AGD’DEN PROTESTO VE DUA
Ahmet MEŞE
Anadolu Gençlik Derneği Bilecik Şube Başkanlığı tarafından Doğu Türkistan’da yaşanan olaylara tepki gösterildi ve dua edildi. Orhangazi Camii önünde teravih namazı sonrası toplanan grup, Doğu Türkistan’da öldürülenler için dua ederken, yapılan basın açıklamasıyla da Doğu Türkistan'da yaşananlar protesto edildi.
Anadolu Gençlik Derneği Bilecik Şube Başkanlığı tarafından Doğu Türkistan’da yaşanan olaylara tepki gösterilerek dua edildi. Orhangazi Camii önünde toplanan AGD'liler, basın açıklaması yaptı. AGD Şube Başkanı Sadık Savak tarafından yapılan basın açıklamasının ardından Çin zulmü altında zor günler geçiren Uygur Türkleri ve tüm Müslüman coğrafyası için dua edildi.
AGD Şube Başkanı Sadık Savak, Çin yönetiminin Doğu Türkistan'daki işgalinin 66 yıldır devam ettiğini belirterek, Müslümanlara yönelik baskı ve zulümlerin her geçen gün arttığına dikkat çekti. Çin'e tepkisini gösteren Savak şunları kaydetti:
"Hazreti İsa Aleyhisselam’dan yaklaşık altı yüz yıl sonra insanlığın yeniden vahiyle buluştuğu bir ay olan mübarek Ramazan günlerinde işgalci Çin Yönetiminin Müslümanlara yönelik baskıcı uygulamaları işkence ve öldürmeye kadar varabilmektedir.
'MÜSLÜMAN HALKI PROVOKE ETMEYE YÖNELİK BİR STRATEJİ'
İşgalci Çin Yönetiminin Müslümanlara yönelik baskı ve tahakkümünü artırmasında özellikle Ramazan ayını seçmesi Müslüman halkı provoke etmeye yönelik bir stratejidir. Provokasyonların amacı Doğu Türkistan’ın Müslüman halkını kışkırtıp uluslar arası kamuoyuna haksız gösterme çabasıdır. Oysa gerçekte olan İşgalci Çin polisinin “dur” ihtarı bile vermeden Müslümanları vurup öldürmesidir.
'YÜZE YAKIN KARDEŞİMİZ ŞEHİT EDİLDİ'
Geçtiğimiz hafta içerisinde sadece ve sadece oruç tuttukları için yüze yakın kardeşimiz şehit edilmiştir. Yaşanan arbedelerde tartaklana ve yaralanan kardeşlerimizin sayısı belli değildir. İşgalci Çin Yönetimi, Müslüman devlet memurlarının, öğretmenlerin, öğrencilerin ve işçilerin oruç tutmasına müsaade etmemektedir. Aynı şekilde namaz kılmalarına da müsaade etmemektedir.
Kişilerin evlerinde bulunduracağı Kur’an-ı Kerim ve seccade sayısına kadar müdahale edebilme hakkını kendinde gören bir yönetimin insan hak ve özgürlüklerinin ne kadar uzağında olduğu aşikardır. Oruç tutmayı, namaz kılmayı yasaklamak bizim anlayışımıza göre firavunlaşmaktır.
'ZORBALIKTAN BAŞKA İZAHI YOK'
Çin Yönetimi aynı zamanda Müslümanların etnik kimliğine yönelik asimilasyon politikaları yürütmektedir. Bunun adı faşizanlıktır. Müslümanlara ait lokanta ve benzeri yerlerin Ramazan’da gün boyunca açık olmasını ve her birinde alkol satışı yapılmasını istemek de yine inanç hürriyetine aykırı bir uygulamadır. Müslümanlara zorla alkol içirmenin zorbalıktan başka bir izahı yoktur. Doğu Türkistan’da olup bitenlerin dünya kamuoyu ile paylaşılmasına imkân verecek tarafsız gazetecilerin ve gözlemcilerin bölgeye gitmesi sağlanılmalıdır.
'ÇİN YÖNETİMİ UYARILMALI'
İşgalci Çin Yönetiminin bu uygulamalarına karşı İslam Ülkeleri, uluslararası insan hakları platformları ve Türkiye teyakkuz halinde olmalıdır. Müslüman öğretmenlerin, öğrencilerin, memurların ve işçilerin din ve vicdan hürriyetine yönelik baskıların kaldırılması için Çin Yönetimi uyarılmalıdır. Müslümanlara ait işyerlerinin ve evlerin 7/24 gözetim altında tutulması evdeki kitapların ve mutfak aletlerine kadar müdahalelerin olmasına son verilmelidir. Aynı şekilde tesettür yasağına son verilmelidir.
Öte yandan Müslümanlara yönelik zulüm ve baskılar sadece Doğu Türkistan’da değildir. Arakan’dan Orta Afrika Cumhuriyeti’ne İslam coğrafyasında şiddet ve terör olayları devam etmektedir.
'TÜRKİYE, BAYAKLIĞIN İÇİNDE ÇEKİLMEK İSTENİYOR'
Türkiye, Suriye’de bir bataklığın içine çekilmek istenmektedir. Türkiye, Irak ve Suriye politikasında bir tuzağın içine düşmüştür. İzlenen politikalar başta İsrail olmak üzere emperyalizmin ekmeğine yağ sürmüştür. Irkçılık ve mezhepçilik yapılarak bir yol alınamayacağı ortadadır. Türkiye bölgede huzur ve barış istiyorsa mutlaka ama mutlaka İran, Irak, Suriye ve Mısır ile birlikte ABD, AB ve İsrail güdümünden uzak politikalar üretmek zorundadır.
Kuklalara karşı hamasete dayalı söylemler geliştirip kuklacılara teslim olunarak gidilen yolda duvara toslamak kaçınılmazdır. Biz bu coğrafyada Türk’ü ile Kürt’ü ile Arap’ı ile Fars’ı ile birlikte barış içerisinde yaşamak istiyoruz. Biz bu coğrafyada Müslüman ya da değil kimsenin saçının teline zarar gelmesini istemiyoruz. Biz bu coğrafyada insanların hak ve hukukları gözetilmesi, kimseye ikinci sınıf muamele yapılmasın istiyoruz.
'ŞAHSİYETLİ VE ONURLU BİR DIŞ POLİTİKA'
İşte bütün bunların yolu öncelikle ABD ile stratejik ortaklıktan vazgeçmektir. Avrupa Birliği’nin peşine takılmaktan vazgeçmektir. İsrail ile birlikte hareket etmekten vazgeçmektir. İşte bütün bunların yolu şahsiyetli ve onurlu bir dış politikadır. İşte bütün bunların yolu adil bir düzen ve yeni bir dünya için gayret etmektir" dedi.
Grup, basın açıklamasının ardından olaysız bir şekilde dağıldı.
Bu haber toplam 0 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.