocukları…

Sevginin, kan bağı ile olanı, olağan… Asıl sevgi, can bağı olan toruna değil, sokaktaki çocuklara/torunlara gösterilen içten sevgi… Midesi ve yüreği sevgiye aç olana, sokaktaki kimsesiz toruna gösterilmesi gereken sevgi… Hayvanlara gösterilen sevgi, kimsesiz sokak çocuklarına gösterilemedikçe sahte… Katıksız, pazarlıksız ve şartsız selam, sevgi ve saygılarımla.

Bu yazı toplam 1585 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
MUZAFFER ÇEVEN Arşivi
SON YAZILAR