NECATİ TAYYAR TAŞ

NECATİ TAYYAR TAŞ

NANKÖR VE MÜNKER

NANKÖR VE MÜNKER

N A N K Ö R; gördüğü iyiliği unutan, nimeti inkâr eden, nimetin şükrünü eda edemeyen gafil. Nankörlük; nimetlerin kadrini ve kıymetini bilmemek, ihsan ve ikram eden yüce yaratıcıyı tanımamaktır. Şükür, nimetleri korur ve artırır. Nankörlük ise nimetleri kovar ve azaltır. Bu keyfiyet Kur’anda şöyle anlatılır: “And olsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” Cihanın Nebisinin, nimetlere karşı kulun sorumluluğu hususundaki sözleri, itaat ve isyan dengesinin en muhteşem göstergesidir: “Müminin şu hâline taaccüp etmemek mümkün değil. Çünkü o, iki halde de sevaptadır. Nimetlere nail olunca şükreder sevap kazanır, verilen nimetler elinden alınınca da sabreder sevap kazanır.” Gel gör ki, insanın fıtratındaki nankörlük dürtüleri bazen kontrol edilemeyince palazlanır ve sahibini günaha sokar. Bakınız Kur’ anın tespitine: “O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.” Allah bir şehri misal olarak verdi: Bu şehir güvenli, huzurlu idi, Oraya her yerden rızkı bol bol geliyordu. Ne var ki onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıkları işler yüzünden açlık ve korku ıstırabını tattırdı.” “Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir.” “Gerçekten biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir; ama elleriyle yaptıkları işler yüzünden onlara bir kötülük dokunursa o zaman da insan pek nankördür.” “Kahrolası inkârcı insan! Ne nankördür o!” O, size hayat veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da diriltecek olandır. Şüphesiz, insan çok nankördür.” “İnkâr edenler için ise cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler. Kendilerinden cehennem azabı da hafifletilmez. İşte biz her nankörü böyle cezalandırırız.” “Kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler ve bir süre daha faydalansınlar bakalım! İleride bilecekler.”

M Ü N K E R; Allah’ın razı olmadığı yasaklar, kabahatler, günahlar, haramlar, makbul olmayan şeyler, inkâr edilen hususlar. Münkir; kolaycılık, rahatlık, sorumsuzluk, hiçbir şeye bağlanmayarak hür olduğunu vehmetmek ve aslında inanmamakla esareti seçmek, çakılıp kalmak, gelişmemek, yerinde debelenmek manalarının yanında, en çok bilinen anlamıyla dinsizlik, gerçekleri ve hakikatleri reddetmek, kabul etmemek, örtmek ve saklamak demektir. Münkirin fikrî ve fiilî eylemine de inkâr denmektedir. İnkâr bir ispattır, zira olmayan bir şey inkâr edilemez. Ateistlerin varlığı, Allah’ın varlığına bir başka delildir. Dinden uzaklaşan insanların perişanlığı, İslâm dininin kurtarıcı vasfını ortaya koyarken, gayrimüslimlerin İslâm prensipleriyle başarılı olmaları, yine İslâmiyet’in hakkaniyetine delildir. Onun için inkâr, mevcut olan şeyi yok etmez, tam aksine var eder ve varlığını da beyan eder. En dinsiz insan bile yaratana inanır; çünkü her şey yaratıktır. Yaratıklar da yaratana delildir. Ne güzel denmiş: Allah her ne kadar edilse de inkâr / Neticede yine çıkar mutlak ikrar.

Zavallı münkir! İnkârla, inkârınla ne yaptığını zannediyorsun, nereye varmak istiyorsun, hem nasıl inkâr ediyorsun ki! Yazıklar olsun, yuhlar olsun, tuhlar olsun, vahlar olsun inkâr eden münkire! Zira o, dünyada mekir ve sekir, âhirette ise fakir ve hakirdir.

Toplumları geri götüren, toplumlara güzellikleri, iyilikleri ve doğruları çirkin, kötü ve eğri gösteren inkâr hastalığı, tarih boyu milletlerin musibeti olmuştur. Her yeni şeye direnme, alışmama, baş kaldırma, eskiyi bırakmama, böyle gördük ve böyle bulduk deme illeti, insanlığın zilletidir. İnkâr eden insanın inkâr ettiği doğrularla, gerçeklerle, hakikatlerle, kendisiyle, çevresiyle hem bu muvakkat dünyada hesaplaşacağını ve hem de öbür muhakkak âlemde yüzleşeceğini yine kutlu Kitabımızdan öğreniyoruz: “Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar, kendilerinden daha güçlü ve yeryüzündeki eserleri daha üstündü. Böyle iken Allah, günahları sebebiyle onları yakaladı. Onları Allah’ın azabından koruyacak hiç kimse olmadı. Bunun sebebi şu idi: Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getiriyorlardı da onlar inkâr ediyorlardı. Bu yüzden Allah da onları yakalayıverdi. Şüphesiz O güçlüdür, cezası da çok şiddetlidir.” Suçlular Rablerinin huzurunda boyunlarını büküp, Rabbimiz! Gerçeği gördük ve işittik. Artık şimdi bizi dünyaya döndür ki, güzel amel işleyelim. Biz artık kesin olarak inanmaktayız dedikleri vakit onları bir görsen!” “Keşke toprak olaydım!” Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, keşke Allah’a ve Resul’e itaat edeydik diyecekler.” “Rabbinin buyruğu ve saf saf dizilmiş melekler geldiği ve o gün cehennem getirildiği zaman, işte o gün insan yaptıklarını birer birer hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ona nasıl faydası olacak? Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım der.“Ateşin karşısında durdurulup da, Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve müminlerden olsak dedikleri vakit hallerini bir görsen!” “Onlar cehennemde: Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, sâlih ameller işleyelim, diye bağrışırlar. Allah, onlara şöyle der: Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”

Münkirlere verilen azabın yalnız âhirete âit olmayacağını, dünyada da azabın ve azaptan daha azap yalnızlığa mahkûmiyetin muhakkak mukadder olacağını beyan sadedinde Mevla’mız buyururlar ki: “İnkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, âhirette de şiddetli bir şekilde azap edeceğim. Onların hiç yardımcıları da olmayacaktır.”

Cebrail’in sanki bu gün getirdiği bu ayetin diriltici nefesine, kuşatıcı perspektifine, derin hikmetine eğer varsa âlem-i İslâm ve eğer mevcutsa ümmet-i Muhammed ne kadar da muhtaç, değil mi aziz dostlar!..

Bu yazı toplam 681 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
NECATİ TAYYAR TAŞ Arşivi
SON YAZILAR