Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ

Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ

İSLAM VE TERÖR

İSLAM VE TERÖR

Son günlerde batı dünyasının ana gündemlerinden biri olan İslamafobi algısı giderek artmakta, İslam karşıtı gruplar ve söylemler çoğalmaktadır. Bu aktivitelere, İslam adına cihat yaptığını söyleyen kişi ve kuruluşlar tarafından masum insanlara yöneltilen saldırılar da tuz-biber ekmektedir. Bu sendrom içerisinde basit polisiye olaylar bile öncelikle terör şüpheleri ile yayın organlarına aksetmektedir. Geçtiğimiz günlerde İspanya-Barselona şehrinde, Finlandiya-Turku şehrinde gerçekleşen bireysel saldırılar ile daha önceleri farklı Avrupa ülkelerinde masum insan-lara yönelik yapılan silahlı ve bombalı saldırılar, temeli barış ve sevgi olan İslam’ın adını kara-lamaktadır. Barış ve esenliğin ismi terörle birlikte anılmaktadır. Avrupa ülkelerinde yaşamakta olan bütün Müslümanlar, bu saldırılardan olumsuz etkilenmekte, kendilerine potansiyel terörist gibi bakılmaktadır. Bu imajı oluşturanlar ise, kuşatılmışlık psikolojisi ile örnek alınması gereken Peygamberin uygulamalarını göz ardı ederek yaptıkları, saldırılarına dini referanslar vermekte-dirler. Kesin inançlılar olarak bağlı bulundukları dini terör gruplarının fikirlerini, sapık ve din dışı anlayışlarını her platformda dile getirmeyi sürdürmektedirler. Oysa Hz. Peygamber (sas), Müslümanı, elinden ve dilinden insanların güvende olduğu kimse olarak açıklamakta, Müslü-manların kardeş olduklarını, birbirlerine zulmetmediklerini, zalimlere de teslim etmediklerini, birbirlerinin ihtiyaçlarını giderdiklerini vurgulamaktadır.

İslam, kelime olarak barış, güven, huzur, mutluluk, esenlik ve güvenlik anlamlarına ge-len Arapça “silm” ve “selam” kökünden gelmektedir. Selam, aynı zamanda Allah'ın güzel isim-lerinden birisidir. Özünde taşıdığı anlamla İslam, sevgi ve barış dinidir. Kur’an, Allah’ın, inanan-ları kesin bir ifade ile barışa çağırdığını, barışın dışındaki yolların düşman olan şeytanın peşin-den gitmek olduğuna işaret ederek, onun peşinden gitmemelerini emreder (Bakara, 208). Top-lumda sevgi ve barışın oluşturulması için kurallar koyar, bu kurallara uyulduğunda toplumsal adalet ve sosyal barışın sağlanacağını belirtir. Kişisel ve toplumsal hak-hukukun gözetilmesini emreder, bu ilkeleri hayata yansıtan Müslümanı, haksızlık yapmayan ve herkesin hakkını göze-ten kimse olarak açıklar. İnsanlar arasında dengeli ve düzenli bir hayat için eşitlik ve adaletin sağlanmasını ister, toplumsal barış için bu olgulara vurgu yapar. İnsanlara farklı davranmayı, eşit uygulama yapmamayı, bir kavme-topluluğa olan kin ve düşmanlığa rağmen adaletten sapmayı yasaklar. Takvaya yakın olanın adalet olduğunu vurgular. İnsana değer verir, temel hakların en önemlisi olan “Yaşama Hakkı” nın gözetilmesini ister. Öldürmeme ilkesini, temel ilke olarak benimser, haksız ve kasten cana kıyanların Allah’ın lanetini ve gazabını hak ettiklerini vurgular. Maide suresinde bir kişiyi öldürmenin bütün insanları öldürmüş gibi olduğunu, yaşatmanın da, bütün toplumu yaşatma gibi olduğuna vurgu yapar. Allah’ın yarattığı en kıymetli varlık olan insanın ne kendisini, ne de başkasını öldürmesini haklı gerekçe sayılan savaş ve ceza dışında kabul etmez.

İslam; kini, nefreti, öfkeyi, baskıyı, şiddeti, terörü, cinayeti, toplumun fesadına sebep olan her türlü ahlaksızlık ve kötülüğü yasaklamakta, bunları hayata geçirenleri toplum düzenini bozan kimseler olarak itham etmekte, en ağır bir ceza ile de cezalandırmaktadır. Bu olumsuz davranış-ların yerine saygıyı, sevgiyi, hoş görüyü, kardeşliği, haklara riayeti, vefayı, iyiliği ve iyilikte yar-dımlaşmayı emretmektedir. En çok değeri insana, onun varlık ve yaşama hakkına vermektedir. Zulüm, işkence, cinayet ve terörü de insanlık suçu olarak görmektedir. Bilgiyi ön plana almakta, sığ düşünce ve sorgusuz bağlılığı reddetmektedir. Kur’an ve sünnetle belirlenmiş bu ilkelerin varlığına rağmen, adına cihat denilerek tekbirler eşliğinde İŞİD, El-Kaide, Taliban Boko Haram, Ebu Seyyaf gibi örgütler tarafından işlenen cinayetlerin İslâm'ın emri gibi gösteril-mesi, adı kirletilerek İslam’a karşı işlenmiş bir cinayetten öteye gitmemektedir.

Toplumsal barış ve sevgiyi sağlamak, inanç ve düşünce hürriyeti ile hayat hakkına saygı göstermekle, insanlara şefkat ve merhametle davranmakla, güzel ahlakı topluma hakim kılmakla, özellikle de affedici olmakla ilgili emirleri hayata yansıtmakla gerçekleşir. Kur'an, insanın olgun-luğunu ve varlıkların düzenini güzel ahlak üzerine kurmuş, bunun tamamlayıcısı olarak da Hz. Peygamber’in (sas) gönderildiğini belirtmiştir. Güzel ahlakı topluma hakim kılmayı esas alan bir inanç adına terör eylemlerinde bulunmak, cinayet işlemek, işkence yapmak, insan öldürmek, bu inanca iftira etmektir. Dolaylı olarak ta, Allah’a karşı gelmek ve O’nun isimlendirdiği dinin is-mini kirletmektir.

 

Bu yazı toplam 2050 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ Arşivi
SON YAZILAR