MADDİ KAYIPTAN ÇOK MANEVİ KAYBIMIZ DAHA ÖNEMLİ
Atalarımız “Birşeyin azı zarardır, çoğu azdırır” demişler. Başımızdaki PKK belasıda buna benzedi. Şimdilerde kamuoyuna yansıyan bilgileri gördükçe atalarımız yukarıdaki sözü ne kadarda yerinde söylemiş diyorum. PKK belasında ilk zamanlar “üç beş çapulcu, sokak eşkiyası” denmiyor muydu?
Şimdilerde meydana çıktı, adamın kayın pederi MİT’in elemanıymış. APO’nun kendisininde 1980’li yıllardan evvel mit ile ilişkisinin olduğu yazılıp çiziliyor.
PKK 1980’li yıllardan evvel ilk defa Güneydoğuda ismini Kürtlere azadi” sloganıyla eylem yaparak duyurmuştu.
12 Eylül 1980 ihtilali oldu anarşi bıçak gibi kesildi. Peki kesildi mi? Kesilmediği,yeraltında PKK belası terör örgütünün destekçileri tarafından hazırlandığı 1983’ten itibaren ülkeyi anarşinin batağı haline getirdi.
Ülkenin 300 Milyon Doları heba olup gitti, gitmeyede devam ediyor. Maddi zarar belki bir gün telafi edilebilir. Otuz yıldır maddi çektiğimiz çileleri belki bir otuz yıl daha çekeriz ama bir gün bu beladan kurtulur refaha ereriz. Ama esas uğradığımız zarar telefisi zor manevi zararımız.
Bir zamanlar “üç beş çopulcu” gözcüyle bakılan PKK belası otuz yıldır bitmiyor, bitirilemiyor. Bu yüzden evladını şehid veren vermiyen tüm Türkiye’nin, devletine güveni sarsıldı. Bu sarsıntı maddi zararın çok üstünde. Şöyle bir düşünelim PKK terörü başlayalı kaçıncı Genel Kurmay Başkanı, kaç komuta kademesi değişti ama PKK belası bırakın sönmüş küle dönmeyi alev alev yangın haline geldi. Epeyde mesafe katetti. Ordudan emekliğe ayrılan kamuta kadememiz, sayfiye yerlerinde şatolarda emekliliğin tadını çıkarıyor. PKK ise devletle pazarlık aşamasında, hangi tavizleri koparırımın hesaplarını yapıyor. Bugün şu halimizi ben, Fatih Sultan Mehmed Bizansı kuşattığında, Bizans papazlarının kiliselerde “Melekler erkek mi dişi mi” tartışmasını yaptıkları gibi, bizde o haldeyiz. Apo yakalanmadan vatandaşlarımız “Apo denen katil yakalansa PKK biter” düşüncesinde değil miydi? Yakalandığı 10 yılı geçti ne oldu? Adam zindanda değil, sanki saraydan PKK’yı idare ediyor.
PKK’nın arkasında, içine girmeye can attığımız AB’nin İsrail’in olduğunu bilmiyen var mı? ABD’nin, İsrail’in olduğu aşikar hale geldi. Avrupa İnsan Hakları mahkemesi hep aldığı kararlarla PKK yandaşları lehine karar veriyor. PKK yandaşları siyasilerin her açıklaması, halkımızın moralini bozuyor. Ne olacak bu işin sonu. Demokrasi, insan hakları gibi uygulamalar sonuçta faydalanan taraf, devletine ihanet eden, hainler oluyor. Devletine sadakatle bağlı vatandaşa ise, hainlerin yaptıkları zararları ödemek düşüyor.
Hain Apo’yu Şam’da saklandığı yıllarda alıp getirseydik. Ankara’da Kızılay meydanında darağacında sallandırsaydık, şimdiye kadar bu beladan çoktan kurtulmuş olurduk.
Şam’dan kendi imkanlarımız ile getirmekle hem ona yardım eden devletlere “kimki Türkiye Cumhuriyeti Devletine ihanet edene yardım eder barındırırsa o devletten de böyle alır getiririz” mesajı vermiş olurduk, hemde hainlere “sizinde sonunuz böyle olur” derdik.
Kürt kardeşlerimizin temsilciliğini yaptığı iddia edenlere bakıyoruz, aldığı oy % 6 civarında. O oyların bir kısmıda korkuyla verilen oy .
Şimdilerde meydana çıkmaya başladı, adamlar islama düşman. Bir kısmı ataist bir kısmıda zerdüşt. PKK yandaşları açıklamalar yapıyorlar. “Biz ayrılık istemiyoruz, bize Güneydoğunun emniyetini sağlamamız için güvenlik gücü kullanma yetkisi verin” %6’lık oy oranlarını görmezden gelip bütün Güneydoğulu kardeşlerimizin üzerinde hakimiyet kuracaklar. Türkiye Cumhuriyeti devletinin, hainlere uygulamadığı ceza sistemini onlar, Güneydoğuda PKK’ya karşı çıkan %94 vatandaşımıza uygulama taktikleri geliştirmeye çalışıyorlar.
2011’de yapılacak seçimlerde millet AKP’yi tekrar fırsat verirse, AKP son şansını kullanacak. Ya başarılı olur PKK’yı bitirir veya o da evvelki iktidarlar gibi devlet hainlerini yok edemeyen iktidarlar safında yer alır. Hemde daha beter olarak. Çünkü 13 yıl iktidarda tek başına anarşi ile baş edemeyen parti yaftasıyla tarihe geçecek.
Vatan için Şehid olanlara Allah gani gani rahmet etsin. Hainlereyse azap üstüne azap katsın.
KUDUZ VAKASI VE MAĞDURLAR
Geçen haftaki yazımda Dodurga’da ve Kurtköy’de görülen kuduz vakasından bahsetmiştim. Dodurga’daki kuduz vakasında ihmalkarlık olduğunu düşündüğümü yazmıştım. Aynı düşüncede olan bir çok Dodurgalı vatandaşlarımdan telefon aldım. Benim gibi düşünenlerin çok olduğunu gördüm.
Aradan bir hafta geçmesine rağmen yetkililerden ne bir açıklama nede bir telefon aldım. İlgililerin bu tavrını hatalarını kabulleniş mi, yoksa vurdumduymazlığın devamı mı? Kabul edeyim onu zaman gösterecek.
Gelelim Kuduz vakası ile karantinaya alınan Dodurga ve Kurtköy halkının isteklerine. Öncelikle o yöre halklarının sitemlerini belirteyim. Diyorlar ki, herhangi bir yerde ufakta olsa zelzele, sel felaketi olsa hükümetin Bakanları, ilin valisi, ilçenin kaymakamı olay mahallinde oluyor. Ne ilçe kaymakamını ne ilin valisini “ne yazıkki yanımızda göremedik. Bir geçmiş olsun sözcüğünü bile bizden esirgediler” diyorlar.
Dodurga beldemiz ile Kurtköy’de dörtbin civarında yaşayan vatandaşımızın isteklerini dile getirmek bize düştü. Bu yörelerde yaşıyan vatandaşlarımız uğradıkları zararların bir sel felaketine uğrayan vatandaşlardan daha ağır olabileceğini söylemektedirler. Bir yerleşim yerinin 6 ay karantina bölgesi ilan edilmesinin o yöredeki insanların karşılaştığı zararların tesbit edilmesini ve yardımcı olunmasını istiyorlar. “Ben hastalık gördüm karantinaya aldım. “Aldınızda bizi niye uğradığımız zararla karşı karşıya bırakıyorsunuz” diye soruyorlar.
Karantina, 6 ay o yerleşim yerine hayvan girmesini ve çıkmasını yasaklamak demek.
Karantina bölgesinde hayvanını kestirmek isteyen vatandaşımız hayvanını kestiremiyor. Parası elinde olupta hayvan alarak geçimini hayvan besleyerek, süt inekçiliği yaparak sağlayan vatandaş mağdur oluyor. Hayvanını kestirerek borcunu ödeyecek kestiremiyor. Vatandaş borcunu ödeyemiyor.
Nasıl ki sel felaketi önlenmesi güç bir felaket ise, kuduz vakasıda her iki yerleşim yerinde de yabani hayvan tilkiden geldiği tesbit edildi. Karantinaya alınmayı kabullenmekle beraber uğradıkları zararlarlada başbaşa bırakılmamaları gerektiğini düşünüyorlar. Buralarda yaşayan vatandaşlarımız, uğradıkları ve uğrayacakları zararların tazminini değil, hiç olmazsa 6 ay borç faizsiz borç ertelemisi veya faizsiz, uğradıkları zarar kadar kredi talebinde bulunuyorlar.
Ayrıca kredi talebi ile ilin ve ilçenin yetkililerinden bir “geçmiş olsun” talebinde bulunmakla “çok mu” şey istemiş oluyoruz?” diyorlar.
TAŞI GEDİĞİNE
Dodurga beldesinde görülen Kuduz vakası ile ilgili açıklama yapan Bozüyük Tarım İlçe Müdürü “9 Bilgilendirme toplantısı yaptık. Beldemize bu olumsuzluğu gidermek için her türlü kaynağımızı seferber ettik” diyor. TAŞI GEDİĞİNE CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu “Çocukluğumda Lefter çok iyi kaleciydi. Ondan etkilenip Fenerli oldum” demiş. Kılıçdaroğlu bu gaflarıyla bir gün İnönü için “İnönü denince, aklıma Eskişehir’in ilçesi geliyor” derse hiç şaşmam.
Olayın başlangıcında neden seferberlik yapılmadı?
Hayatında hiç kalecilik yapmayan Lefter, hasta yatağında Kılıçdaroğlu’nun kendisini kaleci yaptığını duyunca ne düşünmüştür?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.