NECATİ TAYYAR TAŞ

NECATİ TAYYAR TAŞ

AŞURE

AŞURE

7 Ocak 2009 Çarşamba, 10 Muharrem 1430 Aşure günüdür. Aşurenin, İbranîceden geldiğini söyleyenler olsa da, o, Arapça bir kelime olup, kamerî aylardan Muharrem ayının 10. gününe verilen isimdir. Müsteşriklere göre aşure, Hz. Musa ve kendisine inananların Firavunun zulmünden kurtarıldığı gün olması nedeniyle Yahudiler o günü oruçla yâd ederler. Müslümanların bu günde tuttukları oruç bu geleneğe dayanmaktadır. Diğer bir tespitte de aşure, Hz. Nuh’tan itibaren bütün Sâmi dinlerde mevcut olan ve özellikle oruçla geçirilmesi ve çok ibadet edilmesi benimsenen bir inanışın nesillerden nesillere aktarılmasıdır.
Sahih rivayetlerden anlaşıldığı üzere, Peygamberimiz bu orucu Mekke’de tutmuş, Medine’ye hicret ettiklerinde, Yahudilerin tuttuğu bu orucu tutmaya devam etmiş ve ashâbına da şu sözleriyle tavsiyede bulunmuştur: "Aşure günü tutulan orucun önceki yılın günahlarının affına vesile olacağını umarım." Medine’de Yahudilerin Muharrem ayının yalnız 10. gününde oruç tuttuklarını gören Peygamberimiz, onları taklit etmemek ve hurâfelerden İslam’ı korumak için sâdece aşure günü değil, İslam’dan önce hürmet duyulduğu gibi, Kur’anın da kıymet verdiği dört aydan biri olan Muharremin 9.10.11. günlerinde oruç tutulmasını tembih eylemiştir. Bu oruç, Ramazan ayı orucu farz kılınıncaya kadar böylece devam etmiş ve Ramazan orucundan sonra yine Peygamberimizin: "Aşure, Allah’ın günlerinden bir gündür. İsteyen bu günde oruç tutar, istemeyen tutmaz" sözleriyle, Müslümanlar serbest bırakılmıştır.
Aşure gününe yüklenilen pek çok hâdiselerden; Hz. İsa’nın doğumu ve göğe kaldırılması, Hz.Eyyub’un hastalığından kurtulması, Hz. Âdem’in tövbesinin, Hz. Davut’un duasının kabul edilmesi, Hz. İdris’in diri olarak semaya yükseltilmesi, Hz. Nuh’un gemisinin Cûdi dağına oturması, Hz. Musa’nın Kızıl denizi geçmesi, Firavunun ordusuyla birlikte aynı denizde boğulması, Hz. İbrahim’in dünyaya teşrifi, kurbanlık oğlu Hz. İsmail’in yerine koç’un ikram edilmesi, Nemrut’un, Hz. İbrahim’i yakmak için tutuşturduğu ateşin gülistana dönüştürülmesi, Hz. Yunus’un balığın karnından çıkması, Hz. Yusuf’un kuyudan kurtuluşu, babası Hz.Yâkub’a kavuşması, Hz. Süleyman’a taht ve mülkün verilmesi ve hicretin bu günde tahakkuk etmesi gibi iddialar ve haberler ilmen ve dînen doğrulanmamakta ve kesinlikle "İsrâiliyat ve hurâfât " içermektedir.
Hz. Hüseyin’in aşure günü Kerbelâ’da şehit edilmesinin yıldönümlerinin Emevîler devrinde bayram olarak kutlanması, Fâtımî devleti zamanında resmi törenlerle icra edilmesi ve hâlâ bu gün Şiîler tarafından o günün mâteminin yaşanması ve tâzelenmesi adına zincirlerle dövünmeler, toplu ahlar ve feryatlar "ifrat ve tefrit" perspektifinde İslam’a saplanan zehirli hançerlerdir. Bu uç, uçuk ve buçuk mülâhazaların İslâm’a fatura edilmesi, Müslüman’ın zihnî ve fiilî hayatında hayâtiyet bulması hiç doğru değildir. Doğru olan bir şey vardır ki, o da, milletimizin kültür hayatında çok eskiden beri aşure günü pişirilen "aşure" tatlısının, "dağıtanla-yiyenleri" kaynaştıran, sosyal dayanışmayı sağlayan ve upuzun târihî süreçte ismini unutturmayarak varlığını sürdüren bu anlamlı günün maddemizi mânâda, mânâmızı maddede mezceden ölümsüz mâsum dinamik keyfiyetini şuur derecesinde anlamak, anlatmak, yaşamak ve hep yaşatmak olmalıdır...
Bütün kötülüklerin, çirkinliklerin, eğriliklerin, olumsuzlukların haram / yasak olduğu anlamında olan bu çok mübarek ve pek mukaddes Muharrem ayına gönüllerini açan müminlerin samimî intizarlarını ve hasbî heyecanlarını tebrik ve tebcil ediyorum. Bu ayın simgesi olan aşurenin bereketlere, himmetlere, kardeşliklere vesile, tutulan oruçların, yapılan duaların, niyazların ve ikramların Mevlâ katında cemîle olmasını temenni ediyorum.
Ve dün Siyonistlerin ve onların uşaklarının ve ’onlara alkış dağıtan kahpelerin’ peygamberler diyarı, ecdat yadigârı mukaddes beldelere revâ gördükleri zulmü, sözüm ona insan haklarını savunan medenî ’Tek dişi kalmış canavarların’ şeytana pabuç giydirecek şeytanlıkla, ’Tavşana kaç, tazıya tut’ uyduruk kınamaları furyasında, en acısı, İslâm âleminin ölü toprağı serpilmiş umursamazlığında, feryat ve figanlarından inanıyorum ki insanlığın dışında meleklerin ve dahi feleklerin bile hıçkırdığı bahtı kara Filistinlilerin yudum yudum yudumladıkları "Şahâdet" günlerinde idrak ettiğimiz ve aslında ne idraki, idraki de kesinlikle hiç idrak etmediğimiz ve gerçekten edemediğimiz Hicrî Yılbaşınız, Muharrem ayınız ve beklediğiniz aşureniz mübarek olsun…

Bu yazı toplam 548 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
NECATİ TAYYAR TAŞ Arşivi
SON YAZILAR