Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

CUMHURİYET YILI

CUMHURİYET YILI

Bu sene milletçe çok anlamlı bir olayı yaşadık. Cumhuriyetimizin 100 yılını gönüllerimizde coşku ile kutladık. Cumhuriyeti tam olarak anlayabilmek için tarihsel süreci bütünsel yaklaşımla ele almamız gerekir. Bunun için biz de biraz gerilere gidip tarihin labirentli yollarını aydınlatalım.

Asırlar önce karmaşa içindeki Anadolu’ya tekrar gelen boylar kaos düzenini sonlandırıp dünyanın sayılı imparatorluklarından birisini kurdular. Bunu da en küçük boy yaptı. İmparatorluğu kuranlar at üstünde doğup at üstünde ölenlerdendi. Kurucular ve çocukları kısa sürede tıpkı ataları gibi güneşin doğduğu yerden güneşin balçıklı bir gözede battığı yere kadar hâkim olmak için atlarının üstünde sefer oldular. Ancak zaman içinde at üstünde doğup at üstünde ölenlerin yerini başkaları aldı. Asırlar asırları izledi ve tekrar kaosla boğuşan coğrafya kanın, sefaletin, ölümün merkezi oldu. Anadolu neredeyse nefes almıyor, kalbi atmıyordu. Tam son tuğla da yıkılacakken at üstünde doğup at üstünde ölenlerin ruhu tekrar zuhur etti. Zamanın dünya çapındaki en iyi eğitimini alan, mezun olduktan sonra onlarca yılını cepheden cepheye koşarak geçiren komutanlar bu ruhu ölü ruhlara üfleyip tarihe yeni bir başlangıç yaptılar.

Koca çınar çakan şimşekler, akan seller ile yerle bir olmuşken köklerinin derinlerinden taze bir fidan, boy verdi. İşte bu fidan “cumhuriyet” idi. Cumhuriyet öyle bir çınardır ki sizi yoktan alır yeşertir, bir çınar yapar. İmparatorluğu kuran 400 çadır/aileden esnaf olan 50’si 700 yıldır yaşadığımız köye yerleşip sadece esnaflık, çiftçilik askerlik yaptılar, onun ötesine geçemediler. Cumhuriyet kuruluşu sonrası sağ kalanlar tekrar yeniden eğitim alma, devlet yönetiminde görev alma şansına sahip oldular. Cumhuriyetin sunduğu bu imkânın en canlı örneklerinden birisi de sanırım benim. Eğitim olanaklarının bittiğini düşündüğümüz an devletin yatılı okulunda liseyi bitirdim. Yatılı bölümümüzde ülkemizin hemen hemen her köşesinden kardeşlerimiz vardı. Liseyi bitirdikten sonra henüz 17 yaşımda iken tek başıma harp okullarının mülakatına sağlık muayenelerine girdim. Kimse bu süreçte bana vatan sevgimden başka bir şey sormadı. Sınavlara girmeden önce kimsenin kapısını aşındırmadım, kimsenin icazetine başvurmadım, kimsenin önünde boynumu eğmedim. Mektep-i Şahane’ye girdikten sonra da yeniden gördüm ki kimse bir diğerinden farklı olanaklar ile buraya gelmemişti. 28 yıllık zabitlik hayatımın her safhası onur duyacağım farklı görevler ile geçti.

Cumhuriyet nedir sorusunun bende cevabı birden fazla. Cumhuriyet, çiftçi, kamyon şoförü bir babanın oğlunu tarladan, bağdan alıp onurlu bir subay yapabilmektir. Cumhuriyet, çürüyen, yıkılan bir çınardan yeni bir çınar yaratmaktır. Cumhuriyet, büyüyen bu dalda bir budak, yaprak olabilmektir. Cumhuriyet, vatanını, milletini karşılıksız, çıkarsız yaşayarak sevebilmektir. Cumhuriyet, Atatürk’ün milletimize bıraktığı onurlu yaşama hakkıdır. Sonuçta; CUMHURİYET, AT ÜSTÜNDE DOĞANLARIN TEKRAR AT ÜSTÜNDE ÖLEBİLECEKLERİ GÜNLERİ BEKLEMESİDİR.

Ey bu ulu çınarın köküne kanları ile tekrar hayat veren kahraman millet evlatları ve komutanlarımız, ruhlarınız şad olsun. Merak etmeyiniz bizler nefes aldıkça bu çınarın gölgesi arzın en karanlık yerlerini bile aydınlatacaktır.

Bu yazı toplam 3315 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
20 Yorum
Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR Arşivi
SON YAZILAR