DERS OLSUN!
İsrail - İran savaşının daha başında, İran genel kurmay başkanı öldürüldü. Dakika bir, gol bir… Bunun şaşkınlığını atamadan 6 nükleer fizikçinin öldürüldüğü haberi ile sarsıldık ve ülkemizdeki benzer değerlere yapılan suikastları hatırladık. Hemen arkasından öldürülenlerin sayısı arttı. Aynı zaman içinde, bir futbol takımı kadar yüksek rütbeli komutan öldürüldü. Ve fıkra gibi bir haber… “İki Mossad ajanı yakalandı”… Bu yazı üzerinde çalışırken duyduk ki, yeni genel kurmay başkanı da öldürülmüş. Savaş meydanında değil, makam odalarında, evlerinde suikastlarla… Savaş, daha başlamadan çok önce, kaybedilmiş meğer. Şimdi armut piş, ağzıma düş…
Mossad’ın İran’daki tesiri, savaştan önce herkesin dilinde tevâtür bilgi idi. Görenler için perşembenin gelişi, çarşambadan belliydi. Misafirini (Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı Haniye) koruyamayan bir İran… Belki de düşmanının önüne misafirini altın tepside sunan (veya böyle algılanabileceğini düşünemeyen, bu idrakten mahrum olduğu için koruyamayan) bir İran… Bu kadar aleniyete dökülmüş, dışarıdan bile görünen ama içeriden görülemeyen ihanetlere rağmen yakalana yakalana “2 ajan”… Daha sonra 5 kişinin daha yakalandığı haberini duyduk. Suikastlarla ilgili sanmayın, sosyal medyadaki faaliyetlerinden dolayı tutuklanmışlar. Bütün bunlara rağmen −her zaman olduğu gibi− büyük büyük lâflar eden bir İran… Hem de büyük büyük tehditlerle beraber… Fıkra gibi demeyelim mi? Bâtıl itikatları, şaşkın istihbaratı, çok başlılığı ve yetki karmaşası ile iç çekişme arenası İran… Karizması çizilmiş, daha doğrusu çizildiği itiraz edilemeyecek biçimde aleniyete dökülmüş −ama kendisi görmemekte (veya kabul etmemekte) direnen− bir İran… “Mollalar”ın uyuttuğu, uyuşturduğu İran… Halini tespitte karga, Ehl-i Sünnet’e karşı şahin İran… Düştüğü hale bakmadan, dünyaya Şiiliği yayma fanatiği İran… Ve ne hallere düşürüldüğünün muhasebesini yapacak mütefekkire hasret bir halk…
En yüksek rütbeli komutanları, bilim insanları öldürülüyor… Nokta atışla… Ama cumhurbaşkanına ve dinî lidere dokunulmuyor. Onları kendilerinden mi sayıyorlar? Öyle sanılsın hilesi mi? Öldürmeye değmez iması ile küçümseme mi? Bir de −ismini de söyleme kabalığı ile− “İstersek dinî liderlerini öldürebiliriz, şimdilik yaşamasına izin veriyoruz.” demezler mi? Ne lütufkâr insanlar var dünyada… Doğru da olsa, yalan da olsa; kedi fareyle oynuyor. Kim o? ABD devlet başkanı…Hariçten gazel… ABD; yahudinin efendi kılıklı kölesi… İslâm’ı nefsine göre yorumlayıp Allah’a ve Resulüne karşı kibredene, sahabeye tân edene; bir başka kibirli ile haddini bildiren Allah’ım, şanın ne yüce.
İran, aralarındaki gizli anlaşmaya göre danışıklı dövüşüyor olabilir. Ama İsrail’in buna da uymadığı muhakkak. Düşmanla iş yapmayı düşünenlere ibret olsun. Hiçbir kural tanımayan, milletler arası hukuka uymayan, ahlâktan, insanlıktan uzak, devletinin sınırını (dünyanın her yeri benim mânâsına, dünyanın sahibine sınır mı olur?) ifade etmeyen şeytanla iş birliği yapmanın akıbeti… İslâm’ı (en yumuşak ifadeyle) yanlış yorumlamanın sonucu müesseselerinde ve hele mollalarında görünen hamâkat… Bunun en bâriz örneği, rejimlerinin tıyneti icabı müesseselerinin birbiri ile cedelleşmesi… Her devlette var olan kurumlarla, devletleşmezse yaşaması mümkün olmayan Şiiliğin dayattığı kurumlar birbiri ile cedelleşiyor. Hangisi hangisine “paralel” belli değil. Dinî lider - cumhurbaşkanı… Devrim muhafızları – düzenli ordu… Devrim muhafızları istihbarat birimi - İstihbarat bakanlığı… Devrim mahkemeleri - Resmî yargı sistemi… Anayasayı koruyucular konseyi - Meclis… Vesaire… Bu sebeple herşey aksıyor. Ümitsiz halk, seçimlere soğuk davranmaktan başka çare bulamıyor.
İran’ın haline bakıp, ne büyük bir tehlike atlattığımızı ve daha hangi tehlikelerle karşılaşacağımızı anlamalıyız… Eski Mit müsteşarı, emekli korgeneral, emekli büyükelçi Fuat Doğu (1914-2004) itiraf ediyor: “Ben MİT müsteşarlığı yapmadım, CIA’nın şube müdürlüğünü yaptım. Bir CIA yetkilisi gelse, beni Sinop’a götür dese onu oraya götürmekle memurum.” Fuat Doğu, Fetullah Gülen’i başımıza belâ eden kişi.
Bizim için tehlike geçmiş değil; bilâkis daha dikkatli ve basiretli olmak gerekir. “Su uyur, düşman uyumaz!” Su, içtiğimiz nimet değil, “asker” demek… (Su bay)… Sorumlular, gaflete dalarsa, düşman en küçük zaafı bile misillerle kullanır. Sadece sorumlular değil, her fert…
İran’ın hali bize ders olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.